GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:37
Tarih:23.12.2020

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Biliyorsunuz, ben İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesiyim. Dün İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun alt komisyonu olan Çocuk Hakları Alt Komisyonunun bir toplantısı yapıldı ancak dünkü toplantımızda Bakanlık bürokratları, akademisyenler, çocuk işçiliği ve sosyal yardımlara ilişkin sunumlar yaptılar. Ancak yapılan bu sunumlarla ilgili, mevsimlik tarım işçiliği ve Şanlıurfa'ya yönelik bazı değerlendirmeler, yorumlar bir Şanlıurfalı olarak, bir Güneydoğulu olarak hem beni çok üzmüştür hem de rahatsız etmiştir. Urfa'daki aşiret yapısının mevsimlik tarım işçiliğine yatkın olduğunun iddia edilmesini mi dersiniz, mevsimlik tarım işçiliğinin girişimcilik olarak kârlı bir işmiş gibi sunum yapanı mı dersiniz, batı illerinde tarlada çalışan Şanlıurfalı, Adıyamanlı ailelerin kültürel alışkanlıklarından dolayı çadırda kaldıkları tezinin ortaya atılmasını mı dersiniz, Meksikalı ailelerin Amerika'da mevsimlik tarım işçisi olarak çalışması örneğinden hareketle, diğer bölgelerde işçilerin Ordu'ya gelip fındık toplamaları gerektiğini, mevsimlik tarım işçiliğinin bitirilmemesi gerektiğinin dillendirilmesini mi dersiniz...

Şanlıurfalılar, Güneydoğulular hariç, herkes konuşuyor. Komisyon toplantısında itiraz ederek vurguladım: Şanlıurfalılar olarak hep biz mi maraba olacağız? Bu toplumun marabası bizler mi olacağız? (CHP sıralarından alkışlar) Şehir şehir, tarla tarla dolaşarak mevsimlik tarım işçiliği Şanlıurfalıların kaderi mi dedik biz buna. Öyle anlatıyorlar ki Şanlıurfalı aileler, sanki güle oynaya Ankara'ya, Konya'ya, Kayseri'ye, Adana'ya, Mersin'e, Ordu'ya tarlada çalışmaya gidiyor. Hemşehrilerim, mart ayının sonundan kasım ayının sonuna kadar Türkiye'nin dört bir yanına doğru dağılıyor. Gittikleri şehirlerde zamanla yarışırcasına tarla çapalıyorlar, bağ ve bahçe ürünlerini topluyorlar. Yoksulluğun, garibanlığın gözü kör olsun, Urfalıları buna mecbur bırakan politikalarınız batsın!

Değerli arkadaşlar, bölgesel gelir eşitsizliği nedeniyle ve adaletsizlik nedeniyle bu yoksulluk sürekli artmakta. 2 milyonu aşan Şanlıurfa'da zaten Şanlıurfalılar yoksul, AK PARTİ'nin izlediği politikalarla yoksulluk daha da derinleşti. Şanlıurfalı, aynı zamanda 450 bin Suriyeli sığınmacının da yükünü taşıyor. Eğer Şanlıurfa'da fabrika açılmış olsaydı, iş imkânı yaratılmış olsaydı, GAP projesi bitirilmiş olsaydı, inanın, Şanlıurfa'dan kimse mevsimlik tarım işçisi olarak başka yerlere gitmezdi. Sizlere çadır, hobi gelebilir, oyun eğlencesi olarak gelebilir ama Şanlıurfalılar için çadır demek; zulüm demektir, yoksulluk demektir, çile demektir, adaletsizlik demektir. Çoğu mevsimlik tarım işçisi, derme çatma çadırlarda âdeta üst üste yatmak zorunda kalıyorlar, yağmur yağdığında çadırlar yaşanmaz bir hâl alıyor. Çadır hayatını çok merak ediyorsanız benim Şanlıurfalı çilekeş analarım size çadır hayatını anlatsın, belki o zaman acınız değişir. Şanlıurfalılar olarak biz, güneydoğu merkezli mevsimlik tarım işçiliğinin âdeta bir devlet politikası olarak teşvik edilmesini istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, çocuk işçiliğinin bitmesinin yolu; eğer biz yoksulluğu bitirirsek, bölgeler arası eşitsizliği bitirirsek çocuk işçiliği biter. Ancak çocuk alt komisyonuna gelen akademisyenler ve bakanlık temsilcileri şunu söylüyor: "Efendim, biz mevsimlik tarım işçisini nerede bulacağız?" Ya, bula bula Şanlıurfa'yı mı buldunuz? Allah'tan korkmuyor musunuz?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Başka il yok mu?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Şanlıurfa'nın kaderi mi, sürekli bu mevsimlik tarım işçisi olmak? Mevsimlik tarım işçisi olan ailelerin çocukları okula gidemiyor, eğitimden pay alamıyor, medeni, uygar bir konutta kalamıyor, barınma hakkı yok yani yerleşim hakkı perişan, gıda hakkı perişan. Bunu, Mustafa Demir Bey, Diyarbakırlı aslen kendisi, İstanbul'da yaşıyor, bunları bire bir yaşayan insan. Değerli Başkanım, sizden de istirham ediyorum Güneydoğulu olarak, Diyarbakırlısı bu durumda, Adıyamanlısı bu durumda, Mardinlisi bu durumda, Şırnaklısı bu durumda. Güneydoğuluları eğer gerçekten terörün pençesinden çıkarmak istiyorsanız gelir eşitsizliğini kaldıralım, adaletsizliği kaldıralım, yoksulluğu bitirelim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

Evet...

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) - Urfa'ya gittin mi?

MAHMUT TANAL (Devamla) - "Urfa'ya gittin mi?" diyen beyefendi gelsin bakayım.

BAŞKAN - Arkadaşlar, teşekkür...

MAHMUT TANAL (Devamla) - Gel, gel burada konuş, dilin yok mu senin? Vicdanın var mı senin, vicdanın var mı, ahlakın var mı senin?

BAŞKAN - Sayın Tanal...

MAHMUT TANAL (Devamla) - İnsanlar orada çadırda kalıyor, çadırda! Çadırda kalıyor, ahlakın var mı senin, senin Allah'ın var mı?

BAŞKAN - Sayın Tanal, kürsüden ayrıldıktan sonra bağırın lütfen.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Allah'a kurban olasın sen! Alacaksın sen 25 bin lirayı, çadırda kalan vatandaşı kınayacaksın. Utanmıyor musun!

BAŞKAN - Sayın Tanal, kürsüden ayrıldıktan sonra bağırın ki kürsüyü sildireyim.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ama görmüyor musun Sayın Başkan? Ben kürsüdeyim. Bu söylenir mi ya? Çadırda insanlar kalıyor. Böyle şey olamaz.

BAŞKAN - Müsaade edin Sayın Tanal, yani kimin ne dediğini duymuyorum ki ben.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ama olacak şey mi bu?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

(Görevlinin kürsüyü dezenfekte etmek için gelmesi)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Arkadaşım dur, ben daha kürsüden ayrılmadım ya! Lütfen, orada yerinde dur.

BAŞKAN - Emekçi arkadaşlarımıza şey yapmayın.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Anladım ama siz özellikle gönderiyorsunuz, ben kürsüden ayrılmadım ki...

BAŞKAN - Ya ayrıldınız zaten.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Yani emekçilere saygımız sonsuz.

BAŞKAN - İyi de Sayın Tanal, bakın, uzun çalışıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Anladım, uzun çalışıyoruz. Emekçilere saygımız sonsuz ama emekçilerle bizi karşı karşıya getirmeyin.