| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin kuruluşu 1933 yılına dayanıyor. O dönemdeki millî seferberlik konseptine uygun olarak oluşturulan Yüksek Müdafaa Meclisi ve Umumi Kâtipliğine dayanıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, tabii, çok şeyler değişti; millî savunma konsepti ön plana çıkınca bu sefer ismi "Millî Savunma Yüksek Kurulu" olarak değiştirildi, sonrasında bütün dünyada "millî güvenlik" kavramı ağırlık kazanınca Türkiye'de 1961 Anayasası'yla Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği oluşturuldu.
Böyle bakınca, Kurulun ve Genel Sekreterliğin isim değişikliği, aslında millî güvenlik olgusunda yaşanan değişimle eş zamanlıdır. Ülkelerin maruz kaldıkları tehdit ve riskler, meydan okuma ve tehlikeler "millî güvenlik" kavramının sadece sahip olunan askerî güç ve kapasiteyle ele alınamayacağını, aynı zamanda daha çok yönlü stratejiler, daha bütünlüklü güvenlik konseptleri oluşturmalarını gerektirmiştir. Buysa, Silahlı Kuvvetlerin değil sadece, ülkenin toplam gücünü oluşturan tüm kurumların eş güdüm hâlinde çalışmalarını, tüm birimlerin en üst düzey koordinasyonla hareket etmelerini gerektirmiştir.
Millî güvenliğin ve millî menfaatlerin bir bütün olarak ele alınması, Kurulun ve Sekreterliğin zamanın gereklerine göre görev ve yetkilerle donatılmasını gerektirmiştir. 2945 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinde "millî güvenlik" şöyle tanımlanıyor: "Milli Güvenlik, devletin anayasal düzeninin, milli varlığının, bütünlüğünün, milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik dâhil bütün menfaatlerinin ve ahdi hukukunun her türlü dış ve iç tehditlere karşı korunması ve kollanmasıdır." Bu noktada, Genel Sekreterlik de bu koordinasyon görevini yürütmektedir.
Tabii, çok değişiklikler yapıldı, 2003 yılında Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde birtakım kanunlarda köklü değişiklikler yapıldı. 2017 yılında halkoyuna sunulan 6771 sayılı Kanun'da değişiklik yapıldı. Bütün bunlarla, Millî Güvenlik Kurulunun görevi "Devletin, millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanmasıyla ilgili tavsiye kararlarının alınması, gerekli koordinasyonun sağlanması konusunda Cumhurbaşkanlığına görüşleri bildirmek." olarak tanımlandı.
"Millî güvenlik" kavramı, sadece askerî veya terörist tehditler ve konularla, risk ve tehditlerle ilgili değil, siber güvenlik, enerji arz güvenliği, gıda güvenliği, iktisadi güvenlik gibi yeni kavramlar, millî güvenliğin daha geniş kapsamda ele alınmasını gerektirmektedir. Genel Sekreterlik de hem kendisine Kurulun verdiği görevleri yapmakta hem de millî güvenlik konseptiyle ilgili analizlerde, incelemelerde, değerlendirmelerde bulunmaktadır. Genel Sekreterliğin 2020 yılı bütçesi 34,7 milyondu, 2021 yılında da 38 milyon olarak öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, Millî Güvenlik Kurulunun muadilleri, Avrupa Birliği ülkelerinde de var, dünyanın birçok ülkesinde de var. Bu açıdan bakıldığında, esas olan, bu kurulların anayasal zeminde ve demokrasinin ruhuna uygun olarak faaliyet göstermeleridir. Bir dönemler vesayet kurumu olarak algılanan Millî Güvenlik Kurulunun, Türkiye'de son dönemde asker-sivil ilişkilerinin normalleşmesine uygun olarak asli fonksiyonlarını yerine getirdiği söylenebilir. Yani bir zamanlar Yüksek Askerî Şûra, Millî Güvenlik Kurulu toplantıları, devir teslim törenleri, mezuniyet törenleri birtakım gerilimlere, krizlere konu olurken bugün sağlanan normalleşmeyle tüm kurumlar, etkili bir şekilde asli görevlerini yerine getirmektedir ve bu sayede Türkiye, bölgesel bir güç hâline gelmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani bu uyum ve koordinasyonun sağlanmasıyla Türkiye, birçok bölgede aynı anda askerî operasyon yapabilmektedir, terörle etkili bir mücadele ortaya koyabilmektedir, Doğu Akdeniz'den Orta Doğu'ya Kafkaslara kadar millî menfaatlerini koruyabilmektedir -yani "hard power" ve "soft power"- yumuşak ve askerî gücün aynı anda kullanılması, Türkiye'yi bölgesel bir güç hâline getirmiştir. Bu uyum ve koordinasyon sayesinde Barış Pınarı, Fırat Kalkanı, Bahar Kalkanı, Zeytin Dalı Harekâtı yapılmıştır ve Türkiye'nin bölgesel güç hâline gelmesi birilerini rahatsız ettiği için Avrupa Birliği bir taraftan Amerika Birleşik Devletleri bir taraftan yaptırım kuyruğuna girmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri, önce Patriot ve F35'ler konusunda gerekeni yapmayarak büyük bir yanlış işlemiştir. Şimdi ise ikinci büyük bir yanlış olarak yaptırım kararı almıştır. Bütün bunlara karşı Türkiye, millî güvenliğini ve millî menfaatlerini aynı anda koruma başarısını yine sergileyecektir diyorum.
Bütçemiz hayırlı olsun, hepinizi yürekten saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)