| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 09.12.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2021 yılı bütçesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Kahraman Türk ordusunu ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, vatan savunmasında ve terörle mücadelede şehit olan kahraman askerlerimize Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığının 2021 yılı bütçesi önceki yıla göre 7,6 milyar TL artarak 53,8 milyardan 61,4 milyar TL'ye yükselmiştir. Bakanlığın bütçesinin yıllar itibarıyla arttığı görülse de genel bütçe içerisindeki payı giderek azalmaktadır. 2020 yılı merkezî bütçesinde 4,9 olan payı 2021 yılında 4,56'ya düşmüştür. Genel bütçenin geçtiğimiz yıla göre yüzde 23 arttığı, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 28 arttığı, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yüzde 23 arttığı bu bütçede Millî Savunma Bakanlığının payı sadece yüzde 4,56 artmıştır. Millî güvenlik sorunları yaşadığımız bu dönemde savunma yatırımlarını artırmak zorunda olduğumuz açıktır. Bu nedenle, savunma bütçemizin yeterli seviyede olmadığını düşünüyoruz. Yeterli seviyede olmasa da Mehmetçik'in hatırına savunma bütçesine İYİ PARTİ olarak "evet" oyu vereceğimizi de sözlerimin başında belirtmek isterim.
Millî güvenlik ve dış siyaset konularında Türk milletinin ve Türk devletinin menfaatine olacak her konuda Irak, Suriye ve Azerbaycan tezkerelerinde, Libya'yla imzalanan mavi vatan anlaşmasında olduğu gibi İYİ PARTİ olarak her zaman destek verdik, "evet" oyu kullandık. Buna karşın, milletimizin ve ülkemizin hayrına olmayan noktalarda gerekli tespit, eleştiri ve uyarıları yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Bugün yapacağımız tespit, eleştiri, tavsiye ve uyarılar da millî menfaatlerimiz doğrultusunda olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, bulunduğu coğrafya itibarıyla ateşten bir çemberin içerisindedir. Ana vatan Türkiye, yavru vatan Kıbrıs ve mavi vatan olmak üzere dört tarafı küresel, emperyal güçlerle çevrilidir. Ülkemiz, gelebilecek her türlü tehdide ve tehlikeye karşı caydırıcı güce sahip olmak zorundadır. Bundan dolayıdır ki, Türkiye, ekonomik kalkınmasına da katkı sağlayacak şekilde modern ve güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olma ve bu kuvveti idame ettirme mecburiyetindedir.
Türk ordusu dünyanın en güçlü 9'uncu ordusu olmasına rağmen savunma harcamalarında dünyada 15'inci sırada yer almaktadır. NATO, üye ülkelerin savunma harcamalarına gayrisafi yurt içi hasılasından en az yüzde 2 pay ayırmaları gerektiği yönünde karar almış olsa da ülkemiz bu oranı henüz yakalayamamıştır. NATO Ülkeleri Savunma Harcamaları 2013-2020 Raporu'na göre, üye ülkeler arasında savunma harcamalarında ilk sırada yüzde 3,87'yle ABD, 2'nci sırada yüzde 2,58'le Yunanistan var. Türkiye ise gayrisafi yurt içi hasılasının yalnızca yüzde 1,91'ini savunma harcamalarına kullanmıştır. NATO'nun en fazla askerî personeli olan 2'nci ülkesi, en güçlü 4'üncü ordusuyuz ama savunma harcamalarında 11'inci sırada yer almaktayız.
Değerli milletvekilleri, savunma yatırımlarında olumlu adımlar atılmasına rağmen, veriler de göstermektedir ki ülkemiz savunma yatırımlarında arzulanan hedeflerin oldukça gerisinde kalmıştır. Savunma sanayimiz yeterli bütçe ayrılmadığı için yerli ve millî olmaktan hâlen çok uzaktır. "Güçlü ordu, Güçlü Türkiye" hayalimizi millî savunmaya daha fazla bütçe ayırarak, sanayimizdeki yerli ve millî yatırımları artırarak gerçekleştirebiliriz. Savunma yatırımlarını millîleştiremediğimizde olanları hep birlikte gördük. Rusya'dan S-400 aldık, ABD'de yüzünde kullanamıyoruz, ABD'den F-35 aldık, Rusya yüzünden teslim etmiyorlar. Silahların kritik parçalarını Kanada vermiyor, en ufak krizde Avrupa ülkeleri peş peşe silah ambargoları uyguluyor. Tüm bu gelişmeler ortadayken iktidar Tank Palet Fabrikasını yabancılara satıyor. Bu mu sizin yerli ve millîliğiniz?
Değerli milletvekilleri, 2229'uncu kuruluş yılını kutladığımız tarihî şan ve şerefle dolu kahraman Türk ordusu tarihte birçok devlet kurup Türk milletinin tam bağımsızlığının teminatı olmuştur. Bu şerefli kurum tarih boyunca ayak bastığı her karış toprağa Türk'ün yüksek karakterini ve şefkatli elini götürmüştür. Zalime yavuz, mazluma yunus olmuştur. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ordumuz Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir." sözünde de belirttiği gibi Türk ordusu Türk milletinin yılmaz, yıkılmaz kalesidir.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki ordu-millet anlayışıyla temelleri atılan "Peygamber ocağı" diye adlandırdığımız şanlı Türk ordusu ve ülkemiz, bulunduğu jeopolitik konum gereği içeride ve dışarıda tarihin her döneminde birçok saldırıya uğramıştır. Dışarıda emperyal güçler ve maşaları, içeride ise iktidarınızın ilk yıllarından itibaren kol kola girdiği karanlık odaklar Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine hain planlar kurmaya başlamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine oynanan karanlık ve kirli planlar, iktidarınızın ilk yıllarında -2003 yılında- kahraman Türk askerinin başına çuval geçirilmesiyle başlamış, Millî Güvenlik Kurulunun tavsiyelerine uymamanız sonucu 15 Temmuz hain darbe girişimiyle zirveye çıkmıştır. Başına çuval geçirttirdiğiniz Türk ordusunun gözlerinin FETÖ'yle bağlanmasına seyirci kaldınız. "Ergenekon" "Balyoz" "Poyrazköy" "Ayışığı" ve "Askerî Casusluk" adı altındaki uydurma davaların savcısı oldunuz, hâkimi oldunuz. Atatürkçü, cumhuriyetçi, vatansever binlerce subay ve astsubay Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiye edildi, uydurma delillerle vatanseverler sanık, hainler gizli tanık oldu. Aslı olmayan gerekçelerle kozmik odayı hainlere teslim ettiniz. Bu olaylardan en büyük zararı ve tahribatı yine Türk Silahlı Kuvvetleri gördü. Bunlar yaşanırken Türk Silahlı Kuvvetlerinin bağırsaklarını temizlediğini utanmadan söyleyenler bugün Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden hamaset yapıyor, orduyu siyasetlerine alet ediyorlar.
Değerli milletvekilleri, kahraman Türk ordusundan hain, hainlerden ise akil çıkarılmaya çalışıldığı dönemde "ihanet süreci" dediğimiz sözde çözüm süreci başladı, Türkiye Cumhuriyeti tabelaları kaldırıldı, Andımız yasaklandı, Türk Bayrağı "Türkiye" ismi başta olmak üzere Türk'e ait ne varsa tartışmaya açıldı. İmralı'ya gidildi, Kandil'den gelindi. Teröristlere çadır mahkemeleri kuruldu, şehitlerimizin kemikleri sızlatıldı. Bebek katilinin mektupları meydanlarda Hükûmet temsilcileri tarafından okundu. Teröristler parti kongrelerine çağrıldı "megri megri"ler söylendi. Kobani yolunda teröristlere lahmacun verildi, parası valilik bütçelerinden ödendi. Bu ihanet sürecinin sonunda yüzlerce asker ve polisimiz şehit oldu. Analar ağlamasın diye başlatılan bu süreçte ağlayan yine kahraman askerimizin ve polisimizin anaları oldu.
Anlattığımız tüm bu süreçlerin sonunda 15 Temmuz hain darbe girişimi yaşandı. Devletin kritik noktalarına yerleştirilen hainler başımıza bombalar yağdırdı. Şükürler olsun ki, ordumuz içindeki vatansever askerlerimiz sayesinde bu hain darbe girişimini milletçe bertaraf ettik. Sonuç: Kocaman bir "Kandırıldık." Tövbe edip hiçbir suç yokmuş gibi devam ettiniz. Yaşananlar hiç olmamış gibi, FETÖ'cülere başkaları göz yummuş, yol vermiş gibi hareket edip önüne geleni vatan haini olmakla, terör örgütleriyle iş tutmakla suçlayıp "vatan" "millet" nutuklarıyla iktidarda kalmaya çalışıyorsunuz. Siz kandırıldınız, aldatıldınız; gelin, bizi dinleyin, ihanet sürecinin hesabını soralım, 15 Temmuz hain darbe girişiminin siyasi ayağını, kirli bağlantılarını ortaya çıkaralım.
Değerli milletvekilleri, bu yaşanan olaylardan hiçbir ders çıkarılmamış olacak ki ordumuzu siyasetten uzak tutmak, orduyu karanlık odaklardan temizlemek yerine, ordumuzun yapısıyla oynanıp dizayn etme çabalarına girildi. Zevk alırcasına, yaklaşık iki asırlık askerî liseler, harp okulları, harp akademileri, astsubay hazırlama okulları, askerî hastaneler kapatıldı, her biri başka kurumlara bağlandı. Atama ve terfilerde liyakat yok edildi, orduya siyaset karıştı. Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları arasındaki sıkı emir komuta bağı koparıldı. Bu uygulamalarla, şanlı Türk ordusunun en önemli özelliği olan emir komuta zinciri ve silah arkadaşlığı ruhu yok edildi. Zaman kaybetmeden askerî okul ve hastaneler tekrar açılmalı, kuvvet komutanlıklarının teşkilat yapıları tekrar düzenlenmelidir. Gelinen noktada, hep askerî vesayetten bahsedenler, bugün, siyasetle askeriye üzerinde vesayet kurmaktadır. Vesayetin her türlüsüne karşıyız, bu vesayet bir an önce kaldırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, millî savunma meselesini ekonomik gelişmelerden ve dış siyasi ilişkilerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Ekonomide bağımsızlığını sağlayamayan ülkeler her zaman millî güvenlik sorunlarıyla karşılaşmışlardır. Bu yüzden, Türkiye, ekonomisini güçlendirerek bulunduğu coğrafi konum gereği, bölgede istikrarı sağlamak ve sınır komşuları başta olmak üzere dünyayla ilişkilerinde etkin bir rol oynamak zorundadır. Coğrafya kader olabilir ama biz güçlü bir ülke olursak kendi kaderimizi kendimiz şekillendirebiliriz.
Türk ordusu ve yüce Türk milleti, sınır komşuları başta olmak üzere yedi iklim üç kıtayla iyi ilişkiler kurmuş, gittiği her yere barış ve adalet götürmüştür ancak son on sekiz yılda yabancı ülkelere karşı söylenen hamasi sözler iç siyaset malzemesi olarak kullanılmış, ülkelerle ilişkilerde bürokrasi kanalları yerine aile ilişkileri üzerine bir dış politika kullanılmıştır. 2018'den itibarense partili Cumhurbaşkanlığı sistemi yüzünden bir kişinin iki dudağı arasına sıkışan ülkemiz dış ilişkilerde büyük savrulmalar yaşamakta, âdeta freni patlamış kamyon gibi şarampole doğru yol almaktır, "Türkiye ne yapacak?" yerine "Sayın Cumhurbaşkanı ne diyecek?" sorularıyla karşılaşmaya başlamıştır.
Bugün geldiğimiz noktada, ülkemiz, Hükûmetin uyguladığı tutarsız dış politikaların sonucunda "komşularımızla sıfır sorun" diye başladığımız noktadan oldukça uzaklaşmış, bütün komşularla çatışmanın eşiğine gelmiştir. Bırakın komşularımızı neredeyse dünyada sorun yaşamadığımız ülke kalmamıştır. İhvancı politikalarla ülkemizi Orta Doğu bataklığına iten, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı olmakla başlayan, Emevi Camisi'nde cuma namazı kılma hayalleriyle zirve yapan, "kardeşim Esed"den "katil Esad"a dönüşen sürecin sonunda milyonlarca Suriyeliye bakmak zorunda kaldık. Bir gün "Hedefimiz Avrupa Birliğine tam üyelik." diyor, şükürler ediyoruz, diğer gün "Avrupa Birliği, biz senin kapı kulun değiliz, sen yoluna biz yolumuza." deyip "Bugünün hasta adamı Avrupa Birliğidir." diye lanet okuyoruz. Her dönemde iyi ilişkiler kurduğumuz Almanya bile Doğu Akdeniz'de gemimize korsanlar gibi saldırıyor, Avrupa Birliği yaptırım uygulamalarını gündemine alıyor. Suriye'den Libya'ya, Mısır'dan Yunanistan'a, Almanya'dan Fransa'ya, Rusya'dan ABD'ye birçok cephede krizle karşı karşıyayız. Cılız tepkiler verip gereken yaptırımları uygulayamıyoruz. ABD'nin küstahça mektubunda olduğu gibi cevap dahi veremiyoruz. Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını, Ege adalarındaki haklarını koruyamaz duruma geliyoruz. Basiretsiz ve günübirlik değişen siyasi açıklamalarla uluslararası ilişkilerde inandırıcılığımızı ve tutarlılığımızı yitirmiş durumdayız. Suriye ve Irak'ta millî güvenliğimizi tehdit edecek terör devleti kurulmasını engelleme, Fransa ve Yunanistan'ın küstahça hareketlerine gerekli cevabı verme gibi haklı olduğumuz konularda bile derdimizi kimseye anlatamıyoruz. Dost bildiğimiz, emirleri öldüğünde bayrakları yarıya indirip ulusal yas ilan ettiğimiz Arap ülkeleri sonuna kadar haklı olduğumuz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları sonrası ülkemizi kınama yarışına giriyor, Türk ürünlerini boykot ediyor; Avrupa silah ambargosu uyguluyor. Hem Arap Birliği hem de Avrupa Birliği bizi düşman görüyor. Görülüyor ki Türk'ün Türk'ten başka dostu yok. Sonuç olarak, Hükûmetin yanlış politikalarının sonucunu temizlemek her zaman olduğu gibi kahraman Türk ordusuna düşüyor; Libya, Suriye, Irak'a gidiyor, kara sularımızda mücadele ediyor, can pahasına çarpışıyor.
Değerli milletvekilleri, pek çok uygarlığın kurulup yıkıldığı Anadolu topraklarında tüm zorluklara rağmen bin yıldır var olan Türk milleti bu zorlu coğrafyada kalmaya devam etmek istiyorsa -ki edecek- Türk ordusunu her yönüyle, her zaman hazır tutmalı, millî bir dış politika anlayışı benimsenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) - Başkanım...
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) - İYİ PARTİ iktidarında, millî, itibarlı, tutarlı, barış odaklı ve gerçekçi politika anlayışıyla dünyada ve bölgemizde barışı hedefleyen, bölgede istikrarı sağlayan, milletimizin ve devletimizin çıkarları doğrultusunda etkin bir rol oynayan, "sahada güçlü ordu, masada güçlü devlet" anlayışını benimseyen bir politikayla Türkiye'yi yalnızlıktan kurtaracağız.
Atatürk'ün bir sözüyle bitirmek istiyorum: "Biz Türkler ordusu olan bir millet değil, milleti olan bir orduyuz." diyor, 2021 bütçesinin ordumuza hayırlı olmasını diliyor, kahraman Türk ordusunu, yüce Türk milletini ve Gazi Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)