| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 09.12.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Sayın Bakanım, size de hayırlı olsun diyorum.
Etkin piyasa teorisinin geçerli olduğu 80'li, özellikle 90'lı yıllarda piyasaların kendi kendini düzeltebileceği gibi bir bilgi oluştu, teori oluştu ve buna paralel olarak da kendisini neoliberal politika üzerine oturtan ve 10 maddelik "Washington Mutabakatı" denilen bir mutabakat çerçevesinde ülkelerin piyasalara çok fazla müdahale etmemesi gerektiği konusunda bir kabul ortaya çıktı ama bu kabulün yanlış olduğu, zaman içerisinde bizzat piyasada meydana gelen olaylar tarafından test edildi ve dolayısıyla takip eden dönemde de piyasaların mutlaka kamusal otorite tarafından düzenlenmesi ve denetlenmesi ve hem de sıkı fıkı bir şekilde denetlenmesi gerektiği kabulü ortaya çıktı. Bu çerçevede, ülkemizde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, SPK, Kamu İhale Kurumu gibi bağımsız kurumlar ortaya çıktı. Bunların genel görevleri, dediğim gibi, faaliyet gösterdikleri piyasalarda rekabeti koruyarak kaynakların etkin dağılımını sağlamak ve sürdürülebilir büyümeye katkı vermektir.
Ülkemizde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görevi, bir güven kuruluşu olan bankaların ihtiyatlı davranmasını sağlamak, mevduat sahiplerinin menfaatlerini korumaktır. Dolayısıyla, bankalar bir güven kuruluşudur; ben bu konuşmayı yaparken bankalar hakkında konuşacağım için bin düşündüm, bir kere konuşayım dedim çünkü bankaların itibarıyla ilgili söylenebilecek yanlış sözler hepimize bedel olarak geri dönebilir. Dolayısıyla, bunun bilinciyle konuşuyorum. Aynı şekilde, Sermaye Piyasası Kurulu da reel ekonomiye kaynak sağlayan piyasanın gözetim ve denetimini yapar ve yatırımcıların hak ve çıkarlarını korur.
Bu kurumların görevlerini etkin ve doğru bir şekilde yapabilmelerinin temeli, özü, esası piyasalarla ilgili bilgilerin yerinde ve zamanında ama tüm piyasa oyuncularına aynı anda ulaşmasını sağlamaktır. Eğer bunu yapmazsa, bilgi bir yerde lokalize olursa o bilgiye sahip olanlar piyasayı manipüle ederler ve haksız kazanç elde ederler. O nedenle, bu kurumların görevleri son derece önemlidir.
Son birkaç yıla baktığımızda, bilerek veya bilmeyerek, maalesef, ülkemizde bu tür manipülasyonlar oldu. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız söyledi, doğal gazın çıkışıyla ilgili haberin üzerinden elbette kazananlar oldu. Biz burada Kalkınma ve Yatırım Bankasıyla ilgili bir kanun yaptık. O kanunun yapıldığı gün hisseler aşağı yukarı 4 katı, 5 katı arttı.
Dolayısıyla, burada belirleyici olan, doğru bilginin herkese eşit ve aynı anda ulaşmasını sağlamak. Bu iki kuruluşun, bu bağımsız kuruluşların namus borcudur bu. Dolayısıyla, finansal istikrarın sürdürülmesi ve ekonomik birimlerin etkin ve doğru karar alabilmeleri için BDDK'nin bankacılık sistemiyle ilgili bilgileri, verileri zamanında paylaşması gerekir.
Merkez Bankasının son Finansal İstikrar Raporu ve BDDK'nin kendi verilerine göre, kredi bağımlısı olan Türkiye ekonomisinin ve dolayısıyla bankacılık sisteminin önemli bir batık kredi sorunu yoktur. Finansal İstikrar Raporu'na göre 2019 yılı sonunda yüzde 5,4 seviyesine yükselen takibi gereken alacaklar oranı BDDK'nin kredilerin yakın izleme ve TGA olarak sınıflandırma sürelerini uzatan düzenlemesi, kredi hacminde yaşanan canlı kredilerin artışıyla TGA oranı 2020 yılı Eylül ayında 4,1'e düşmüştür, gerilemiştir. Yani Merkez Bankasının Finansal İstikrar Raporu "Sorun yoktur." diyor. Gerçekten öyle mi? Yakından bir bakalım.
Sistemin toplam kredisi 3,55 trilyon TL, takipteki alacaklar 151 milyar TL. Bankalar bu kredilere karşılık 192,2 milyar TL koymuşlar, bu 192,2 milyar karşılığın yüzde 69'u takibi gereken alacaklar, yakın izlemedekiler için yüzde 18, standart nitelikli yüzde 0,6.
Finansal İstikrar Raporu'na göre eylül sonunda yakın izlemedeki kredi 360 milyar TL ama TGA'lar pek değişmemiş. Peki neden? Çünkü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 17 ve 27 Mart 2020 tarihlerinde aldığı 2 kararla önce, yakın izlemeden takibi gereken alacaklara atma süresini yüz seksen güne çıkardı, sonra 2'nci gruba yakın izleme süresini de otuz günden doksan güne çıkardı. Normal bir kredinin TGA'ya geçmesi için, temerrüde düşme süresi iki yüz yetmiş güne yani dokuz aya çıkarıldı. Elimizdeki veriye göre Eylül 2020 itibarıyla takibi gereken alacaklar ve yakın izlemedeki krediler 510 milyar TL. Yukarıdaki dokuz ayı dikkate alırsak, ödenemeyen bu krediler 31 Aralık 2019 tarihinden önceki kredilerden kaynaklanıyor, burada henüz pandemi etkisi yok. Takip eden dönemde, çoğu altı ay ödemesiz yaklaşık 800 milyar liralık kredi genişlemesi oldu, bunların ödemeleri daha da yeni başladı. Dolayısıyla, yukarıda verilen 3 trilyon 55 milyar TL kredinin daralan ekonomi ve bozulan nakit akışları nedeniyle yüzde 10-15 ödenmemesi mümkün olabilir bu ortamda. 2021 yılında takibi gereken alacaklar -ben söylemiyorum- tavan yapar, trilyon diyorum; bunu BDDK'nin söylemesi lazım.
Sayın Bakan, biz bu hesapları yaparken ve siz A Haber TV kanalında "Bozulan dengeleri yeniden tesis için ayağı yere basan, güven artırıcı önlemler babında Merkez Bankamız her türlü araç bağımsızlığına sahip. Türkiye'yi yatırımlarda cazibe merkezi yapmak adına ekonomi ve hukuk alanında yeni bir seferberlik başlattık. Reformları kararlılıkla hayata geçireceğiz. Yabancı yatırımcılar için kredibiliteyi en üst seviyeye çıkaracağız. Kimsenin aklında soru işareti kalmayacak." demeçleri verirken, size bağlı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu başka telden çalmaya başladı; ekonominin bugünkü darboğaza gelmesinde önemli bir faktör olan, sizin inşa etmeye çalıştığınız güveni tarumar eden ve hiçbir zaman yapılmaması gereken işleri birkaç adım ileri götüren tedbirler paketi açıkladı; zaten yok olan şeffaflık maalesef temelli yok oldu.
Ne diyor yeni BDDK düzenlemesi? Bankaların sermaye yeterlilik rasyosu ölçümünde kredi riskine esas tutar hesaplamasında hesaplama tarihinden önceki iki yüz elli iki iş gününe ait Merkez Bankası döviz alış kurlarının basit ortalamasının kullanılmasına izin verdi bu düzenleme. Buna göre 31 Aralık 2020 sermaye yeterlilik rasyosu hesaplanırken 7 lira 90 kuruş döviz kuru yerine 6 lira 90 kuruş civarı bir kur kullanılacak ve daha yüksek bir rasyo çıkacak. Oysa daha bu haftanın başında, pazartesi günü Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçe sunumunda bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyosunun ne kadar güçlü olduğunu söylüyordu.
BDDK daha başka ne dedi? Kredilerin takibe düşmesini doksan günden yüz seksen güne çıkaran uygulamayı 30 Haziran 2021'e kadar da uzattı. Bankaların portföylerindeki emtia ve gayrimenkullerin üç yıl içinde elden çıkarılması zorunluluğunun uygulanmamasına karar verdi. Yani buradan da şunu anlıyoruz ki bir kredi ödenememe sorunu var, dolayısıyla bankalar bunun karşılığında aldıkları teminatları uhdelerine almışlar, bankalar gayrimenkul zengini. Düzenlemeye göre bu gayrimenkulü üç yıl içerisinde elden çıkarmak zorunda ama şimdi "Çıkarmanız gerekmiyor." deniliyor. Ayrıca başka düzenlemeler de yapıldı. Döviz alımındaki valör kaldırıldı, kredi kartlarıyla ilgili düzenlemeler de yapıldı.
Sayın Bakanım, bu düzenlemeler son bir haftadır yapmaya çalıştığınız güzel şeylerle taban tabana zıt. Bu yapılanlarla halkın batık kredileri görmesini sadece birkaç ay ertelendiniz, üstü örtük olarak batıkların açıklanamayacak kadar büyük olduğunu kabul ettiniz. Evet, bu krediler altı ay boyunca kâğıt üzerinde batık değil, batık olmayacak. Kısacası; bankalar, gerçekte yakın izlemede olması gereken kredileri standart nitelikli, gerçekte donuk alacak olması gereken kredileri ise yakın izlemede olarak biraz daha izleyebilecek. Bu da şu demek: Daha az karşılık gideri ayrılacak; daha az karşılık demek, daha yüksek kâr, öz kaynak ve sermaye yeterlilik oranı demek. Bu düzenlemeye göre oluşturulmuş bir sermaye yeterlilik rasyosu, kâğıt üzerinde bu, yüksek olsa da bir şey olmaz, düşük olsa da. Aslolan, ekonomik sermaye yeterlilik rasyosu nedir? Bunun üzerinde düşünülmesi lazım. Siz mevzuatı, düzenlemeyi istediğiniz şekilde tasarlayabilir ve sonuçta da istediğiniz rakama ulaşabilirsiniz ama burada belirleyici olan, bankanın gücünü belirleyen ekonomik sermaye nedir?
Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bunların yanında, BDDK, maalesef, son birkaç yılda tedirgin eden, güveni zedeleyen birtakım işler de yaptı. Siz güven tesis etmeye çalışıyorsunuz ama size bağlı olan kurum sizin bu tesis etmeye çalıştığınız güveni bir noktada boşa çıkarıyor. Ne yaptı geçmişte? Talimatla faiz düşürmeye kalktı, faize tavan koymaya kalktı, fikirlerini açıkça beyan eden üst düzey banka yöneticilerini patronalarına şikâyet etti ve bazı insanlar maalesef işlerini kaybettiler. Aktif rasyosu uygulaması ekonomik dengeleri bozdu; gelinen noktada hem faizimiz hem de kurumuz yüksek. Oysa BDDK, finansal istikrar için makro ihtiyati tedbirlerle birlikte sürdürülebilir kredi büyümesini hedeflemeliydi ama maalesef bunu yapmadı.
Şimdi, yeni düzenlemeyle altı ay erteleme yaptınız, altı ay önümüzdeki haziran ayında gelecek. Altı ayda ne olacak? Gerçekten sağlıkla ilgili Bilim Kurulu sizlere bir bilgi verdi de "Pandemi altı ay sonra, haziran ayında sona erecek." dedi ve buna göre mi bir düzenleme yapıldı? Eğer gerçekten Bilim Kurulu "Altı ayda bitecek." dediyse, o zaman bir problem yok çünkü altı ay geçtiğinde sistem normale dönecek, ekonominin çarkları işlemeye başlayacak, yeniden nakit akımları başlayacak ve bu krediler ödenebilir hâle gelecek. Ya Bilim Kurulu size böyle bir şey söylemediyse ve altı ay sonra Allah korusun, senenin ilerisine doğru bu kriz devam ederse ne yapacağız?
Kâğıt üzerinde birtakım düzenlemeler yapıldı. Halbuki sizin yapabileceğiniz bazı şeyler var fakat bunları maalesef yapmadınız. Benden önce konuşan İYİ PARTİ'li arkadaşımın ifade ettiği gibi siz, toplam talebi desteklemek ve insanlarımızın barınma ve geçinme imkânlarını sağlayabilmek için bütçeden destek verebilirdiniz. Bunu yapmadınız ama şu anda bütçede buna dair çok fazla bir şey de görülmüyor, alan da görülmüyor. Aslında 2019 yılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının kârı ve Merkez Bankasının biriktirdiği ihtiyaç akçesi bugünlere kalsaydı bunları çok rahat bir şekilde karşılayabilirdik ve bütçenin üzerinde de fazla bir yük olmazdı. Ama bizim şu tecrübemiz var: 2001 krizinde 20 küsur banka battı, bu bankaların mevduatını devlet üstlendi ve bu krizden çıkış için birtakım tedbirler aldık. Ne yaptık? Türkiye Cumhuriyeti hazinesi özel tertip tahvil ihraç etti, bunun karşılığını Merkez Bankası parasallaştırdı ve biz bu krizden böylece çıktık ve 2010 yılı Mayıs ayına geldiğimizde Türkiye Cumhuriyeti hazinesi Merkez Bankasına olan bu borcunu da ödedi ve sıfırladı. Dolayısıyla, eğer siz şu anda bütçe imkânı olarak işini, aşını kaybeden, evine ekmek götüremeyen insanlara bütçeden yardım yapamıyorsanız benim size önerim şu: Aynen 2001 krizinde olduğu gibi, bir pandemi tahvili ihraç edin, Merkez Bankasından bunu alın, parasallaştırın ve bunun karşılığında da... Faizli de olabilir, faizsiz de olabilir ama bunun için kredibilite lazım, bunun için güven lazım fakat maalesef geçmiş siciliniz bu kredibiliteye imkân vermiyor, vatandaş buna itibar etmiyor. Ben bunu öneriyorum, bu yapılabilir ve toplumdaki bu sıkıntı da giderilebilir ama burada kaş yapayım derken göz çıkarılabilir, eğer mevcut yaptıklarınız gibi bunu da yaparsanız iş çığırından çıkar. Onun için sözümü ihtiyatla söylüyorum, fakat yapılabilir böyle bir... Ya, kısa vadeli avansı kullanabilirsiniz ama isim isim Türkiye'de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Peki, ben burada bırakıyorum o zaman, tamamlayacak bir şey kalmadı. İki konu da; rezervlerle ilgili ve de büyümeyle ilgili... Yani 2020 yılı üçüncü çeyrek büyümesinde yüzde 23 makine ve teçhizat yatırımı var. Bu yatırımın nereden geldiği konusunda piyasa şu anda debeleniyor, bunu çözmeye çalışıyoruz. Sayın Bakanım, Türkiye İstatistik Kurumu buna bir baksın.
İzin verirseniz bu konuyu bir anlatayım, lütfen.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, bir dakika uzatma sürenizi verdim, onun üzerinde uzatamıyorum biliyorsunuz. Bir dakika sürenize de yirmi saniye kaldı, yirmi saniyede anlatamazsınız.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Bu son derece önemli bir şey. Yani buna lütfen izin verin.
Bu, şu: Şimdi, TÜİK ulusal hesaplar sistemi European System of Accounts 2010 yılının değişimine uyum için 7'nci sırada gayrisafi sabit sermaye oluşumu kalemi var. Bunun altında inşaat, makine ve teçhizat ve diğer aktifler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Bu diğer aktiflerin içerisine baktığımızda, araştırma, gelişme var, kendi hesabına yazılım yapanların ürettikleri değer var. Bir de "değerliler" diye bir kalem var, o değerlilerin içinde de mücevher ve altın var, canlı hayvan varlığı var, meyve veren ağaçlar diye bir kalem var.
Şimdi, kredi genişlemesinden dolayı biz şunu biliyoruz ki 2020 yılında şu ana kadar 22 milyar dolarlık altın ithal edilmiş ve bu altın, parasal olmayan altın ve bu, makine teçhizat yatırımının, ekonominin üretken kapasitesini artıracak yatırımın içine giriyor; hâlbuki bu bir tüketim maddesi ve bunun büyük kısmı yastık altına gitti ya da ülkeden çıktı gitti. Dolayısıyla şu anda, Türkiye İstatistik Kurumuna bir talimat verin; bu nedir, bu kalemin özü, esası nedir, kamuoyuna bir açıklama yapsın. Bu yüzde 23'lük makine teçhizat büyümesinin özü, esası nedir? Eğer biz, gerçekten 8 çeyrektir büyümeyen Türkiye ekonomisi, yatırım yapamayan Türkiye ekonomisi bu çeyrekte yüzde 23'lük bir yatırım yaptıysa sizi takdirle karşılıyoruz ve alkışlıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Ama böyle bir şey söz konusu değil. Lütfen TÜİK bunu bir açıklığa kavuştursun.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)