GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:22
Tarih:02.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu grup önerisini vermemize gerekçe olan bir tane mesele var, o da şu: Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta bir aile şirketi gibi yönetiliyor. Bunun en büyük kanıtı "Türkiye Varlık Fonu" adı altında kurulan saray ipotek fonudur; bunun ismi saray ipotek fonudur, Türkiye Varlık Fonu değildir.

Bir siyasal rejim düşünün, partili cumhurbaşkanı, kendisini bir kararnameyle Varlık Fonunun yönetim kurulu başkanı olarak atıyor, başkan vekilliğine de damadını atıyor; başkanı olduğu fon devletin nesiller boyu elde ettiği tüm kazanımlarını kendi bünyesinde toplamış; içinde kamu bankaları var, petrol şirketleri var, maden şirketleri var, telekomünikasyon şirketleri var; içinde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar olan, on milyonların ortak katkısıyla ve alın teriyle var ettiği kamu kaynakları var. İşte, bütün bir ulusun sahip olduğu varlığın ve alın terinin tek adamın keyfî idaresine terk edildiği bu rejimin adı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.

Bir memlekette Varlık Fonu kurulabilmesi için öncelikle orada bir bütçe fazlası olması gerekiyor, varlıktan bahsetmek için. Türkiye'nin bütçe fazlası var mı? Keşke olsa ama yok. Bırakın bütçe fazlasını, partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle memleketi getirdiğiniz bu noktada, 2020 yılının ilk on ayında 145 milyar lira bütçe açığı var. Türkiye'nin son on sekiz yılda sadece tefecilere ödediği faiz 192 milyar dolar. Merkez Bankasının bütün birikimleri sıfırlandı. "Cep delik, cepken delik." derler ya, o hâle geldi. Olmayan varlığa dayalı menkul yaratmak, açık bir finansal çukurun içine bütün bir memleketi itmektir. İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin de yaptığı budur. Memleketin yalnızca bugününü değil, istikbalini de ipotek altına almaktır; dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından kurulan bu Fon bir ipotek fonudur, bir varlık fonu değildir. Üstelik bu Fon sadece Sayıştay denetiminden muaf da değil; bu Fon, kamu ihalesinden muaf, sermaye piyasalarının kontrolünden de muaf, devlet memurları mevzuatına da tabi değil.

Bakın, Başkanı kim atamış? Cumhurbaşkanı. Bu Başkanı denetleyen kim? Yine Cumhurbaşkanı. Yani Başkanı olduğunuz kurumu burada kim denetleyecek? Cumhurbaşkanlığı. Onu da aynı kişi denetliyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bunları dışarıya anlattığınız zaman gülerler size. Hiçbir denetim mekanizmasına tabi değil.

Türkiye'nin en kıymetli millî kazanımlarını Türkiye Varlık Fonu üzerinden savaş ganimeti gibi sattınız, satmaya da devam ediyorsunuz. Bankalar gitti, limanlar, Kanal İstanbul arazileri, hatta ordumuza zırhlı araç üreten Sakarya Tank Palet Fabrikası. Âdeta hayırsız evlat gibi, cumhuriyetin alın teri ve emekle elde edilmiş tüm kazanımlarını haraç mezat sattınız. Nereye sattınız? Bir ülkeye: Katar'a. Bunlar yetmedi, şimdi de Borsa İstanbulun yüzde 10'luk payını kapalı kapılar ardında Katarlılara sattınız.

Nedir bu Katar sevdası, merak ediyorum. Sayın Erdoğan, Katar için "kara gün dostumuz" demişti. Katar, Erdoğan ailesinin dostu olabilir, eyvallah; ancak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dostu değildir. Körfez Arap Ülkeleri İş Birliği Konseyi üyelerinden, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle ilk diplomatik ilişki kuran yani onların sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanıyan ülke hangisi, biliyor musunuz? Katar, "dostumuz" dediğiniz Katar. Peki, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimiyle birlikte Türkiye'ye karşı Doğu Akdeniz'de iş birliği yapan Körfez ülkesi kim? O da Katar, "dostunuz" Katar.

Bunlara karşı neden sessizsiniz siz? Ekonomik hürriyetlerini kaybeden ülkeler, gün gelir egemenliklerini muhafaza edemez hâle gelirler. AK PARTİ iktidarında memleketin içine düştüğü durum tam da budur. Sizin devlet yönetme anlayışınız, yaptıklarına sessiz kaldığınız 2 milyon nüfuslu bir ülkeye 83 milyonun varını yoğunu satıp savmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; varlık fonları geleceğe miras bırakmak için kurulur. Bizdeki Varlık Fonu ise cumhuriyetin mirasını yemek için kurulmuş bir fondur. Bakın, sizi uyarıyoruz: Osmanlıyı çökerten zihniyet de tam olarak buydu. Bu yolun sonu Düyun-ı Umumiyedir. Varlık Fonu üzerinden satışa çıkarılan şirket hisseleri değil, bir milletin istikbalidir aslında. Bugün Borsa İstanbul satıldı, böyle giderse yarın Türk Hava Yollarının isminde sadece "Türk" kalacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - ÇAYKUR, BOTAŞ gibi millî varlıklarımız, kamu bankalarımız bu siyasi iktidarın yönettiği Türkiye'de tehdit altındadır. Yarın Cumhurbaşkanı çıksa "Varlık Fonu içerisindeki Halk Bankasını 1 dolara sattım." dese buna "Hayır." diyecek bir kurum var mı, bunu denetleyecek bir kurum var mı? Kim durduracak bunu? Bütün memleketin varlıklarını bir kişiye teslim ettiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, Türkiye'nin iktisadi geleceği açısından artık bir millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye ekonomisi dibe vurmuş durumda olduğu için Türkiye'nin varlıkları yok pahasına satılıyor. Ancak şunu bilin: Batan geminin malları misali, Türkiye, bu millî servetin yağmalanmasına müsaade etmeyecek. Bu serveti alanları da buradan uyarıyorum, bu aldıklarınızı teker teker Türkiye Cumhuriyeti devletine geri alacağız. Bunu da buradan uyarıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye, böylesine aciz içinde olan bir iktidara da mecbur değildir, muhtaç da değildir. İYİ PARTİ iktidarında, Allah nasip ederse başka bir ekonomi olacak, başka bir gelecek olacak, başka bir Türkiye de mümkün olacak.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)