| Konu: | 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 25.11.2020 |
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri; kadına yönelik şiddet dünyanın ortak sorunu, ortak yarasıdır. Bugün dünyanın her yerinde kadınlar cinsiyetlerinden ötürü şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalmakta ve her 4 kadından 1'isi eşi, sevgilisi, babası, kardeşi ya da tanımadığı bir erkek tarafından zarar görmekte veya öldürülmektedir.
Hep söyledik, söylemeye devam ediyoruz; yani, kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir. Fakat maalesef, vicdanlarımızdan yükselen "Şiddete hayır!" "Kadına şiddet, insanlığa ihanettir." inancımıza rağmen hâlâ bugün bir yerlerde, evladının gözü önünde eşini öldüren canilere rastlayabiliyoruz. Hepimiz biliyoruz ki bu caniye ne vicdan ne de hukuk onay vermez, cezasız bırakmaz.
Peki, ne oluyor da bunlara rağmen şiddetin önüne geçemiyoruz? Neden hâlâ kadına yönelik şiddet kadınların hayatının tam merkezinde?
Sevgili milletvekilleri, maalesef şiddeti besleyen gerçeklerimiz var. Bunların başında geçmişten günümüze gelen cinsiyetçi gelenekler, örf, âdetler, kadına dair ön yargılar, alkol, madde, kumar alışkanlığı, aile içi geçimsizlik, ekonomik problemler, medyada şiddete meyilli erkek tipinin yüceltilmesi, sosyal medyanın sınır tanımayan, kadını aşağılayan cinsiyetçi dili ve tabii ki erkeğin fiziksel gücünü kadın üzerinde güç ve otorite olarak görmesi gibi, gibi, gibi birçok nedeni sıralayabiliriz.
İşte, bu zihniyetin ortaya çıkardığı kadın şiddetini ve cinayetlerini sonlandırmaya yönelik bizler de bir dizi reform niteliğinde düzenleme ve politika geliştirdik. İktidarımız döneminde yapılan hukuki düzenlemelerin başında, herkesin kanun önünde eşit olduğunu güvence altına alan Anayasa'nın 10'uncu maddesine ekleme yaptık. 2010 yılında maddeye eklenen "Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." ifadesi, her şeyden önce, kadını merkeze alarak kadınlara pozitif ayrımcılık ilkesinin uygulanmasının önünü açmıştır.
Yine, ilk imzacılarından olduğumuz ve ismini de İstanbul'dan alan kadına yönelik şiddetle mücadelede koruma, önleme, yargılama ve politika üretme içeriğiyle sahip çıktığımız İstanbul Sözleşmesi'ne taraf olduk. Her ne kadar toplumda bu sözleşmeye ilişkin farklı yorumlar çıksa da günümüzde aile içi şiddete uğramış kadını koruyan güçlü bir sözleşme olduğunu inkâr edemeyiz. Kadınlarımızın ölmemesi için, aile içi şiddetin daha fazla kadınlarımızı mağdur etmemesi için, kadına yönelik nefretin, ayrımcılığın, dışlanmanın son bulması için İstanbul Sözleşmesi'nin toplumumuza daha iyi anlatılması gerekliliğine tüm kalbimle inanıyorum.
Ve yine iktidarımızın döneminde çıkan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, cumhuriyetten günümüze kadını ve aileyi merkeze alan, koruyan en kapsamlı kanunumuz olmuştur. ŞÖNİM'ler, Kadın Acil Destek İhbar Sistemi (KADES), elektronik kelepçe gibi birçok uygulama şiddete geçit vermek istemediğimizi gösteren uygulamalardır.
Ancak beni rahatsız eden bir konuya değinmeden geçmek istemiyorum, şöyle ki: Bu kürsüden şiddetle ilgili söz alan muhalefet milletvekillerinin sürekli iktidar sıralarına yönelik sanki yukarıda saydığım düzenlemeler hiç yapılmamış gibi itham edici konuşmalarını ve meseleyi de sadece kendi tekellerinde görmelerini asla kabul etmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kendimi bildim bileli bu konu üzerinde mücadele eden ben ve benim gibi arkadaşlarım bu konuyu muhalefetin iktidarı eleştirmek adına politik bir araç hâline getirmek istemelerinin farkındayız ve meseleyi araçsallaştırmalarına da asla müsaade etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, mücadeleyse ve bu mücadelede samimiyet aranıyorsa ben de özellikle sizlere sesleniyorum: Her gün burada çıkıp kadına yönelik şiddetten konuşuyorsunuz; madem samimisiniz, çok basit bir şey soruyorum: Neden rızası dışında dağa çıkarılan kız çocuklarının uğradıkları cinsel istismarın, fiziksel, sözel ve psikolojik şiddetin karşısında durmuyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu kürsüden neden bir kelam etmiyorsunuz? Ve yine soruyorum: Biliyorsunuz, dün Öğretmenler Günü'ydü, terör örgütü PKK tarafından şehit edilen kadın öğretmenlerimizin ismini bu kürsüden bir kez dahi olsa ağzınıza almıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) - Şiddet konusunda samimiyseniz şiddetin her türlüsüne karşı olmanızı beklemek durumundayım. Henüz mesleğinin başında olan Aybüke'nin canını almak, annesinin kalbine kor düşürmek, öğrencilerini ve ailesini tarifsiz acılar içerisinde bırakmak şiddetin en cani yüzü değil midir? Evlatları dağdan gelsin diye aylardır nöbet tutan annelerin yaşadığı acılar, travmalar size göre şiddet değil midir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte bu yüzden bu kürsüden kadına yönelik şiddeti, cinayeti, taciz ve istismarı sadece kendi çıkarlarınız söz konusu olduğunda konuşmanızı samimi bulmuyor ve hatta ikiyüzlü buluyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sen bulsan ne olur, bulmasan ne olur?
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) - Velhasıl toplum olarak vicdani ve ahlaki bir adalet anlayışına ve kabulüne ihtiyaç duyduğumuz kadına yönelik şiddetle mücadelede ayrışmadan, samimi bir şekilde bu meseleyi siyasetin üstünde, kadın ve erkek ortak meselemiz olarak ele alabilirsek, işte o zaman şiddetle mücadelede yol alabilir, bizden sonraki kuşaklara şiddetin olmadığı bir toplum bırakabiliriz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)