| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 17.11.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba yasanın görüşmesine başladık. Evet, maalesef Meclisi bu hâle getirdiniz, torba yasaların görüşüldüğü bir yer hâline getirdiniz. Millet bize "Siz ne iş yapıyorsunuz?" diye sorduğunda, söylüyoruz biz torba yasa yapıyoruz diye. İnanın, artık her torba yasa geldiğinde burada aynı sözleri söylemekten biz bıktık, siz cümleyi duymaktan bıkmadınız. Siz getireceksiniz, biz de milletimize doğru söylemek adına burada konuşmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildiğinden bu yana kanun tekliflerinin neredeyse tamamı artık torba yasa anlayışıyla Meclis gündemine geliyor. Torba yasa uygulamaları, yasama erkinin yetki ve itibarını aşındırıyor, demokrasimizi de tehdit eden antidemokratik bir araç hâline geldi üstelik. Torba yasa sayısındaki artış ile demokrasimizdeki gerileme ve otoriterleşme eğilimindeki artış arasında paralellik olması da ne yazık ki dikkat çekiyor yani ne kadar çok otoriterleşirsek torba yasa sayısı o kadar çok artıyor. Niye? Buraya yasa diye getirilenler -hep aynısını söylüyorum- sarayın buyrukları; sarayın buyrukları bir torbaya konuluyor, buraya yasa olarak getiriliyor.
Bu kanun teklifine ilişkin olarak alt komisyonda yapılan görüşmelerde ilgili STK'lerin görüşlerinin yeterince alınmadığı, konuşma sırası gelenlere söz verilmediği, yeterli tartışmanın olmadığı bir komisyon süreci uygulandı maalesef. İsmail Tamer Bey, siz de duyun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Duyuyorum, duyuyorum, sizi dinliyorum zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Siz çok dikkat edersiniz, bu çevre konularındaki hassasiyetinizi bilirim.
Bu kanun teklifi de iktidar partisinin sıklıkla başvurduğu ve artık yasama sürecinin olağan işleyişi hâline getirdiği torba kanun yaklaşımıyla çok sayıda farklı düzenlemeyi de beraberinde içeriyor. Elektrik Piyasası Kanunu son yedi yılda kaç kez değişmiş biliyor musunuz? Yedi yılda 9 defa Elektrik Piyasası Kanunu'nu değiştirmişiz yani her seferinde yapamamışsınız bu sefer olduğu gibi, becerememişsiniz. Yenilenebilir Enerji Kanunu ise on beş yılda 5 defa değişmiş. Geçmişi 1935 yılına dayanan şimdiki adıyla Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, 10 Temmuz 2018 tarihinde AK PARTİ tarafından kapatıldı. 2018'de 1 numaralı Kararname'yle ilk işiniz enerjinin geleceğini belirleyen önemli bir kurumu ortadan kaldırmak oldu. Getirdiğiniz ucube sistemin ilk kararnamesiyle, şimdiki adıyla Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğünü kapatarak kime hizmet ettiğinizi merak ediyoruz.
Elektrik dağıtım işini devletten alıp şirketlere veren AK PARTİ iktidarı, kayıp ve kaçakla mücadelede istenilen başarıyı maalesef sağlayamadı. Bakın, 2018 yılında sadece Dicle bölgesinde 3,6 milyar liralık kaçak elektrik kullanım bedeli tahsil edilemedi. Yani, 2018'de sadece Dicle bölgesinde 3,6 milyar liralık kaçak elektrik kullanım bedeli tahsil edilememiş. Tahsil edemedikleri bu tutarın acısını en düşük kayıp oranı olan Denizli'deki, Konya'daki, Sivas'taki vatandaştan çıkardılar. Peki, son durum ne? Normalde 2015 yılında son verileceği söylenen bu sistem bu yılın sonuna kadar uzatılmıştı, bu kanun teklifiyle de bu süre 2025 yılına kadar uzatılacak, hatta bu süre sadece beş yılla sınırlı kalmayacak, Sayın Cumhurbaşkanı dilerse bu süreyi beş yıl daha uzatacak. Yani ülke genelindeki tüm kaçak elektrik kullananların faturası eşit olarak 82 milyon vatandaşın sırtına yüklenmiş olacak. TEDAŞ özelleştirilirken hedef neydi? Kayıp kaçak oranlarının azaltılması, tüketicinin korunmasıydı. Tüketicinin korunması bahanesiyle TEDAŞ'ın parça parça özelleştirilmesi neyi gösterdi? Elektrik dağıtım firmaları kayıp kaçağı önleyemedi maalesef. Kaçak elektrik kullanımıyla mücadelede başarısız kalındı. Zararlarını tazmin etmek için de iktidara başvurdu bunlar -bu özelleştirme yaptığınız şirketlerden bahsediyorum- onlar da kendilerince haklı, o adamlar da haklı. Ya, devleti vampir gibi emen sizin o meşhur beşli çeteniz var ya, devleti vampir gibi emen o beşli çeteye sağladığınız milyarlarca liralık vergi avantajı ve vergi sıfırlamalarını görünce "Bize de yok mu?" deyip kapınıza geldiler. Yandaş olunca kapılar otomatik kapı, hemen açılıyor, vatandaş Mehmet'e gelince kapı duvar, bu kadar net. Elektrik piyasasıyla ilgili bir kanun teklifinde halkımızın öncelikle elektriğe kolayca erişimi, daha sonra da ucuz erişimi sağlanmalıydı. Türkiye'de böyle bir şeyden söz etmek gerçekten mümkün değil. Elektrik dağıtım şirketleri, özellikle hat ve trafo maliyetleri yüksek olduğu için birçok bölgeye elektrik sağlayamıyor. Âdeta fatura dağıtım şirketi olarak çalışıyor bunlar.
Kocaeli'de elektrik dağıtım şirketi SEDAŞ var. Elektriği sağlamak mı? Ne sağlama, evlere şenlik. Bir gün olsun da Kocaeli'nin bir ilçesinden SEDAŞ'la ilgili bir şikâyet gelmesin, hiç olmadı daha bugüne kadar. Kaçıncı yüzyıldayız arkadaşlar ya? Sanayi kentinden bahsediyoruz, Kocaeli bir sanayi kenti. Başiskele'de Kullar Vezirçiftliği Mahallesi'nde küçük sanayi sitesi var. Oradaki esnaf daha doğru dürüst günde sekiz saat mesai yapamadı, devamlı elektrik kesiliyor. SEDAŞ'ı arıyorlar, aylardır daha SEDAŞ'ta bu konuda muhatap bulamadılar. Ben önerge verdim, önergeye de cevap gelmedi. SEDAŞ kulağının üstüne yatmış, nasıl olsa kendini ihtar eden yok, ilgilenen yok, özelleştirmeden dağıtım almış, faturaları tahsil ediyor, mis gibi para kazanıyor. Hiç bu işlerle ilgilenmeye mecali de yok, takati de yok; zaten zorunluluk da hissetmiyor. Ortakları kim bilmiyorum, tanımam ama çok kuvvetli bir ortağı olduğu kesin. Bu kadar kulağının üstüne yatabildiğine göre ortağına çok güveniyor. Yani bu çağda şu hâle bakar mısınız? SEDAŞ yüzünden Kocaeli halkı mutazarrır ama muhatap yok.
Esnaf bu sıkıntının bir an önce giderilmesini istiyor da bize söylediği zaman bizim verdiğimiz önergelere cevap gelmiyor. Gebze'de de var aynı sıkıntı, İzmit'te de var, diğer ilçelerde de var, Dilovası'nda da var, Kartepe'de de var. Bu halkın enerji ihtiyacının karşılanması aslında bir vatandaşlık hakkı. Önceden kamu imkânlarıyla yapılan enerji dağıtım işi özelleştirme sonrası SEDAŞ'a geçti ancak şirket Kocaeli halkını kendisine mahkûm gördüğü için öyle hareket ediyor. Kocaeli halkını kendisine mahkûm görüyor, "Başka da bir seçeneğiniz yok, ben ne dersem o olur." diyor.
Yerleşim yerlerinde trafolar yetersiz, enerji hatlarını taşıyan direkler çürümeye ve yıkılmaya yüz tutmuş. Bunu her gittiğim ilçede görüyorum. Bu durum, 21'inci yüzyılda sanayi kenti Kocaeli'ye yakışmıyor.
Elektriğe en son ne zaman zam geldi? 1 Ekim 2020'de, yüzde 5.75. Bu artışla birlikte son üç yılda elektrik fiyatlarına ne kadar zam yapılmış biliyor musunuz? Yüzde 80. Yani elektrikteki yıllık enflasyon ortalama yüzde 20. Elektrik enflasyonuna baktığınızda, TÜİK'in enflasyon rakamlarını yalanlıyor. Demek ki TÜİK'in bahsettiği enflasyon rakamları yazın mayo, kışın kazak fiyatlarıyla ilgili bir enflasyon yapıyor, öyle olunca enflasyon fiyatları çok düşüyor.
Gerçek olan ise, milletimiz her gün fakirleşiyor arkadaşlar, gerçekten fakirleşiyor. Çarşıya, pazara çıkamıyorsunuz biliyorum. Milletin o feveranını duymamak adına çarşıda, pazarda dolaşamadığınızı biliyorum ama dolaştığınız zaman, milletin bu feveranını hissettiğiniz zaman gerçekle bir kere daha yüz yüze kalacaksınız.
Gecelerin uzamasıyla, soğukların artmasıyla bu sene ödenmeyen faturalar daha da artacak. Bakın, bu senenin ilk altı ayında toplam 1 milyon 655 bin abonenin elektriği ve doğal gazı kesilmiş. 1 milyon 655 bin hane elektriksiz ve soğukta kalmış. Doğal gazı yazın da kullanıyor, ısınma için kullanmıyor ama sıcak su temininde kullanıyor. Her ay ortalama 185 bin konutun elektriği 80 bin konutun da doğal gazı ödenemeyen borçlar nedeniyle kesiliyor. Türkiye'de milyonlarca vatandaş aynı sıkıntıyı çekiyor. Borcunu ödeyemeyen, faturasını yatıramadığı için evini hiç ısıtamayan insanlarımız ne yapacak hiç düşünüyor musunuz bunu? Gerçekten merak ediyorum, hiç aklınıza geliyor mu bu insanlar? Yoksa onların keyif içerisinde, o attığınız çayları içtiğini mi zannediyorsunuz? Aklınıza geliyorsa da hiçbir şey yapmıyorsunuz. Özellikle emekli ve dar gelirli vatandaşlarımız için lüks oldu doğal gaz artık yani bir ihtiyaç olmaktan çıktı. Doğal gaz faturalarının içindeki KDV ve ÖTV gibi kamu gelirlerinden vazgeçerek vatandaşlarımızın mağduriyetini kısmen giderebilirsiniz dedik ama yanaşmadınız buna. Belli bir tüketim miktarına kadar olan kısmın vergilendirmeden muaf tutulması ya da uygulanan KDV oranının azaltılmasıyla ilgili, vatandaşlarımızın bir nebze de olsa rahatlaması sağlanabilir dedik, kulaklarınızı tıkadınız. Dağıtım şirketleri kendi tahsilatı noktasında hiç affetmiyor. Faturasını ödemeyenin elektriğini, doğal gazını hemen kesiyor ama kanuna aykırı hareket ettiği Sayıştay denetçileri tarafından tespit edilen aynı şirketler EPDK tarafından kendilerine kesilen 3,7 milyarlık idari para cezasını ödemiyor ve hiçbir şey de yapmıyorsunuz. Bunlar, vatandaşın elektriğini, doğal gazını kesiyorlar; EPDK'nin kendilerine uyguladığı 3,7 milyar liralık idari para cezasını ödemediklerinde hiçbir şey yapmıyorsunuz. Yani siz bu şirketlerin iktidarısınız, vatandaşın iktidarı değilsiniz. "Milletin iktidarıyız." diye hep savunuyorsunuz ya, yemin ediyorum, millet sizi artık kendi iktidarı olarak görmüyor. Zaten zafiyetiniz de burada başlıyor, oy kaybınız da burada hızlanıyor. Sizler artık bu şirketlerin menfaatlerini korumak için iktidar olan bir iktidarsınız.
Kanun teklifi ve maddeleriyle ilgili çok fazla detaya girmek istemiyorum ama bazı noktalara dikkat çekeceğim. Tüm Türkiye gördü ki madencilik ve çevre faaliyetlerinde on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarının sicili oldukça karanlık. Kaz Dağları'nda yaşananlar, Artvin Cerattepe'de olan bitenler, Fatsa'da siyanürle zehirlenen doğa, Manisa Turgutlu'da artık "Cehennem Çukuru" olarak anılan Çaldağ. Yani sayısız çevre katliamı ve niceleri var.
Çevre gibi sömürülen, görmezden gelinen bir de madencilerimiz var. Onlarla ilgili bir düzenleme var mı bu kanunda? Yok. Maden faaliyetlerini düzenleyen 3213 sayılı Maden Kanunu 2001 yılından bu yana tam 21 kez değişmiş. Niye biliyor musunuz? O madenciler var ya, madencilerin hakkını savunmak için kanun yapıyorsunuz. Madende çalışanlardan bahsetmiyorum, maden sahiplerinden bahsediyorum; Uyar Madencilik gibi, diğerleri gibi. Siz, onların haklarını savunan, onların haklarını gözeten kanunlar yapmakla meşgulsünüz. Bu madencilerin, maden şirketi sahiplerinin mağdur ettiği madencilerle ilgili en ufak bir düzenleme yapma girişiminiz olmadı bugüne kadar. Halka düşman bir iktidar oldunuz o yüzden. Her değişiklikle daha fazla orman, tarım, mera ve içme suyu havzasını madencilik faaliyetine açık hâle getirdiniz.
Getirdiğiniz bu teklifle Maden Kanunu'na "Ek Madde 20" adı altında bir madde eklenmesini öngören 6'ncı madde, maden şirketlerinin ruhsat alanı dışında tesis kurmasının önünü açıyor. İstediğiniz kadar anlatın "Yok, onun yanındaki, kenarındaki..." Hayır ya. Eğer gerçekten samimiyseniz, bize izah ettiğiniz şekilde samimiyseniz, sizden de kaçırmışlar, farkında değilsiniz. Ruhsat sahası dışında maden tesisleri kurulabilmesini amaçlayan bu kanun teklifinin 6'ncı maddesi alt komisyonlar, tartışmalar bittikten sonra, milletvekillerinin ve STK'lerin tartışmasına fırsat verilmeden kanun teklifine eklendi. Bu madde kabul edilirse maden şirketleri ruhsat alanı dışında herhangi bir yere doğayı tahrip edecek tesisler açabilecekler. Söz konusu tesisler, artık depolama sahalarından, dinamit patlatma deposuna, şantiyeye, siyanürle liç yani ayrıştırma yapılan alanlara kadar pek çok yapıyı kapsıyor. Bu maddede "geçici" adıyla yapılan tesislerin doğaya verdiği zararlar aslında kalıcı. Madde geçici, tesisler geçici, zararları kalıcı. Bu açıkça şu demektir: Altını ya da gümüşü bir yerden çıkarabilirim ancak her yerde, bir tarım arazisinde liç yöntemiyle bunu ayrıştırabilirim. Bu maddenin anlamı bu. Bu teklifte halk yok, bu teklifte madenci yok, bu teklifte sadece ve sadece şirketler var ve bu şirketlerin çıkarları var. Sizler de bu şirketlerin çıkarlarını savunan bir iktidar olarak bu kanunu getirmişsiniz. Şirketlerin iktidarısınız; halkın, milletin, madencinin iktidarı değilsiniz.
Maddeyle birlikte ülkemizin ormanları, tarım alanları, meraları, içme suyu havzaları ve kıyıları madencilik yapanlara açılacak, siz de bunların haklarını savunan iktidar olarak gelip burada anlatacaksınız. Doğal varlıklar, tarım, mera alanları, geniş alanlara yayılan maden tesisleriyle parçalanırken maden faaliyetlerine yönelik kirlilik de geniş alanlara maalesef yayılacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; havaya çeşitli kimyasal ve zehirli gazları salan, araba lastiği yakarak elde edilen enerji yenilenebilir enerji sayılıyor. Alt komisyondaki görüşmeler sırasında bu konuda sivil toplum kuruluşlarının ortaya koyduğu itirazlar ne yazık ki görmezden gelindi. HES, JES ve RES yatırımlarının sayısının artırılmasına yönelik düzenlemelere rağmen, bu yatırımların insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir düzenleme yok bu kanun teklifinde.
Teklifin 10'uncu maddesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilgili KİT'ler ve bunların bağlı ortaklıkları tarafından yurt dışında kurulan ve petrol, doğal gaz ile madencilik alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin Türkiye'deki şubelerinin bulunduğu yerlerde Cumhurbaşkanlığı kararıyla aynı şirketlerin ortaklarınca ayrı birer şirket kurulabilmesine imkân sağlanıyor, düşünebiliyor musunuz ya. Yani kimin iktidarı olduğunuzu bizatihi birkaç defa hatırlatmak istiyorum. Komisyon görüşmeleri sırasında, bu şirketlere yönelik denetim mekanizmasının nasıl işlediği veya işleyeceği sorusu dile getirildi, hiçbir cevap alınamadı. Komisyona bilgi veren Enerji Bakanlığı yetkilisi diyor ki: "Bu şirketlerin şu an doğrudan denetlenemediği doğru, ilgili olduğu için KİT kuruluşu üzerinden dolaylı bir denetime tabi tutacağız." Yani biz bunları denetleyemeyiz kardeşim, maalesef. Dolayısıyla bu bahse konu düzenlemenin amacı izaha muhtaçtır.
Yine bu torba kanunda yer alan 11'inci madde var ki tam evlere şenlik bu düzenleme. 11'inci maddede yapılan değişiklikle sadece sıvılaştırılmış doğal gaz ithalatı değil tüm doğal gaz ithalatı Kamu İhale Kanunu dışında bırakılıyor. Yine, patronların iktidarı olduğunuzu anlatıyorsunuz. "Biz dilediğimiz kişilere..." Kim onlar? Belli ya, Türkiye'de artık herkes isimlerini biliyor "iktidar ortakları" diyorlar onlara, Avrupa basınında da çıkıyor, iktidar ortağı şirketler olarak biliniyor. En çok kamu ihalesi alan şirketlerde dünya sıralamasında 1'inci oldu. Onlara ihale vermek için Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkartmışsınız. Ya, zannetmeyiniz ki bu günler hep böyle devam edecek. Emin olun bir gün bu işler önünüze gelecek, hesap verilecek. Bu hesabın niye muhatabı olasınız? Burada bu işlerden habersiz, bu işlerden asla ve kata nemalanmayan, hatta nemalanmayı aklından geçirmeyen birçok arkadaşın olduğunu bizatihi biliyorum. Ya niye bu kadar hırsızın hesabını size yüklesinler, sebep ne? Çıkın "Yok, olur mu kardeşim böyle bir şey?" deyin ya, "Milletin menfaatlerini kanunsuz bir şekilde bu vampirlere niye verelim?" deyin, siz deyin ya, bizden önce siz deyin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Size de günah, bu hesabı günahsız bu insanlar da verecek. Bunların ortakları verecek ama siz de vereceksiniz. Niye bu vebale ortak oluyorsunuz? Herhangi bir süre de belirtilmemiş bu doğal gaz alımları için, ilgili maddede de yer almıyor, süre de yok, dilediği zaman... Kısaca bu maddeyi torbaya ekleyenler diyorlar ki: "Şahsımız ne zaman isterse istediğimiz zaman, istenilen fiyata BOTAŞ o gazı alacak." Bu kadar basit, anlamı bu. Peki, neden? Neden ihalesiz ve zaman şartı olmaksızın her türlü doğal gaz alımına ihtiyaç duyuyoruz? Bu milletin parası kimsenin babasının parası değil, şahsımın da değil, şahsının da değil, öbürünün de değil, kimsenin parası değil, milletin parası. Ocak 2020'de bin metreküp doğal gaz 127 dolardı, Temmuz ayında bu rakam ne kadara düştü biliyor musunuz? 63 dolara. Tüm dünyada gaz fiyatları dip yapmışken Türkiye'de pik yapıyor bu rakam. Bildiğiniz gibi hepinizin, doğal gaz fiyatları ve ithalatına ödediğimiz paralar gizlilik sözleşmesi kapsamında hiçbirimize gösterilmiyor, millete açıklanmıyor. Ya, kim ne kadar ne götürdü vallahi billahi bilmiyoruz ama birilerinin götürdüğü kesin, millete açıklanması da yasak. Bu gazı Türkiye'ye kim ithal ediyor, aradaki fark kimin cebine gidiyor, müsaade edene mi, ithal edene mi gidiyor vallahi billahi bilmiyoruz. Niye? Gizlilik sözleşmesi var çünkü. Peki, bundan hiç nasiplenmeyen, burada oturan arkadaşlarıma sesleniyorum: Size günah değil mi arkadaş ya, niye böyle bir vebale ortak oluyorsunuz? Düşünebiliyor musunuz ya, kaça alındığı, kimin getirdiği hiçbir şey bilinmiyor ve siz buna el kaldırıyorsunuz. Cebinize bir şey giriyor mu? Hayır. Rüyanıza girse kalkacaksınız, ben biliyorum ya. Niye bu vebale ortak oluyorsunuz? Kalkın siz itiraz edin, biz değil; deyin ki: "Hayır ya, böyle bir ahlaksızlığı, böyle bir ülkeye ihaneti biz kabul edemeyiz." Yani müsaade edene mi, ithal edene mi, yoksa aracılara mı; hiçbir şey bilinmiyor.
Moldova Rusya'dan gaz alımı yaparken Moldovagaz şirketi Türkiye'nin Rusya'dan doğal gazı 188 dolara aldığını açıkladı. Moldova şirketi açıkladı bunu. Aynı Moldova, bin metreküp doğal gaz için 100 dolar ödüyor, biz 188 dolar ödüyoruz. Ya, Moldova mı daha mahir bu işlerde, biz mi daha mahiriz? Yoksa Moldova çalmıyor da, biz mi çalıyoruz? Bir şey var ortada ya, bir sorgulayın Allah aşkına "Sebebi ne?" diye gidin sorun. Niye bu adam 100 dolara alıyor, biz 188 dolara alıyoruz? Biz sorduğumuzda "Bu ticari sır, veremeyiz." Ya, ticari sır olur mu, bu ülkenin kendi parası ticari sır olur mu? Şirket değil ki bu, babanızın şirketi değil ki ticari sır diye açıklamayacaksınız. Senin paran benim param, ne demek "Açıklayamam." ya, ne demek "ticari sır" ya? Gelip açıklayacaksın arkadaş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Başkanım, fazla değil, yirmi dakika bir şey kaldı!
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Hükûmetin ticari sır dediği aslında ne biliyor musunuz? Aradaki aracılar. Onları açıklamaktan imtina ettiği için ticari sır diyor. Bu aracılar Türk milletini metreküp üzerinden soymaya devam ederken bir de ihalesiz doğal gaz alımıyla aymazlıkta, maalesef, sınır tanımıyorlar. "Sınır tanımıyorsunuz." yazmışlar buraya da ben onu kullanmadım çünkü burada hakikaten bu işe ortak olmayan, bu işten gerçek anlamda haberi olmayan insanlar var, onlara karşı bir vebal almak istemiyorum. Günah ya! Niye diyeyim yani bu arkadaşın ondan haberi yok, niye onu suçlayayım? Ama bil istiyorum sevgili kardeşim, böyle bir hadise var. "Moldova 100 dolara alıyorken biz niye 188 dolara alıyoruz?" diye gidip sorun ya, Allah aşkına sorun. Çünkü bu sizin cebinize gitmiyor, benim cebime gitmiyor, milletin cebine gitmiyor, arada birilerinin cebine gidiyor. "O aradakiler kim?" diye bir sorun. BOTAŞ kimsenin çiftliği değil. Yani Filistin'i Akdeniz'de Türkiye'ye karşı kurulan o şer, fitne ittifakına sokan, doğal gaz gibi, değerli bir kaynak için ihaleye ihtiyaç duymayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir şey olur mu ya? Olur mu arkadaşım?
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Kaldı ki Türkiye'nin Rusya'dan 3 kat pahalı doğal gaz alması, ortaya çıkan milyarlarca dolarlık zarar ve ticari sır denilerek zarara göz yumulması ortadayken birileri yine ince hesaplar yapmış. İnce hesaptan da çok anlamıyorsunuz, onu da belirteyim. Biz bütün bunların hepsini biliyoruz. Göreceksiniz, yarın öbür gün bunların hepsi de ortaya çıktığında pişmanlık duyacaklar çok olacak.
Mavi Akım, TANAP, TürkAkımı ve İran'dan gaz ihtiyacımızı karşılarken kimler, neden, ihalesiz doğal gaz alımına ihtiyaç duydu? Yoksa Karadeniz'de bulduğunuz doğal gazı yabancı enerji şirketleri üzerinden ithal etmeye mi kalkacaksınız, bu da bir soru işareti. Hem biz bulacağız, hem de yabancı şirketler üzerinden dışarıdan ithal edeceğiz! AK PARTİ iktidarının önce bu sorulara cevap vermesi gerekiyor.
15'inci maddede lisanssız elektrik üretimi amacı dışında bir noktaya getirilmekte ve yaklaşık 1 milyar dolarlık lisans pazarı oluşturularak bu sayede vergisiz servet aktarımı gerçekleştirilmektedir. Yani sadece, emin olun, devleti soymak için birçok madde ilave edilmiş, yazıklar olsun hepimize! Bunun burada konuşulmasından bile zül duyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Hepimize yazıklar olsun gerçekten!
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)