GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:12
Tarih:04.11.2020

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli üyeler; herkese iyi geceler, herkese sevgi ve saygılar.

Yani, Rıdvan Vekilim aslında kanun teklifiyle ya da kanunlar teklifi ya da torba, poşet neyse, bununla ilgili ne yapılması gerektiğini ifade etti ama bir kere de ben ifade edeyim.

Şimdi, bu yasa teklifi nasıl bir zamanda geliyor? Bir, kış geliyor. İki, pandemi süreci var. Üç, inanılmaz bir işsizlik ve yoksulluk var. Dört, psikososyal bir çöküntü var ve daha da sayabileceğimiz birçok şey var; deprem var, başka başka felaketler kapıda, maazallahuteala her an yeni felaketler gelecekmiş gibi bir hava söz konusu. Böylesi bir ortamda ne yapılır? Toplum psikolojik olarak, sosyal olarak, ekonomik olarak, moral olarak sağaltılmaya çalışılır ama bunu yapmak yerine var olan hakları da gasbetmek, var olanı da elinden almak gibi durum söz konusu.

Birçok arkadaş dile getirdi, bugün, kapıda, DİSK yöneticilerine yapılan saldırı faşizm falan değildir, daha ötesi bir şeydir; barbarlıktır, ahlaksızlıktır. (HDP sıralarından alkışlar) Hem de Zonguldak'ta 2 maden işçisi göçük altında kalmışken, sadece demokratik haklarını kullanmak gibi bir erdemle Meclisin kapısına gelen sendikacılara yapılan saldırının başka bir tanımı yoktur. Kıdem tazminatı gasbediliyor, bu torbanın içerisine başka başka... Dipsiz bir kuyu gibi bu torba, elinizi atıyorsunuz ulaşamıyorsunuz vesaire ve bütün bunlar ne zaman? 4 Kasım 2016 darbesinin gölgesinde. Peki, nedir bu 4 Kasım? 4 Kasım, Şark Islahat Planı'nın, İttihat ve Terakkinin yaptığı katliamların, Tunceli Kanunu'nun, 49'lara yapılanların, 27 Mayıs darbesinin, 12 Mart darbesinin, 12 Eylül darbesinin, boşaltılan 4 bin köyün, 17 bin faili meçhulün ve yapılan sayısız belediye gasbetme darbesinin toplamıdır. (HDP sıralarından alkışlar) Burada demokrasi diye bir amaç yoktur; burada bastırma, susturma, yok etme... Bu siyaset değildir, böyle bir siyaset aklı olamaz. Elbette ki iktidar eleştirilecek, elbette ki iktidar eleştirilere karşı öz eleştiri verecek, hesap verecek. Yok "Bizi eleştirmeyin.", yok "Bize bir şey sormayın.", yok "Bize hesap sormayın..." Nerede böyle şeyin bolluğu? Halk arasında bir laf var, derler ki: "At Ali Paşa'nın, çubuk kara meşenin; dehle, gitsin." Bulmuşsunuz atı, dehleyin gitsin. Yok böyle bir yaşam, yok böyle bir yaşam! (HDP sıralarından alkışlar) Karşınıza işçiler de, karşınıza Kürt halkı da, karşınıza emekçiler de, kadınlar da, yoksullar da, depremzedeler de, hakkını arayan herkes de, öğrenciler de... Mağdur edilen herkes karşınıza dikilecek. Aslında karşınızdalar ama görmek istemiyorsunuz. Bir bakar körlük hâli var. Demiştim ki: Türkiye'de diktatörlük yoktur, "diktakörlük" vardır ve bu "diktakörlük" bütün bu olup bitenleri görmüyor, duymuyor, fark etmiyor; basireti bağlanmış, izan körelmiş. Böylesi bir tabloyla karşı karşıyayız ve hâlâ bizi rencide ediyorlar ve hâlâ bize saldırıyorlar, hâlâ mazluma saldırıyorlar.

Diyanet İşleri Başkanı çıkıp diyor ki: "Deprem, kıyamet denemesidir." Vay senin aklına turp sıkayım ben, e mi!

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Ne biçim konuşuyorsun ya!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bakar mısınız şuna; bu bir bilim insanı, bu bir ilahiyatçı güya. Onu diyeceğine, depremzedelere, yoksullara, enkaz altında kalanlara moral verecek bir şey söylesene bre cahil! Böyle bir dindarlık, böyle bir tefsir, böyle bir kelam, böyle bir içtihat olur mu? Olmaz. Nedir bu? Cehaletin ürünüdür. Biz cehalete teslim olmayız; biz zulme, biz faşizme, biz katliama, biz hiçbir yok etmeye teslim olmayız. Neden? Çünkü hakkı, hakkaniyeti ve adaleti savunuyoruz. Çünkü haklıyız; güçlülüğümüzü, gücümüzü hakkımızdan alıyoruz. Ve kırk yıldır, 12 Eylül 1980'de de Gülten Kışanak Diyarbakır Cezaevinde işkenceye tabi tutuluyordu, bugün de Kandıra Cezaevinde işkenceye tabi tutuluyor. Yazıklar olsun, yuh olsun!

RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Türkiye'de işkence falan yok.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Türkiye'de işkence vardır, bu senin söylediğin de bir işkencedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Türkiye'de işkence yok.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Böyle "İşkence yok." demekle olmuyor, kandıramazsınız.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sözümü bölmeyin lütfen.

SALİH CORA (Trabzon) - Sizin derdiniz Diyanet değil, sizin derdiniz İslamiyet!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bizim derdimiz İslamiyet değil, bizim derdimiz hakkaniyettir.

SALİH CORA (Trabzon) - Hadi oradan!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - İslamiyeti bilenler adil olurlar, inançlara saygılı olurlar. Şahı Merdan Ali'ye sordular, dediler ki: "Devletin dini var mıdır?" "Vardır, adalettir." dedi. "Adalet nedir?" dediler. Dedi ki: "Mazlumun ve masumun hakkını korumaktır." Mazlumun ve masumun hakkını korumayandan İslam da olmaz, adalet de olmaz, adil de olmaz. Ne olur? Zorba olur, barbar olur. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Teşekkür ediyorum.