GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:10
Tarih:27.10.2020

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, kapsamı oldukça geniş ve sadece çiftçiyi değil, Türkiye'nin hemen her bireyini çok yakından ilgilendiren yaşamsal bir konu. Fakat tarımla ilgili Türkiye'de ne yazık ki edinilmiş bir çaresizlik var, o da tarımın son derece sıradan bir şey olduğu, tarımla ilgili, çiftçilikle ilgili yapılan küçümsemeler, giderek neredeyse ötekileştirmeler, tarım sahalarına yapılan baraj, maden sahası, yasak bölge, çarpık kentleşme ve benzeri nedenlerle tarım alanlarının yok edilmesi. Mesela, ben size antik zamanlardan örnekler vereyim: Urartu uygarlığını biliyorsunuz mutlaka, Urartu uygarlığının olduğu yere gidin, Urartular, kentini tepeye, hinterlandına hâkim bir yere kurmuşlar ve tarım arazisine asla dokunmamışlar. Bu Malatya Arslantepe'de böyle; bu sistematik bir şekilde yok edilen, katledilen Hasankeyf'de böyle; bu baraj altında bırakılan Nevali Çori bölgesi olan Samsat'ta böyleydi. Çorum'da Hitit uygarlığına gidin, gezin, görün, göreceksiniz tarım alanına hâkimiyetini ve tarım alanını nasıl koruduğunu. Burdur-Antalya yolu üzerinde Sagalossos Antik Kenti'ne gidin, kent nasıl kurulur, tarım alanı nasıl korunur, tarım alanından nasıl faydalanılır, dünyaya örnek olabilecek bir şey. Modern akılla, bilimle biz bunu yapamıyoruz. Hemen burada, yanı başımızdaki Gordion'a gidin, Frigya uygarlığına, orada da aynı şey; Bergama uygarlığına gidin, orada da aynı şey. Bu kadar uygarlık içinde bu kadar berbatlığı nasıl yapıyoruz, ben de anlamış değilim doğrusu.

Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sini okuyun, Ahilerin bıraktığı mirası, orada nice veriler var. Bu Ankara'nın vaktiyle bir adı da neydi biliyor musunuz? Hüseyinoba'ydı. Neden Hüseyinoba? Hüseyingazi Tepesi'nde erenlerin, evliyaların serverlerinden Hüseyin Gazi vardı, oraya kurulmuştu kent, Hüseyinoba deniyordu ve Hüseyinoba'da tarım yapılıyordu. Şimdi Hüseyinoba katledilmiş. Antalya'ya gidin, ne kadar portakal bahçesi varsa katledilip konut yapılmış. Adıyaman'a gidin, dümdüz araziye şehir kurulmuş ve tarım arazisi yok edilmiş. Şimdi, böyle bir yerde nasıl tarım yapılacak? Hani, Herodot, Ege için diyordu: "Dağlarından yağ, ovalarından bal akan ülke." Nerede o yağ ve bal Aydın Vekilimiz Sayın Süleyman Bülbül? Nerede o yağ ve bal kurban? Sana sorayım, sana sataşayım.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Kalmadı, kalmadı.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Şimdi, bakınız, "verimli hilal" Mezopotamya, en batıdaki Ergene ve Gediz Ovası'ndan en doğudaki Iğdır Ovası ve Muş Ovası'na kadar inceleyin; en kuzeydeki Çarşamba ve Bafra Ovası'ndan en güneydeki Amik Ovası'na kadar inceleyin, göreceksiniz, bir toprak katliamı, bir su katliamı, bir tarım alanı katliamı ve giderek tarımın, çiftçinin yok edildiği bir şey. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında nüfusun yüzde 80'i köylerde, yüzde 20'si kentlerde değil miydi? Şimdi köylerde insan kalmamış. Biraz önceki sayın vekilin anlattığı gibi, gidip insanlar kredi almak, çeşitli tarım ve hayvancılıkla uğraşmak istiyor ama yok. Tarım-hayvancılık ilişkisi, tarım-su ilişkisi, tarım-iklim ilişkisi, tarım-insan ilişkisi, tarım-doğa ilişkisi, tarım-doğadaki canlı ilişkisi kesinlikle kurulamıyor; ayıptır, günahtır, yazıktır. Ve bütün bunları anlatmışken tabii ki:

"Dost dost diye nicesine sarıldım,

Benim sadık yârim kara topraktır.

Beyhude dolandım boşa yoruldum,

Benim sadık yârim kara topraktır.

Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi,

Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi,

Kazma ile döğmeyince kıt verdi.

Benim sadık yârim kara topraktır.

Her kim ki olursa bu sırra mazhar,

Dünyaya bırakır ölmez bir eser.

Gün gelir Veysel'i bağrına basar,

Benim sadık yârim kara topraktır."

Gelin, bu sadık yârimize ihanet etmeyelim, bizi bağrına basacak olan, bize bu kadar değeri bahşeden toprağın ve toprağın bağlaşıklarının, toprağın paydaşlarının kıymetini bilelim.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)