| Konu: | Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırılarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 27.10.2020 |
ŞAMİL AYRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri, ben de sözlerime başlarken geçmiş dönem Sağlık Bakanlarımızdan Profesör Doktor Osman Durmuş kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
Değerli arkadaşlarım, Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinin Azerbaycan ordusu mevzilerine ve sivil yerlere yaptığı saldırılarla ilgili olarak şahsım adıma söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygılarla selamlamak istiyorum.
Yüce Meclisimizin çatısı altında yapacağım bu konuşmada Ermenistan'ın saldırıları sonucu şehit olan Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum, Azerbaycan'ımızın başı sağ olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Ermenistan'ın sivillere yönelik bu saldırıları ilk değil, biz bunun örneğini tarihte birçok defa gördük. Maalesef, 21'inci yüzyılda sivillere yönelik yapılan bu saldırılar, bu sefer, şahitlerin olduğu, kanıtların olduğu, video kayıtlarının olduğu; çocukların öldüğü, gençlerin öldüğü, ihtiyarların, yaşlıların öldüğü saldırılardır. Geçen hafta Sayın Meclis Başkanımız ve Mecliste grubu bulunun bir grup milletvekili arkadaşımızla o yerleri gördük, gerçekten çok üzüntü verici tablolardı.
Şimdi, Azerbaycan kendine yapılan bu saldırıya meşru savunma hakkını kullanarak cevap verdi, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51'inci maddesine dayanarak hem topraklarının bütünlüğünü korumak hem sivil halkı korumak için gerekli cevabı verdi.
Daha evvel, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınmış olan 4 tane karar var. Bu kararın gereğini Azerbaycan ordusu sahada kendisi yapıyor. Ne yapıyor? Derhâl, tamamen ve şartsız olarak, kendi topraklarını işgal eden bu işgal güçlerine karşı savaşarak topraklarını alıyor.
Bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, gerçekten, Azerbaycan ordusu çok önemli merkezleri almış durumda. Otuz yılda kazandığı deneyim ve tecrübeyle bugün, millî iradeyi arkasına aldığı, siyasi gücünü arkasına aldığı ve tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin "Her türlü şartta Azerbaycan'ın yanındayım." dediği bir ortamda, moralli olarak cephede bu savaşını yapıyor. Ancak gelin görün ki Minsk Grubu Eş Başkanları, otuz yıldır bu davayı bitirmesi gereken eş başkanlar maalesef hiçbir şey yapamıyor ve tamamen "Yok." hükmündedirler. Şunu şöyle ifade etmek istiyorum ki: Daha yeni, onların getirmek istediği bir karar, Türkiye'nin de gayretleriyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda reddedildi. Ben buradan Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki bağımsız üyelere de huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum; gerçekten, Azerbaycan'ın yanında yer alan, destekleyen bu tavrı, bugüne kadar uygulanan çifte standarda rağmen böyle bir kararın kabul edilmemesini son derece olumlu bir tepki olarak görüyorum.
Gence'ye yaptığımız ziyarette şunu gördük: Ermenistan'ın sivil Azerbaycan halkına karşı uyguladığı vahşetin ve zulmün sınırı yok. Esasen, bu, sadece insan hak ve haysiyetini değil, uluslararası hukuku da açık şekilde ihlal eden zalimane bir tavırdır. Soruyorum sizlere: Gence'de doğum gününden bir gün önce füzeyle katledilen 15 yaşındaki Nigar'ın, hem annesini hem babasını kaybeden 2 yaşındaki Nilay'ın, daha 1 yaşında annesiyle aynı tabuta giren Medine'nin suçu ne? Esir ve cenaze değişimi için alınan insani ateşkes kararını hiçe sayan Ermenistan, Terter'de bir cenaze töreni sırasında yakınlarını defneden sivillere mezarlıkta saldıracak kadar alçalmıştır. Esasen, şimdiye kadar yapılan 3 tane ateşkesin birini yirmi dört saatte, diğerini iki dakikada, öbürünü beş dakikada ihlal eden Ermenistan tarafı olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın.
ŞAMİL AYRIM (Devamla) - Ama şimdi ben burada, huzurlarınızda, gerçekten, basınımızda görev yapan, Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan basınında görev yapan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Ve son olarak sözlerimi Azerbaycan'ın önemli söz üstatlarından Genceli Nizami'nin sözleriyle bitirmek istiyorum: "Kim salsa dünyaya zulüm bağını/Demek ki bağlar kendi el ayağını." Ermenistan'ın durumu bu. Halkını fakirliğe boğan, bölgedeki önemli projelerin içinde olmasını sağlamayan Ermenistan hükûmeti -haydut hükûmet, haydut devlet- maalesef bugün sivillere saldırarak bir hukuk cinayeti işlemektedir. Buradan, uluslararası kurumlara tekrar sesleniyorum: Aklınızı başınıza alın, lütfen Azerbaycan'ın işgal edilmiş topraklarını iade edin diyorum.
Son olarak da Meclis Başkanımızla Azerbaycan'a yaptığımız ziyarette o olayın olduğu yerde, ölülerin olduğu yerde yaşlı bir teyzemiz aynen şöyle söylemişti: "Kurban olayım milletvekillerine, kurban olayım Türk halkına, kurban olayım Tayyip Erdoğan'a, iyi ki siz varsınız." Ben de bu teyzemin ellerinden burada bir kere daha öpüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Aliyev şunu söyledi: "Azerbaycan, gerçekten, bu topraklarını alıp inşallah yakında 3 renkli Azerbaycan Bayrağı Şuşa'da dalgalandığında, o zaman Ermenistan vatandaşları da Azerbaycan çatısı altında hak, hukuk, adalet nedir, onu görecekler." Bu, onun ifadesi.
Ben sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum ve "Karabağ Azerbaycan'dır!" diyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)