| Konu: | 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü'nü kutladığına ve Ahmet Taner Kışlalı'yı ölümünün 21'inci yıl dönümünde rahmetle andığına, Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yıl sonuna kadar sıfırlanmasına, çiftçilerin sorunlarının çözümsüz kaldığına, ülke olarak yokluğa ve açlığa doğru gidildiğine, Iğdır ilinde sağlık hizmetlerinde ciddi eksiklikler yaşandığı gibi şehirlerarası otogarın da bulunmadığına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 21.10.2020 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sağ olun Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Gazeteciler Günü, kamuoyunun aydınlatılması ve bilgilendirilmesi doğrultusunda her şartta görevleri peşinde koşan, mesleğin zor şartlarına rağmen mesai kavramı gözetmeksizin gece gündüz çalışan tüm bağımsız gazetecilerin Dünya Gazeteciler Günü'nü kutluyorum.
Gazetecilerin, üzerlerinde iktidar baskısı hissetmeden, özgür ve bağımsız olarak haber yapabildiği bir Türkiye bizim olmazsa olmaz şartlarımızdan. Unutulmamalı ki özgür basın varsa özgür toplum vardır. Kalemini sadece iktidara yanaşmak için oynatanların değil gerçek anlamda Türk milleti için yazanların, haberi Türk milleti için yapan gazetecilerin Dünya Gazeteciler Günü'nü kutluyorum.
Bilim insanı, siyasetçi, gazeteci yazar, benim de Kabataş Erkek Lisesinden ağabeyim Ahmet Taner Kışlalı'nın bugün ölüm yıl dönümü. Yirmi bir yıl önce evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu aramızdan ayrılan Kışlalı'yı rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun.
Resmî Gazete'de yayınlanarak bugün yürürlüğe giren Cumhurbaşkanı kararına göre bazı tarım ürünlerinin ithalatının gümrük vergisi yıl sonuna kadar sıfırlandı. Söz konusu karar uyarınca buğday ithalatında yüzde 45, arpa ithalatında yüzde 35 ve mısır ithalatında yüzde 25 oranındaki gümrük vergileri yüzde 0 olarak uygulanacak. Bu karardan sonra merak ediyorum, burada bölgelerine giden milletvekili arkadaşlar bu çiftçilerin sözlerine nasıl cevap verecekler? Yani şu anda çiftçinin yeniden tarlasını ekme mevsimi; tarlasını ekerken ambarında 3-5 ton buğdayı, arpayı, çoluğuna çocuğuna kışın bakmak için, geçindirmek için saklayan, ambarına koyan köylü, çiftçi, sizin bu kararınız karşısında bir kere daha ezildi.
Bir kere de o 5 müteahhidin yanında durmayı bırakıp da şu çiftçinin, şu milletin yanına geçmeyi beceremediniz, beceremediniz; para tatlı geldi, kaldınız o 5 müteahhidin yanında. Çiftçi hiç umurunuzda değil. Yerli çiftçi, üretici destek beklerken hububat fiyatlarındaki bu vergi sıfırlamalarını nasıl değerlendirmek lazım bilmiyorum. Hükûmet zaten tarımı bitirdi, üretimi durdurdu, çiftçiyi kuru soğana muhtaç hâle getirdi. Çiftçimizin üretimden kopmaması için borç erteleme ve yüksek elektrik fiyatları gibi birçok sorun da çözümsüz kaldı. Çiftçinin borçları birikti ödeyemiyor, ürününü yetiştiremiyor.
Buradan tekrarlıyorum, biz ülke olarak yokluğa ve açlığa doğru gidiyoruz. Ülke üretemiyor, tarım ürünlerini üretemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ülkede tarım ürünleri büyük miktarda ithalata bağlı. Dün kürsüde bir arkadaşımız söyledi, petrolden sonra en fazla döviz ödediğimiz emtia yağlı tohum. Yani biz yağımızı üretemiyoruz ya. Döviziniz yoksa evinizde yağ olmayacak. Bu noktaya doğru giderken bu kararların kimler tarafından, kimin baskısıyla alındığını hâlâ anlayabilmiş değilim. Hiç üretimi destekleyici bir önlem bulunmuyor, şimdi de vergiler sıfırlanmış. Yapılacak düzenlemeler var aslında; mazot, gübre, tohum, ilaç, yem gibi birtakım düzenlemelerin yapılması gerekiyor, sübvansiyonların artırılması gerekiyor. Çiftçiye verdiğiniz fazla parayla çiftçi gidip Las Vegas'ta kumar oynamayacak, Monako'da tekne almayacak, ya, bu ülkede harcayacak onu. Harcadığı paranın zaten yüzde 40'ını harcadığı anda vergi olarak alacaksınız. Ya, verin sübvansiyonu, insanlar rahat etsin, ülke rahat etsin, döviziniz ülkenizde kalsın. Ama bunu düşünmek gibi millî bir duruşunuz olmadı hiçbir zaman, yerli üretimi canlandıramadınız, çiftçimiz üretim için hiç teşvik edilmedi.
Son olarak Iğdır'dan söz etmek istiyorum. Iğdır'da sağlık hizmetlerinde ciddi eksiklikler bulunuyor. Bu nedenle, hastalar yıllardır Erzurum ve Van'daki hastanelere götürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ağır hastaların birçoğu ne yazık ki yollarda hayatını kaybediyor. Her devlet hastanesinde olması gereken anjiyo ünitesi maalesef Iğdır Devlet Hastanesinde yok. Umuyorum, Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca birilerine Meclisi de izletiyordur, Iğdırlıların bu feveranını da duyuyordur. Iğdır Devlet Hastanesinde anjiyo ünitesi yok. Bu nedenle, hastalar çevre illerdeki anjiyo ünitesi olan hastanelere yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu da yine, özellikle ağır hastaların yolda hayatını kaybetmesine sebep oluyor.
Ermenistan'a sınır olması sebebiyle Iğdır'a çok yakın bir konumda yer alan nükleer santral şehirde ne yazık ki kanser vakalarını da artırmış. Buna rağmen, bu konuda herhangi bir tedavi ünitesi devlet hastanesinde hâlâ kurulmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Iğdır'la ilgili son olarak söylemek istediğim: Her ilden kara yoluyla Iğdır'a ulaşmak mümkün ancak Iğdır'ın hâlâ bir şehirler arası otogarı da bulunmuyor.
Iğdır'la ilgili bu sıkıntıların dikkate alınacağını umut ediyorum. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.