GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:45
Tarih:19.12.2012

CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın yürürlük maddesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe kısaca  "Gelirlerle giderlerin nasıl dağıtıldığını göstermek için yapılır." deniyor. Bütçede, bu bütçede, çalışanlar ve yoksul halk açısından yine zam ve vergilerden başka bir şey olmadığını görüyoruz. Cari açık, yoksulluk, gelir dağılımındaki sorunlar çığ gibi büyümüş, üretim yerine tüketim, ihracat yerine ithalat, rekabet yerine tekelleşme, tasarruf yerine borçlanma anlayışı yerleşmiştir sayenizde. Faizciden, rantiyeciden, iş dünyasından, zenginden vergi alamayan AKP, dar gelirliden, çalışandan, emekliden, garibandan dolaylı vergi alabileceği bir bütçe yapmış.

On yıl boyunca her şeyi yavaş yavaş dönüştürdünüz, yargı dâhil tüm kurumları ele geçirdiniz. O kadar keyfî davranıyorsunuz ki bir devlet ciddiyetini yok ederek işinize gelen her şeyi bu devleti yok etme pahasına yapıyorsunuz. İşinize gelmeyen bir konuda da bir gecede yasa çıkarıp yargıyı tarumar edebiliyorsunuz. Vatandaşa öyle bir baskı ve korku yaratmışsınız ki hiçbir konuda sesini çıkaramıyor. Memur sürülmekten, esnaf vergi memurlarından, muhtaç olan verilen yardımın kesilmesinden, emekli 3 kuruş zam alamamaktan; iş adamı teşvik, kredi, iş alamamaktan ve vergi memurlarından; çiftçi ürününü satamamaktan, destekleme alamamaktan; işsiz iş bulamamaktan, yardım ve sadaka alamamaktan; korktuğu için sesini çıkaramamaktadır.

AKP, genel seçimlerden aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum üzerinde tam bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanmaktadır. Sivil toplum ve devlet kuşatılmaktadır. Başkanlık sistemine geçip, tek parti diktatörlüğü özlemi çekilmektedir.

AKP geleneksel devlet yapısını demokratikleştirdiği demagojisini yaparken, esasen yaptığı şey, YÖK, RTÜK -bu arada RTÜK demişken burada, huzurlarınızda RTÜK'ü göreve çağırıyorum, Molfix reklamlarının yasaklanmasını istiyorum- HSYK ve diğer 12 Eylül kurumları da dâhil olmak üzere bütün antidemokratik yapıları AKP'lileştirdiniz. Kendi medyasını, polisini, yargısını yaratan, herkesi dinleyen ve izleyen büyük bir gözaltı düzeni, kendisine biat eden bir toplum oluşturmak istemektedir.

Bu süreçte ülkemizdeki tüm muhalif unsurlar giderek baskı altına alınıp susturulmaktadır. Böylelikle, Türkiye, uluslararası sermayenin kolaylıkla avlayacağı özel bir alana dönüştürülmek istenmektedir. Bu amaçla tüm kurumların önce içini boşaltarak değersizleştirip sonra da pazarlama tekniği olarak yok pahasına peşkeş çekiyorsunuz. 12 Eylülde bile dokunmaktan çekinilen kıdem tazminatı hakkına göz diken AKP Hükûmeti, cumhuriyet tarihinin en büyük gasbını yapmaya hazırlanmaktadır.

Domino taşları gibi birbirini tetikleyen bütün bu olumsuzluklar bağnazlığı ve ırkçılığı kışkırtmakta, farklı düşüncelere karşı linç psikolojisi gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası hâline getirilmektedir. Toplumumuz yüz yıllardır birbirine "kardeşim" diye seslenen ve dayanışma ve barış kültüründen uzaklaşarak Türk-Kürt, Alevi-Sünni düşmanlığı körüklenmektedir. Bu ülkede halkın bir arada yaşama arzusu yine yöneticiler tarafından rencide edilmekte; kardeşlik yerine düşmanlık, eşitlik yerine ayrımcılık, barış yerine savaş ikame edilmektedir.

Açlık sınırı 1.000 TL üzerinde, yoksulluk sınırı 3.000 TL üzerindeyken, asgari ücret 760 TL civarındayken hâlen refahtan bahsedilmektedir. Bütçeyi yaparken çalışanın, emeklinin maaşlarını düzeltmek yerine çıkarmış olduğunuz yasalarla ücretliyi, emekliyi, kamu çalışanını, şehit ailesini, gazileri sosyal dayanışma kapsamına alarak yardıma muhtaç edip ve oy hanenize yazmak için çalışıyorsunuz. Vatandaşı gırtlağına kadar borca batırdınız. Borcu olmayan kendi yandaşınız, ranttan nemalanan 3-5 milyon kişi hariç bir vatandaş var mı? Hem muhtaç sayısını arttırmak hem de vatandaşı borçlandırarak kendinize bağlamak için çalışıyorsunuz. Zaten size bağlanan herkes de yanıyor. İşte astsubaylar, birçok telefon aldık, mail alıyoruz. Çoğu size oy vermiş, şimdi de subaylara zam, astsubaylara yerinde sayın komutunu vermişsiniz.

Sağlık alanında da zaten özelleştirmeye koşar adımla gidiyorsunuz. Kamu Hastaneleri Birliği, peşine Kamu Özel Ortaklığı ve peşine özelleştirme gelecek. Zaten Kamu Özel Ortaklığı gerçekleşirse Türkiye'nin sağlığı yirmi beş ile kırk dokuz yıllığına özelleşmiş olacak. Ve Sağlıkta Dönüşüm Projenizle sağlık çalışanlarını öldürdünüz. Burada Doktor Ersin Arslan, Doktor Melike Erdim ve Doktor Mustafa Bilgiç'i saygılarımla anıyorum. Ve sağlıkta 3-5 kişi yandaşınıza çekeceğiniz korkunç rantların peşine düştünüz.

Sayın Başbakan yine göbekten hemen meseleye girdi, Adalet Bakanı da yine kurtarmaya çalışıyor Sayın Başbakanı. Adalet Bakanı "Kuvvetler ayrılığına biz saygı duyuyoruz." diyor. Sayın Başbakan doğrudan doğruya kuvvetler ayrılığının olmaması gerektiğini, tek başına olması gerektiğini söylüyor ve tepeden bunu anlatıyor. "Biz milletin menfaatlerini düşünüyoruz." diyor ama milletin menfaatlerini düşündüğü falan yok.

Oysa, kendi 12 Eylülünüzde dizayn ettiğiniz yargı bile milletin asıl menfaatini düşünerek objektif karar vermiş, Danıştay 13. Dairesi Kamu Özel Ortaklığı ile ilgili olarak yapılan ihaleleri durdurmuştur hastaneler için. Bunun milletin menfaatine uygun olmadığını söyledi. İngiltere, İskoçya, Kanada ve diğer birçok ülke bu yöntemle yapılan uygulamalardan vazgeçerken biz hâlen devam ediyoruz. Örneğin Erzurum Bölge Hastanesi 1.200 yataklı, 193 milyon 270 bin liraya devlet kendisi yaptırmış. Ama biz Kamu Özel Ortaklığı ile yaptığımız zaman, örneğin Kayseri'nin yıllık kirası 137,73 milyon, Ankara Etlik 319 milyon, Ankara Bilkent 285 milyona mal olacak.  Bu yıllık kira yani akıl var, mantık var. Nasıl oluyor, kâr oluyor, anlamıyoruz. 2-3 yıllık kirayla  bu hastaneler zaten yapılabilir. Ama biz 25 ilâ 49 yıllığına  buraları kiraya veriyoruz,        sağlığımızı özelleştiriyoruz. Yandaşlara da ayrıca eski hastanelerin yerlerini de AVM yapmaları için hediye olarak vereceğiz. Bunun neresi milletin menfaatine anlamıyoruz tabii. Tabii bundan sonra alınacak farklar, bir de alan firmalara müşteri garantisinin verilmesi, ihale yasasının dışına itilmesi, Devlet Harçlar Kanunu uyarınca alınan harçlardan istisna tutulması, alınacak dış finansmanlara Hazine Müsteşarlığı tarafından güvence getirilmesi -ki Çalışma Bakanlığı buna karşı çıktı, inşallah bu projeye de karşı çıkar-  kira artışlarını en üstte tutmanız, eczane başta olmak üzere tüm yardımcı tıbbi hizmetleri o firmaya vermeniz, SSK hastanelerinin kapatılmasıyla birlikte -çok övündüğünüz- herkese her hastanenin yolunun açılması, önce ücretsiz sonra yavaş yavaş farkların artması, Kamu Hastaneleri Birliklerinin kurulmasıyı birlikte atamış olduğunuz CEO'ların yönetime başlaması, en son Kamu Özel Ortaklığı ile ilgili verdiğiniz yasa tasarısı, bununla birlikte sağlığın özelleştirilmesi gerçekleşmiş olacak. Amacınız üzüm yemek değil aslında, halkı dövmek. Halkımız artık şunu iyi anlasın ki: Sağlıkta şimdiye kadar yapılan tüm uygulamalar IMF ve Dünya Bankasına vermiş olduğunuz sözün reklam tarafıydı. Bundan sonra asıl kötü taraf görünmeye başlayacak.

Gözünüzde halk olmadığı için sözde "Ücretsiz sağlık hizmeti vereceğiz." diye çıktığınız yolda sona geldiniz. Artık, sağlık, parası olana verilecek; parası olmayana ise artık Zincirlikuyu Mezarlığı adres gösterilecek. Zaten sizin amacınız fakirliği yok etmek değil, fakiri yok etmek. Çalışan emekli olmadan ölsün diyorsunuz, işsizler bunalıma girip intihar etsin diyorsunuz, intihar ederken de cinnet geçirip ailesini de yok etsin diyorsunuz, sağlık çalışanları öldürülsün, Alo 184 SABİM ile baskı yaparak intihara zorlansın, öğretmenler intihar etsin, Mehmetçiği kelle olarak gören zihniyet ile şehit olarak gelsinler,  Uludere olayı gibi vatandaşların üzerine bomba atarak vatandaşlarımız katledilsin, yılda 1.600'den fazla işçi iş kazasından ölsün, asgari ücretli taşeron işçileri çığ gibi büyürken, aldıkları açlık sınırı altındaki ücretle ölsünler.

"Tarıma destekleme" diye vereceğiniz para ile sosyal yardımlaşmaya ayırdığınız para aynı miktarda yani buna diyorsunuz ki: "Hiçbir iş yapmayın, aynı şekilde biz size yardım eder oylarınızı alırız." Tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi, et fiyatları çok düşük, kesime talep bitmiş, kaba yem yok, çok pahalı, saman 1.000 lira, inek 1.000 lira. Kurulan bütün işletmeler kapatılıyor, iflas ettiler. Ziraat Bankasında "Sıfır faizle erteledik." dediğiniz borçlar aslında hiç de sıfır faizle ertelenmedi. Bunlardan banka yüzde 5 faiz alıyor, yüzde 3 de harç alıyor, yüzde 8'e geliyor. Ertelenen borçlardan dolayı destekleme verdiğiniz tarımcılardan da yüzde 40'ını kesiyorsunuz, yüzde 60'ını ödüyorsunuz. Bir de bunları zaten ödemiyorsunuz, parça parça ödüyorsunuz.

Vatandaşın hepsi birbirlerine borçlu zaten, pancar ekimi çok düşük, mazot pahalı, gübre pahalı. Zaten ekim de yapmıyorlar. Sulama yapamadıkları için, sulama çok pahalı olduğu için gübre atamıyorlar, iyi bakım yapamadıkları için yüzde 20'yle 30 oranında üründe düşme var. Organik tarımdaki destekleri düşürdünüz, diğer destekleri de düşüreceksiniz herhâlde.

Eğitimde yapmak istediğiniz "kindar gençlik" hayalleri ile öyle bir zamana gelindi ki artık ortaokul çocuğu bile öğretmenini öldürebiliyor. Uyuşturucu kullanımında pik yaptınız. O çok övündüğünüz ve çok iyi olduğunuzu iddia ettiğiniz ekonomiden dolayı fuhuş 2002'ye göre 4 kat arttı, çocuk istismarları da son on yılda 2 kat arttı, müstehcenlik 3 kat arttı, kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 arttı.

Ahmet Bey burada kızacak ama ben de bir şiir okuyacağım:

Orhan Veli demiş ki: "Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik." Tabii, biz bunun nereye gittiğini anladık. Ama bir de demiş ki: "Cep delik, cepken delik/ Kol delik, mintan delik/ Yen delik, kaftan delik/ Kevgir misin be kardeşlik?"

Bir de Yunus Emre bir şey söylemiş: "Emeksiz zengin olanın/ Kitapsız bilgin olanın/ Sermayesi din olanın/ Rehberi şeytan olmuştur."

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)