GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:4
Tarih:13.10.2020

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 228 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Ankara'nın başkent oluşunun 97'nci yılını kutluyor, başta cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm Millî Mücadele kahramanlarımızı rahmet ve saygıyla anıyorum.

Hatay'da çıkarılan yangın nedeniyle evi barkı yanan, ağacı ve tarlası ateşe verilen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, faillerini lanetliyorum. İnanıyorum ki facianın yaraları bir an önce sarılacak, zarar ve ziyanlar telafi edilecek ve failleri mutlaka bulunacaktır.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin ifadesiyle: "Kimin çocukları oldukları esasen meçhul olan bu şerefsizlerin kısa sürede yakalanıp yaktıkları kadar yakılmaları, dahası yaptıkları her türlü kötülük ve menfur eylemlerden dolayı hesaba çekilmeleri en acil hukuk ihtiyacıdır."

Ayrıca, öz yurdu Karabağ'ı özgürleştirme mücadelesinde dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın Allah yâr ve yardımcısı olsun diyorum. Ermenistan'ın yaklaşık otuz yıldır işgal altında tuttuğu, bu süre içerisinde yüzlerce çocuk, kadın, yaşlı, sivil insanı katlettiği, 1 milyon Azerbaycan Türkü'nü yurdundan ettiği işgal ve saldırılar vahşidir, kalleşçe ve düşmancadır.

Birleşmiş Milletler kararlarına, uluslararası hukuka, insani, vicdani, ve hukuki bütün ilke ve esaslara aykırı insanlık suçudur. Geçmişte yaptığı zalimlik ve caniliğin bugün de aynısını hunhar şekilde tekrarlamak peşinde olan Ermeni zulmünü ve alçak saldırılarını lanetliyorum, şehit edilen soydaşlarımıza Allah'tan rahmet, gazilerimize şifalar dilerken seferde olan Azerbaycan ordusuna Allah'tan zafer niyaz ediyorum. Azerbaycan Türklüğünün öz yurdu, vazgeçilmez hakkı olan Dağlık Karabağ'ın tamamıyla hak sahibiyle buluşması şarttır ve inanıyoruz ki, inşallah da yakındır.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifi esasen performans esaslı program bütçe sistemine geçilmesine ilişkin hususları düzenlemektedir. Bununla birlikte 2020 yılı için öngörülen hazine net borç kullanma tutarının arttırılması, büyükşehir belediye sınırlarında kırsal mahalleler oluşturulması ve bunlara ilişkin bazı muafiyetler getirilmesi, vakıf üniversitelerinin tıp fakültesi açabilme şartlarının değiştirilmesi, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Raportörlüğü ihdas edilmesi, ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bazı kanun hükümlerine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.

Bilindiği gibi On Birinci Kalkınma Planı'nda program bütçe sistemine geçileceği belirtilmiştir. Yine 29 Eylül 2020 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan orta vadeli programda 2021 yılında kamu hizmet sunumunun ve idari yapısının etkinliğini artıracak ve ihtiyaçlarını dinamik bir yapıda karşılayacak program bütçe sistemine geçilerek kamu kaynaklarının verimli kullanılmasının sağlanacağı vurgulanmıştır. 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'ndaysa 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin program yapısına uygun olarak hazırlanacağı ifade edilmiştir.

Hatırlanacağı üzere 2000'li yılların başından itibaren bütçeler uluslararası standartlara uygun olarak geliştirilen analitik bütçe sınıflandırmasına göre hazırlanmaya başlanmıştır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'yla birlikte de ülkemizde kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanımı; mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri çerçevesinde performans esaslı bütçe sistemi benimsenerek 2008 yılından itibaren genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde uygulanmaya başlanmış ve kamu mali yönetim sistemimizde önemli kazanımların elde edilmesi sağlanmıştır. Bununla birlikte Üst Politika Belgeleri'nde belirlenen amaç ve hedefler ile analitik bütçe sınıflandırmasına göre hazırlanan bütçeler arasında yeterli düzeyde ilişki kurulması ve performans bilgilerinin bütçeleme süreçlerine yeterince dâhil edilmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda program bütçe sistemine geçilerek bütçe sistemi ve bütçe sınıflandırmasının kamu kaynaklarıyla kamu hizmetleri arasında bağ kurulmasına ve harcama önceliği geliştirilmesine uygun hâle getirilmesi, bütçenin girdilerden ziyade çıktı ve sonuç odaklı bir yaklaşımla hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi, üretilen performans bilgisinin karar alma süreçlerini destekleyecek şekilde bütçe süreçlerine dâhil edilmesi ve bütçenin üst politika belgeleri ve politika dokümanlarıyla bütünleşik hâle getirilmesi, daha sade ve anlaşılır bir yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır.

Program bütçe, harcamaların program sınıflandırmasına göre tasnif edildiği, harcama önceliği geliştirme konusunda karar alıcılara gerekli bilgilerin sağlandığı ve bu bilgilerin kaynak tahsisi sürecinde sistematik olarak kullanıldığı bir bütçeleme sistemidir. Sistem harcama önceliğinin geliştirilmesine katkı sağlayacak, seçenekler konusunda karar almayı kolaylaştıracak, kaynak tahsis kararlarında performans bilgisinin kullanımıyla hizmetlerin etkinliğinin artırılması konusunda idareleri teşvik edecektir. Böylelikle üst politika belgeleri ile bütçe arasındaki hedef-amaç ilişkisi güçlenecek, kamu harcamalarında şeffaflığa ve hesap verebilirliğe katkı sağlanacak, ayrıca harcama önceliği geliştirmek suretiyle mali disiplin desteklenecektir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin ilk 5 maddesi performans esaslı program bütçe esasına uygun olarak Kamu Malî Yönetimi Kanunu'nda yapılan düzenlemeleri içermektedir.

6'ncı maddeyle vakıf üniversitelerinin tıp fakültesi açmasına yönelik şartlarda değişiklik yapılmaktadır. Buna göre vakıf üniversitelerinin tıp fakültesi açabilmek için mülkiyeti, ruhsatı ve işletme hakkı kendilerine ait asgari 200 yataklı bir hastaneye sahip olmaları zorunlu hâle getirilmektedir. Böylece tıp eğitiminin kalitesinin de artırılmasına katkı sağlanmış olacak, vakıf üniversitelerine ait mevcut 35 tıp fakültesi ise bu düzenlemeden etkilenmeyecektir.

7 ve 8'inci maddeler, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığında Cumhurbaşkanlığı raportörlüğü ve raportör yardımcılığı ihdas edilmesini öngörmektedir. Ayrıca, kamu kurumlarındaki bazı kadrolarda bulunup 30 Eylül 2020 tarihi itibarıyla Cumhurbaşkanlığında geçici görevli olanların raportörlüğe atanabilmesi imkânı getirilmektedir. Bu düzenlemeyle ilgili personelin istisnai kadrolarda istihdamı yerine, çeşitli sınavlar ve üç yıllık yetişme dönemi sonunda mesleğe intisabı sağlanmakta, kariyer sistemle şeffaf ve objektif süreçler güçlendirilmektedir.

9 ve 10'uncu maddelerle elektronik haberleşme altyapısında yapı ruhsatı alınmasına ilişkin hususlar düzenlenmekte, Anayasa Mahkemesinin elektronik haberleşme altyapılarında yapı ruhsatı alınmasına ilişkin verdiği kararlara uyum sağlamak amaçlanmaktadır. Aynı zamanda, haberleşme altyapısının daha sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve fiiliyatta yaşanan bazı problemli alanların çözüme kavuşturulması öngörülmektedir. Ayrıca, elektronik haberleşme istasyonlarının kurulumuna mahsus kule ve direkler için kesilen idari para cezalarının da tahsilinden vazgeçilmektedir.

11'inci maddeyle Marmara ve Düzce depreminin yıkıcı etkilerinin ortadan kaldırılması amacıyla belediyelerce kullanılan kredilerden kalan borçların terkin edilmesi sağlanmaktadır. Düzenlemeyle esasen, sadece Sakarya Belediyesine ait 270 milyon Türk lirası borcun terkini öngörülmektedir.

12'nci maddeyle 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a geçici bir madde eklenerek 2020 yılı için net borçlanma limiti artırılmaktadır. Bilindiği gibi, hâlen mezkûr kanunun 5'inci maddesine göre Bakan ve Cumhurbaşkanına borçlanma limitini yüzde 5 oranında artırma yetkisi verilmiştir. Teklifle ise salgın hastalık, terörle mücadele, iç ve dış gelişmelere bağlı oluşan beklenmedik gider artışı ve gelir azalışı nedeniyle 2020 yılı için Bakan ve Cumhurbaşkanı tarafından artırılan net borç kullanım tutarının 2 katı olarak uygulanması hükme bağlanmaktadır.

13'üncü madde, büyükşehir belediye sınırlarında kırsal mahalle yahut yerleşik alan bölgeleri oluşturulması ve bunlara birtakım muafiyetler tanınmasına ilişkindir. Buna göre daha önce köy ve belde belediyesiyken mahalleye dönüşen yerleşim yerlerinden büyükşehir belediyesi sınırları içinde bulunup sosyoekonomik durumu, şehir merkezine uzaklığı, belediye hizmetlerine erişilebilirliği ve yapılaşma durumu gibi etkenler dikkate alınarak ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi, büyükşehir belediye meclisinin kararıyla kırsal yerleşim özelliği taşıdığı belirlenen mahallenin kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmesi mümkün hâle gelmektedir. Ayrıca buralarda yaşayanlara çeşitli ücret, vergi ve harç muafiyetleri ve indirimleri uygulanması öngörülmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak kalkınma politikasının bir unsuru olmak üzere tarım-sanayi entegrasyonunu sağlayacak, aynı zamanda da ekonomik ve sosyal gelişimi temin edecek tarım kentleri ve merkez köyler program ve projelerinin uygulanmasını öngörüyoruz. Yapılan düzenleme bizim de kanun teklifine konu ettiğimiz hususlardan olmakla birlikte esasen 6360 sayılı Kanun'la tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülen köyler ve belediyelerin bu kapsamda merkez köyler hâline getirilmesi yerinde olacaktır.

Esas olan, idarenin bütünlüğü ilkesine uygun olarak devlet tarafından sunulan tüm hizmetlerin ülkemizin her yerinde en hızlı ve kaliteli şekilde ve çağdaş standartlarda tüm vatandaşlarımızın erişebilirliğini temin etmek ve buna ilişkin yöntemleri belirlemektir.

14'üncü madde, Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca OHAL kapsamında kabul edilen kanunlarda yer alan ilave tedbirler çerçevesinde kişi ve kurumlara yönelik tesis edilen idari işlemlere karşı idari başvuru yolu ve yargı yolu açılmasını öngörmektedir. Bu kapsamda ilgililerin başvuru ve başvurularının sonuçlandırılma süresine ilişkin hususlar hüküm altına alınmakta, ayrıca idarenin tespitine dair ihtilafın Cumhurbaşkanlığınca giderileceği belirtilmektedir.

15'inci madde ise AR-GE ve tasarım merkezleri ile teknoloji geliştirme bölgelerinde yürütülmesi gereken faaliyetlerin bu merkezler veya bölgeler dışında da devamına yönelik sürenin 11 Ekim 2020 tarihinden itibaren bir yıla kadar uzatılmasına imkân sağlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 salgını nedeniyle büyük yaralar alan dünya ekonomisi gibi, Türkiye ekonomisi de bu süreçten etkilenmiştir. Henüz salgın devam etse de Hükûmetimiz ve devletimiz tarafından ekonomide çarkları döndürmeye ve vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmaya dönük etkili tedbirler alınmış, kararlar süratle uygulanmıştır. Bu kapsamda esnaf ve sanayicimiz, çiftçimiz, dar gelirlilerimiz ve muhtaçlarımız için nakit desteği, yardım, erteleme ve benzeri birçok uygulama hayata geçirilerek tüm toplum kesimleri rahatlatılmış, eş zamanlı olarak da ekonomide yeniden çarkları döndürmeye dönük kararlı adımlar atılmıştır.

Üretimin ve tedarik zincirinin kesintiye uğramaması, istihdamın korunması ve finansal sistemin sağlıklı işleyişinin sürdürülmesi için eş güdümlü politika adımları devreye konulmuştur. Böylece salgının ekonomiye etkisi en aza indirilmiş, ekonomik faaliyette yılın üçüncü çeyreğinden itibaren hızlı bir toparlanma başlamıştır. Toparlanma eğiliminin güç kazanmasına bağlı olarak ağustos ayıyla birlikte salgın dönemine özgü genişlemeci politikalar kademeli olarak terk edilmeye başlanmış ve yeni dengelenme süreci aşamasına geçilmiştir. Üretim ve ihracat artışı ile istihdam kaybının azalması gibi olumlu gelişmelerle birlikte Ekonomik Güven Endeksi'nin de yükseldiği görülmüştür. Kuşkusuz, salgının etkisinin azaltılmasına ve üretimin desteklenmesine yönelik tedbirlerle istihdam oranı artacak, daha çok işsizimiz iş sahibi olacak, ekonomideki konjonktürel sıkıntılar aşılacak ve vatandaşlarımızın refahı giderek artacaktır. Şüphesiz, bu gelişmelerin dünya ekonomisiyle birlikte Türkiye ekonomisini de etkileyen olumsuzlukların dikkate alınarak analiz ve değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir. Türkiye'nin verdiği çok cepheli mücadeleyle geçtiği zorlu süreç göz ardı edilmemeli, Covid-19'la birlikte son yıllarda kesafetini artıran iç ve dış gelişmeler ve terörle mücadelenin ekonomik ve sosyal maliyetinin de dikkate alınması zorunlu bulunmaktadır.

Unutulmamalı ki Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve terör saldırılarıyla birlikte ekonomik kuşatmaya da maruz kalmıştır. Küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz üzerinden Türkiye ekonomisi ve siyaseti yönlendirilmek istenmiştir. Ancak zamanında alınan tedbirlerle Türkiye bu hesapları bir bir bozmuş, aynı zamanda da etkili bir salgın mücadelesi yürütmüştür.

Özellikle, güçlü ekonomiye sahip bazı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların Covid-19'la mücadele yönetimi bakımından gösterdikleri zayıf performans, maske savaşları ve ölümler arasında tercih yapma mecburiyeti dikkate alındığında kimin güçlü ülke olduğu veya gelişmişliğin nasıl ölçülebileceği hususları da tartışmaya açılmıştır. İnsan sağlığına yapılan yatırımların öneminin ortaya çıktığı bu süreçte Türkiye, sağlık altyapısı, sosyal güvenlik sistemi, fiziki ve beşerî kapasitesi, etkili yönetim şekli, sevk ve idare yeteneği, insan merkezli medeniyet tasavvuru ve buna uygun politikalarıyla dünyada bu sürecin öne çıkan ülkelerinden biri olmuştur. Şüphesiz millet ve devlet olarak daha güçlü olabildiğimiz ölçüde önemli sorunlar karşısında dayanıklı bir toplum ve ülke olacak, krizleri dayanışma içerisinde atlatmamız daha kolay hâle gelecektir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan, eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahın artırılmasını öngörüyoruz. Millî birlik ve dayanışma ruhuyla ekonomide yerli ve millî diriliş sayesinde Türkiye, bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de sözü dinlenen lider ülke seviyesine mutlaka çıkacaktır. Bu doğrultuda, geleceğin güçlü ve lider ülke Türkiyesinin mimarı Cumhur İttifakı 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine emin adımlarla yürümektedir. Türkiye'nin güçlenmesi ve bu hedeflere ulaşması kuşkusuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihsel gücüne ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin müessir vasfına bağlıdır. Türkiye'yi gelecek yüzyıllara taşıyacak ana damar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olacaktır.

İnanıyoruz ki görüştüğümüz ve destek verdiğimiz kanun teklifinin yasalaşmasıyla ülkemizin gelişmesine, milletimizin refah ve huzurunun artmasına katkı sağlanmış olacaktır. Bununla birlikte, vatandaşlarımızın ertelenen bazı taleplerine ekonomide sağlanacak iyileşmeye de paralel olarak mutlaka cevap verilmesini gerekli görüyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi mazlumların sesi, mağdurların ümididir. Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Genel Kurulun siz değerli üyelerini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)