| Konu: | (2/45) esas numaralı Toplumsal Barış ve Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/89) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 06.10.2020 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük'ün 37'nci maddesi uyarınca (2/45) sıra sayılı Toplumsal Barış ve Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi gecenin bu saatinde saygıyla selamlıyorum.
68 maddelik bir kanun teklifi, yani isteyen arkadaşlarımız bunlara bakabilirler daha sonra ama sonuçta hem toplumsal barış bakımından hem de demokrasi eksikliği bakımından uzun zamandır üzerinde çalıştığım, geçmiş dönem de verdiğim ve burada konuştuğumuz ama sizlerin onayından geçmeyen bir kanun teklifi. 27'nci Dönemin Dördüncü Yasama Yılı'nın başında tekrar kayıtlara geçmesi açısından ve yarın öbür gün bu Meclisin tarihine bakanlar bakımından; kim ne söylemiş, hangi katkıyı sunmuş o bakımdan tekrar sunuyorum. Sunarken de şunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar; 2002 yılından, Adalet ve Kalkınma Partisinin kuruluşundan bu yana sonuçta hem bir insan hakları aktivisti yani bir hukukçu hem bir yurttaş şimdi de bir siyasetçi olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin gelişim tarihini izliyorum.
2002'den bu zamana kuruluş değerlerinizden oldukça uzaklaştınız. Kurulduğunuzda gerçekten Türkiye'de demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü değerleriyle, eşitliği falan savunan bir programla ortaya çıktınız ve büyük de destek aldınız. İlk girdiğiniz seçimlerde de yüzde 33'lük bir oyla Türkiye'de tek başınıza iktidar oldunuz. O dönemde Adalet ve Kalkınma Partisinin bu ortamına inanan Cumhuriyet Halk Partisi de Genel Başkanınız milletvekili olmadığı hâlde, yasaklı olduğu hâlde, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten suçlu olduğu hâlde bu Parlamento grubu Anayasa'yı değiştirerek kendisine siyasetin yolunu açtı. Amaç şuydu: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olmuştu, o değerlerle belki Türkiye'de bu Parlamentoda bir şeyler yapılırdı. Evet, başlangıçta bu Parlamentoda uzlaşmayla çalıştınız, çalıştık; 2004'te 2005'te çok esaslı yasalar çıktı, Avrupa Birliği konusunda çok önemli bir iradeyi burada Cumhuriyet Halk Partisiyle beraber Adalet ve Kalkınma Partisi ortaya koydu ama 2008'den, 2009'dan sonra giderek bu ideallerden uzaklaştınız. Şimdi, iktidarınızın 18'inci yılında Türkiye'yi bir güvenlik devletine dönüştürdünüz, bir polis devletine dönüştürdünüz, Türkiye'nin toplumsal barışının altına dinamit koydunuz, toplumsal barışımız içeride ve dışarıda kalmadı, Türkiye yurtta barış ve dünyada barış ilkesinden uzaklaştı; dolayısıyla düşmanlık, kutuplaştırma ve ötekileştirme had safhada, 2015'ten sonra Türkiye bir kan gölüne dönüştü. Dolayısıyla, Türkiye'nin derin meseleleri var ve bu derin meseleler şu anda yöneldiğiniz güvenlikçi anlayışlarla -bakın sadece güvenlikçi anlayışlarla- polis devleti anlayışıyla çözülmez. O nedenle, bir kez daha buradan sizlere, sizlerin vicdanına ve bu vesileyle de Türkiye'ye sesleniyorum: Bu gidişat Türkiye'yi kutuplaştırmaya, düşmanlaştırmaya götürüyor ve doğru bir gidişat değil. Türkiye'de herhangi bir yurttaşımızın bir biçimde sokağa çıkıp silahsız, şiddetsiz gösteri yapması mümkün değil, hiçbir biçimde. Her gün bu travmalar birikiyor. İfade özgürlüğü ayaklar altında, cezaevlerinde binlerce hasta mahkûm var, binlerce hasta mahkûm var, 130 binden fazla KHK'li var, haklarında hüküm verilemiyor, kararlar verilemiyor. Dolayısıyla bu mağduriyetlerden uzak hâle geldiniz, Türkiye'yi demokrasiden, hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştırdınız, yargıyı kendi kontrolünüze aldınız. Kırk yıldır yargıyı izleyen bir yurttaş olarak söylüyorum aynı zamanda, hiçbir darbe döneminde yargı bu kadar çok yürütmenin parçası hâline gelmemişti ve iddia ediyorum, kuklası hâline gelmemişti. Adalet saraylarında oligarklar yarattınız oligarklar; cumhuriyet savcılarını birer oligark hâline getirdiniz. Adalet saraylarında adalet kokmuyor. Bir kez daha söylüyorum, adalet saraylarınızda adaletsizlik kokuyor, rüşvet kokuyor, yolsuzluk kokuyor, adaletsizlik kokuyor. Dolayısıyla bu kadar çok imkân yarın öbür gün sizleri de vurur. Bir kez daha söylüyorum; öyle büyük adaletsizliklere imza atıyorsunuz ki bakın, atıyorsunuz içeri haberiniz yok çünkü önünüze gelen basın bültenlerine bakıyorum. Herkes Türkiye'de kendi dünyasında yaşıyor maalesef Parlamento'da da herkes kendi dünyasında yaşıyor. Niye? Türkiye'yi görmüyorsunuz. O nedenle buradan uzaklaşalım; beraber bu yasama yılının başında bu güvenlikçi anlayışlardan, polis devleti anlayışlarından uzaklaşalım ve yeniden hep birlikte bu büyük Türkiye'yi hukukun üstünlüğünün, barışın, adaletin olduğu bir Türkiye'ye dönüştürelim. Bu hepimizin elinde ve bunu becerebiliriz.
Şunu söylüyorum son olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan şunu söylüyor: "Dünya 5'ten büyüktür." diyor. Evet, dünya 5'ten büyüktür ama Türkiye, bir kişinin idare etmesinden daha büyüktür. Tek bir kişiye irademizi teslim etmeyelim. Burada Parlamento var, Parlamentonun iradesiyle, çoğulculukla Türkiye'nin temel sorunlarını çözebiliriz. Bu nedenle tarihî bir sorumlulukla partim adına da bu sorumluluğu yerine getirerek yasama yılının başında bu teklifi takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, iyi bir yasama yılı diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)