| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak 8/10/2019 tarihli ve 1232 sayılı Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 31/10/2020 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1323) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 06.10.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanımızca takdir edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanımızca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde kullanılması için, Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca, 31/10/2020 tarihinden itibaren bir yıl süreyle izin verilmesine ilişkin tezkere hakkında AK PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tezkerenin konusunu oluşturan misyonlardan ilki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 25 Nisan 2013 tarihli ve 2100 sayılı Kararı'yla Mali'de Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu MINUSMA'dır. Söz konusu misyon, Mali'de güvenlik durumunun 2013 yılında kötüleşmesi üzerine ülkedeki siyasi süreci desteklemek ve güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. MINUSMA kapsamında temel görevler ülkede istikrarın sağlanması, ateşkes sürecinin desteklenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi, barış süreci yol haritasının uygulanması, ulusal, siyasi diyalog sürecine destek sağlanması, Birleşmiş Milletler personelinin ve sivillerin korunması, insan haklarının güvence altına alınması, kültürel varlıkların korunmasına destek olarak tanımlanmıştır. Bu misyon süreç içinde ortaya çıkan ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 29 Haziran 2020 tarihli ve 2531 sayılı Kararı'yla tadil edilerek silahlı grupların silahsızlanmasının, terhis ve topluma yeniden kazandırılmasının desteklenmesi, Mali'nin güvenliğinin yeniden inşasına yönelik uluslararası katkıların uyumlu hâle getirilmesi ve kadınların her alanda ve düzeyde katılımının temini ve çocukların korunması gibi görevler de yüklenerek misyonun temel görevleri genişletilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tezkerenin konusunu oluşturan ikinci misyon ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 10 Haziran 2014 tarihinde aldığı 2149 sayılı Kararı'yla kurulan Birleşmiş Milletler Orta Afrika Cumhuriyeti Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu'dur. Söz konusu misyon Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki şiddet olaylarının, etnik ve dinî çatışmaların 2013 yılında artması, bu ülkedeki güvenlik ve insani durumun kötüye gitmesi sonucu oluşturulmuştur. Temel hedefi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde artan çatışma ve şiddet ortamında sivillerin korunması olan misyonun görevleri sivil halka yönelik tehditleri tespit etmek, kayıt altına almak, ülkedeki geçiş sürecinde siyasal hayatın işleyişine ve devlet otoritesinin ülkede tesis edilmesine katkı sağlamak, ülkenin toprak bütünlüğünü korumak, insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak, Birleşmiş Milletler personelini korumak, insan haklarını korumak ve teşviki, silahsızlandırmaya ve ülkeye geri dönüşlere destek vermek ile Orta Afrika Cumhuriyeti'nde güvenliği yeniden tesis için reform çalışmalarını desteklemektir. Yine, süreç içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlar dikkate alınarak söz konusu misyon, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 15/11/2019 tarihli ve 2499 sayılı Kararı'yla MINUSCA'nın görev yönergesinde de değişiklik yapılmıştır. MINUSMA ve MINUSCA'nın görev süreleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından belirli sürelerle uzatılmaktadır. Bu kapsamda, MINUSMA'nın görev süresi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2531 sayılı Kararı'yla 30 Haziran 2021 tarihine kadar, MINUSCA'nın görev süresi ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2019 yılı 2499 sayılı Kararı'yla 15/11/2020 tarihine kadar uzatılmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından üye ülkelere söz konusu misyonlara katılım çağrısı yapılmıştır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler 70'inci Genel Kurul görüşmeleri sırasında düzenlenen Barışı Koruma Zirvesi'nde, söz konusu Birleşmiş Milletler misyonları için ülkemizden katkı sağlanması da özellikle istenilmiştir. Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî katkıda bulunulması, bölgede ve genel olarak Afrika Kıtası'nda izlediğimiz faal dış politikamızın bir uygulamasıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçtiğimiz ağustos ayında yeni bir askerî darbeye sahne olan Mali, 2012 yılı Mart ayından itibaren Sahra-Sahel bölgesinin ötesinde kıta güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Mali'nin kuzeyinde çeşitli grupların ayaklanmaları, askerî darbeler, terör örgütleriyle bağlantılı grupların faaliyetleri Mali'yi ve Sahra Altı Afrika'yı istikrarsızlığa sürüklemektedir. Mali'de son yıllarda güvenlik güçlerine ve MINUSMA'ya yönelik terör saldırıları yoğunlaşmış, halk arasında çatışmalar artmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Mayıs 2019'da Mali'deki güvenlik durumundan ve Sahel bölgesindeki terör tehdidinin sınır aşan mahiyetinden endişe duyulduğunu, bu nedenle de Mali'de 2015 yılında muhalif grupların katılımıyla imzalanan Barış ve Uzlaşı Anlaşması'nın daha fazla gecikmeden uygulanmasını talep etmiştir. Bileşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Ağustos 2019'da bir kez daha Mali'deki durumun uluslararası barışa ve bölge güvenliğine tehdit oluşturduğunu da açıklamıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mali'de bu yılın mart ve nisan aylarında düzenlenen Meclis seçimlerine katılım çok düşük seviyede kalmıştır. Ana muhalefet partisi başkanı seçim kampanyası sırasında kaçırılmış, Anayasa Mahkemesinin açıkladığı nihai sonuçlara muhalefet itiraz ederek Cumhurbaşkanının istifasını talep etmiştir. Haziran ayında Bamako başta olmak üzere ülkede başlayan gösterilerde can kaybı yaşanması gerginliği artırmış; akabinde, 18 Ağustosta Mali Silahlı Kuvvetleri içinden bir grup asker ülkede darbe yaparak yönetimi ele geçirmiştir. Cumhurbaşkanı da 19 Ağustosta istifa ettiğini, Parlamentoyu ve Hükûmeti de feshettiğini açıklamıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye olarak Mali'de anayasal düzene dönülmesini, iç barış, güven ve istikrar ortamının süratle yeniden tesis edilmesini, bu amaç doğrultusunda uluslararası toplumun çabalarının destekleneceğini ve bu zor dönemde Mali halkının yanında olduğumuzu açıkladık. Mali'de 21 Eylülde geçiş dönemi için sivil Cumhurbaşkanı ve 25 Eylülde de sivil Başbakan atandı. MINUSMA'nın uzatılan görev süresi içinde misyonunun gereğinin yerine getirilebilmesi için MINUSMA misyonuna ülkemizce katkı verilmesinin ülkemizin kıtadaki görünürlüğüne olumlu katkısı olacağı değerlendirilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Orta Afrika Cumhuriyeti'nde konuşlu misyonu MINUSCA'nın faaliyetleri bölge ve uluslararası toplum için önemlidir. 23 Mart 2013'te Orta Afrika Cumhuriyeti'nde dönemin devlet başkanının devrilmesiyle istikrarsızlık başlamış, Müslüman ve Hristiyan gruplar arasında yaşanan iç savaş nüfusun yüzde 15'ini oluşturan Müslüman halkın önemli bir kısmının çevre ülkelere sığınmasına yol açmıştır. Ülkedeki olumsuz gelişmeler üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Aralık 2013'te önce MISCA'yı kurarak ülkedeki Fransız askerî birliklerin bu misyonu desteklemesini istemiş, ardından da MISCA'nın yetkileri Eylül 2014'te Birleşmiş Milletler Orta Afrika Cumhuriyeti Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu'na MINUSCA'ya devredilmiştir.
24 Temmuz 2014'te Müslüman ve Hristiyan gruplar arasında ateşkes anlaşması imzalandı, buna rağmen karşılıklı çatışmalar ve uluslararası birlikleri hedef alan saldırılar durmadı. Ülkede demokrasinin yeniden tesisine yönelik çabaların sonucunda Mart 2016'da Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri yapıldı. Eski Başbakanlardan Faustin Touadera Cumhurbaşkanı seçildi. Hükûmet ve ülkedeki 14 silahlı grubun katılımıyla Şubat 2019'da imzalanan Bangui Barış Anlaşması bir dönüm noktasıdır. Ülkede insani kriz ağırlaşmış, her 4 Orta Afrika Cumhuriyeti vatandaşından 1'i evini terk etmiş, 688 bin kişi ülke içinde yerinden edilmiş, 568 bin kişi de komşu ülkelere sığınmış durumdadır. MINUSCA'nın uzatılan görev süresi içerisinde misyonunun gereğini yerine getirebilmesi için MİNUSCA misyonuna da ülkemizce katkı verilmesinin ülkemizin kıtadaki görünürlüğüne olumlu katkısı olacağı değerlendirilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak Birleşmiş Milletlerin barışı korumadan kalkınmaya, iklim değişikliğinden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi reform çalışmalarına kadar her faaliyetinde etkin katkısını artırarak sürdürmektedir. Türkiye, güvenlik politikasının temellerini iş birliği ve ortaklık politikası üzerine inşa etmiştir. Bu çerçevede, uluslararası barış ve istikrarın korunması için ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması ilkesini savunmaktayız. Bu çerçevede, kolektif savunma, kriz yönetimi, barışı koruma ve insani yardım gibi görevlere katkıda bulunmaktayız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Birleşmiş Milletler sisteminde görünürlüğün en önde gelen göstergelerinden biri de uluslararası barış ve istikrara katkıdır. Barışı destekleme ve koruma operasyonlarına katılımımız uluslararası politikadaki etkinliğimizin artmasına da yardımcı olmaktadır. Ülkemiz dünyanın çeşitli yerlerine konuşlandırılmış birçok Birleşmiş Milletler barış misyonuna katkıda bulunmaktadır. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin doğrudan gerçekleştirdiği operasyonlar dışında, Afganistan, Bosna Hersek, Kosova gibi dünyanın çeşitli yerlerinde konuşlanmış NATO ve Avrupa Birliği barış operasyonlarına da katkı sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afrika ortaklık politikamız kıtada barış ve istikrarın tesisine yönelik olarak siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olmayı; insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve ara buluculuk alanlarında karşılıksız yardımda bulunmayı içermektedir. Ayrıca, ikili anlaşmalarla kıta ülkelerine askerî eğitim ve askerî yardımlar yapılmakta, Afrika ülkelerinden askerî personel de Türkiye'de icra edilen kurs ve eğitim faaliyetlerine davet edilmektedirler. Bir Afro-Avrasya ülkesi olan ülkemizin 21'inci yüzyılın gerçekleriyle uyum içerisinde bölgede yer alması ülkemiz için stratejik bir önceliktir. Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemiz tarafından katkıda bulunulması ülkemizin barışı destekleme harekâtlarına olan yaklaşımıyla da örtüşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünün korunmasını, ulusal birliğinin sağlanmasını, ulusal uzlaşma çabalarının başarıyla sonuçlanmasını, demokratik düzene dönüşte siyasi istikrarın ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanmasını istemektedir. Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki çatışma ortamının sona erdirilmesi, bu sorunların diğer ülkelere sirayet etmemesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu bölgedeki istikrarsızlık Sahra-Sahel bölgesindeki terör örgütlerine alan açar. Mali'deki MINUSMA ve Orta Afrika'daki MINUSCA güçlerine ülkemiz tarafından sağlanacak katkılar bahse konu ülkelerin terör örgütlerine karşı mücadelesini de güçlendirecektir. Bu nedenle de 2 Ağustos 2016 tarihinden itibaren bu katkımızın sağlanmasına yönelik, Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla gereken izinler verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada konuşan hatiplerden bir kısmı "Türkiye'nin ne Kıbrıs'ta ne de Doğu Akdeniz'de bir taviz vermesini istemiyoruz." dedi. Türkiye ne Akdeniz'de, Doğu Akdeniz'de ne de Kıbrıs'ta bir taviz veriyor. Zaten öyle olmadığı için, Avrupa Birliği, uluslararası hukuku bir tarafa bırakan, sadece ortaklık dayanışmasına yaslanarak "Siz Kıbrıs'ta Güney Kıbrıs'ın haklarına tecavüz ediyorsunuz, Doğu Akdeniz'de de Yunanistan'ın haklarına tecavüz ediyorsunuz." diyor. Uluslararası hukuku dikkate alsalardı, Türkiye'nin Kıbrıs'ta yaptığının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını korumak olduğunu, Doğu Akdeniz'de yapılanın da Türkiye'nin kendi haklarını korumak olduğunu bilirlerdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada konuşan hatiplerden birisi... Yani genelde AK PARTİ'nin dış politikasına karşı bazen itiraz oluyor ama biz hep şunu bekliyoruz: AK PARTİ'ye siyaseten karşı olmak başka bir şeydir; Hükûmetin, milletin millî hassasiyet taşıyan konulardaki politikalarına karşı olmak başka bir şeydir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti Azerbaycan meselesinde, Kıbrıs meselesinde, Filistin meselesinde millî bir duruşa sahiptir. Kıbrıs, Azerbaycan ve Filistin meselesinde devlet geleneği içinde bunların apayrı bir yeri vardır, her biri bir millî davadır dense yeridir. Türkiye-Azerbaycan ilişkisine bir dış göz, tabiri caizse el âlem gibi bakmak bir Türk siyasetçi için söz konusu olamaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama Sayın Bakan, bizi mi...
İSMET YILMAZ (Devamla) - Buradaki destekler için teşekkür ettiğimi de söylerim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sağ olun, efendim.
İSMET YILMAZ (Devamla) - Bizim beklediğimiz, bu ülkenin kurucu değerlerine sahip çıkan kişilerin ve partilerin yüz yıl önce, o dönemki yöneticilerine karşı olan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin dediği gibi "Ben tokadımı Andranik ile beraber Harbiye Nazırı olan Enver'e, Venizelos ile beraber Sadrazam olan Said Halim'e vurmam. Nazarımda vuranlar da sefildir." dediği gibi biz de "Ben Paşinyan'la beraber İlham Aliyev'in, Macron ile beraber Recep Tayyip Erdoğan'ın aleyhine bir söz söylemem. Nazarımda, söyleyen de sefildir." diyebilmeliyiz. Biz, içimizde mücadelemizi yaparız ancak millî meselelerde bir ve beraber olduğumuzu yedi düvele göstermeli, "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır." diyebilmeliyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimizin bizden beklediği de budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ABD Temsilciler Meclisinin Demokrat Partili Başkanı Nancy Pelosi ile ABD Cumhuriyetçi Partili Başkanı Trump arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde birbirlerine karşı çok ağır suçlamalar var hatta Nancy Pelosi cumhuriyetçi Başkan, Trump'ın görevden azledilmesi için en önde koşan kişiydi. Nancy Pelosi geçen yıl Fransa'yı ziyaret etti, Fransız gazeteciler ona Trump'ı sordu; Nancy Pelosi o soruya "Vatan topraklarının dışındayken ülkemin Başkanı hakkında konuşmam, beni konuşturamazsınız." dedi. Biz de muhalefetten, fazla değil, Pelosi'nin gösterdiği duyarlılığı göstermesini istiyoruz. Türkiye 80 milyon insanıyla bir bütündür; birlikte Türkiye'yiz. Bu ülkede herhangi bir vatandaşın diğer vatandaşa göre bir üstünlüğü yoktur. Bu ülkenin tapusu 83 milyonun eşit paydaşlığıyla oluşmuştur. Bu noktada, her türlü ayrımcı dil, her türlü zehirli dil kesinlikle reddedilmesi gereken bir dildir. Bu ülkede ayrımcılığı değil, birleştiriciliği, kapsayıcılığı ortak bir söylem olarak oluşturmak durumundayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine Libya tezkeresiyle ilgili söylendi, oysa Libya tezkeresinde şu cümleleri kullanmıştık: Biz Türkiye olarak başından bu yana Libya'daki soruna askerî bir çözümün mümkün olmadığını; mevcut sorunlarının Birleşmiş Milletler himayesinde, Libyalı tüm kesimlerin katılımıyla, bizzat Libyalılar tarafından yürütülecek bir siyasi süreçle kalıcı çözüme kavuşabileceğini savunduk. Libya'da bugün çatışan kardeş kabilelerin kaderleri ortaktır, ortak bir geleceği de birlikte kuracaklardır; Türkiye'nin asli vazifesi de bu kardeş kabileleri bir araya getirerek barışın kaybedeninin olmayacağını göstermektir. Bu tezkerenin asıl amacı ateşkes ve istikrar sağlanmasına katkıda bulunmaktır diyoruz. Geçen zaman bizim o gün söylediğimizi haklı çıkardı. O zaman da söylemiştik: Bu tezkerenin adının geçmesi bile bölgede farklı bir hava estirmeye yetmiştir. Bugüne kadar Trablus'u ele geçirmeye çalışan gayrimeşru güçlere destek verenler şimdi Libya'da siyasi bir çözümün olmazsa olmaz olduğunu ifade etmektedirler, şimdi herkes bunu söylüyor. Biz bu tezkere gönderilirken de söyledik, "Bu dahi tezkerenin olumlu neticelerinden biridir." dedik. Dolayısıyla, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini savunduğunuzu biliyoruz ama bilin ki bu dış politikada yapılan bütün anlaşmalar da bu hak ve menfaatlerin korunmasına yöneliktir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine bir başka arkadaşımız bu Süleyman Şah Türbesi'yle de ilgili bir iki söz söyledi, onunla ilgili de şunu söylemek isterim: Allah için, bu geçen süreç içerisinde Türkiye daha önce de DEAŞ terör örgütünün rehinesi olan Musul Başkonsolosluk personelinin tecrübesini yaşadı. Her olayı bulunduğu şartlarda, dönemde değerlendirmek lazım. Bu aziz millet DEAŞ terör örgütü mensupları tarafından Musul Başkonsolosluğu işgal edilip personeli rehin alındığında "Konsolosluk niye daha önce boşaltılmadı?" diye suçlama yapıldığını da hatırlar. "O gün o suçlamayı yapanların bugün için 'Karakol boşaltıldı.' dememesi gerekir." dedik. "O gün Musul Başkonsolosluğunda vatandaşlarımızın rehin alınması olayında Gerekli tedbirler alınmadı. diye Dışişleri Bakanımız hakkında gensoru verenlerin, bugün, Süleyman Şah Karakolundaki personelin can güvenliği için alınan tedbirlere 'Niçin alındı?' demeye hakkı yoktur." dedik. "Bu aziz millet, Dışişleri Bakanlığında Dışişleri Bakanı, Dışişleri Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı arasında yapılan güvenlik toplantısının dinlenilerek dış güçlere servis edilmesi üzerine yapılan tartışmaları da hatırlamaktadır. O gün Devlet, Süleyman Şah Karakolunu bahane ederek Suriye'de savaşa girecekti, diyenleri hatırlamaktadır." dedik. O gün bu asılsız iddiaları yapanların bu iddialarının o gün boşa çıktığını da bununla göstermiş olduk.
Aziz kardeşlerim, geçen süreç içerisinde bu milletin hakkını, hukukunu, menfaatini korumaktan başka bir şey yapmadık. Ama bugün, Ermenistan Başbakanı dahi "Eğer Türkleri durdurmazsanız bizden sonra Viyana'ya kadar gidecek." diyorsa bu Türkiye'nin başarısını gösterir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, hiç şüpheniz olmasın, bugün dünden daha güçlü. Vatandaşının hakkını, hukukunu korumak doğrultusunda kararlıdır. Siz de söylediniz, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerinin, eksiksiz herkesin desteğini istiyoruz. Sizin desteğiniz ne kadar bizimle olursa Türkiye o kadar güçlü olur. Dolayısıyla, gelin hep beraber Türkiye'yi güçlendirelim diyorum ve bu tezkereye de açıkça destek vereceğini beyan ettiği için de İYİ PARTİ'ye, Milliyetçi Hareket Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bir Türkiye var, o Türkiye'nin de yarınını, inşallah, hep birlikte daha güçlü, daha aydınlık yapacağız ve evlatlarımıza daha güçlü bir Türkiye bırakacağız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)