| Konu: | Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 115 |
| Tarih: | 21.07.2020 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve Divanı saygıyla selamlıyorum.
Değerli Genel Kurul, bir tartışma devam ediyor. Oysa Ayasofya kiliseden camiye dönüştürülmeden yüz elli yıl önce bizim erenler bu toprakları duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi ibadete açmıştılar. Ebûl Vefâ Tâc ül arîfîn, Ebûl Vefâ el-Kürdî'den aldığı himmetle Dede Kargın; Hünkâr Hacı Bektaş, Baba İshak, Baba İlyas, Abdal Musa, Geyikli Baba, Demir Baba, Otman Baba, Gül Baba, saymakla bitmeyecek kadar... Bu ülkede, bu topraklarda eşitliği, özgürlüğü, adaleti, varlığı, birliği, dirliği, kardeşliği yayan bu insanların inancı şu anda ne yazık ki yasak ve dergâhlarının yerinde yeller esiyor; birçok dergâh yıkılmış, birçok dergâh da kapalı durumda.
"Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde/ Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde/ Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok/ Noksanlık da eksiklik de senin görüşlerinde." diyerek kadını, erkeği can bilen, muhabbetine müptela eden, Hakk'ın ve hakikatin yoluna ram eden Hünkâr Hacı Bektaş'ın söylediği şeydir bu ve Hünkâr Hacı Bektaş'ın dergâhı şu anda kapalı. Bu konuda bir ses çıkmıyor, bu konuda bir seda çıkmıyor. Bakınız, Osmanlı ne zaman devşirmelerin eline geçtiyse kadim Türkmen halkının ve Türkiye'de diğer birçok etnik kimliğin inancı olan bu inanç yasaklandı ve şu anda da bu inanç yasak. Olmadık zulümler, olmadık katliamlar, olmadık baskılar, sürgünler, yakmalar, kuyulara doldurmalar, yok etmeye çalışmalar, saymakla bitmeyecek kadar zulüm ve katliamlar yapıldı ama bu inanç bitmedi çünkü bu inanç hakkın, hakikatin, Hak Muhammed Ali'nin yolu idi ve bitmeyecek de bu inanç. Fakat gelin görün ki her ne hikmetse müesses nizam, resmî ideoloji, iktidar, bu inancın eşit, özgür bir temelde cemevlerinde yürümesini ve yürütülmesini kabul etmemek gibi, ısrarlı, tekçi, inkârcı bir tutum içerisinde. "Hararet nârdadır, sacda değildir/Keramet baştadır, tacda değildir/Her ne arar isen kendinde ara/Kudüs'te, Mekke'de, hacda değildir." diyen Hünkâr Hacı Bektaş'ın inancının kime ne zararı vardır? Bu kadar çoğul, bu kadar geniş, bu kadar kapsayıcı, bu kadar kardeşçe, bu kadar hakkaniyetle bakan, cinsleri, etnik kimlikleri ayırmayan, halkları ayırmayan, 72 millete bir nazarla bakan bu inancın kime ne zararı vardır? Bu inanç niye yasaktır? Niye cemevleri ibadethane olarak kabul edilmemektedir? Herkes de biliyor ki türlü iftiralara, türlü karalamalara rağmen, Osmanlı'dan kalma nefret suçları dolu iftiralara rağmen, o cemevlerinde, o cemlerde hakkın, adaletin, varlığın, birliğin, dirliğin ibadeti yürütüldü. Ağuçan'dan Baba Mansur'a, Sarı Saltuk'tan demin ismini saydığım ve sayamadığım nice azizlere, nice abdallara, nice ermişlere, nice dervişlere... Ve Yunus ne dedi? "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım/Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz." düsturunu bu inançtan aldığı erdem ve hakikat üzerine söyledi ama buna rağmen Hacı Bektaş'ın yönlendirmesiyle Tapduk Emre'de irşat olan "Tapduk'un tabusunda kul olduk kapusunda/ Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah" diyen inanç ne yazık ki yasak. Ne yazık ki inancımızın yürümesi, yürütülmesi, temsil edilmesi, talip ile pirin buluşması, talip ile ocakzadelerin buluşması konusunda... Bu saydığım şeyler birçok vekil tarafından belki bilinmiyor çünkü televizyonlarda anlatma fırsatımız olmadı, kürsülerde anlatma fırsatımız olmadı, yasak kondu buraya; anlatılsaydı, anlatabilseydik görülecekti hakkı, hakkaniyeti, adaleti, varlığı, birliği anlattığımız, bunları anlatıyor olacaktık ama anlatamıyoruz; beş dakikada -bulduğumuz bu olanak içerisinde- bir bütün kronolojiyi, bir bütün hakikati anlatabilmemiz olanaklı değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bülbül, toparlayalım lütfen.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, ben, bitirirken diyorum ki özellikle bu Parlamento saydığım bu değerlere, bu erenlere, evliyalara, pirlere, abdallara, âşıklara, sadıklara karşı sorumludur. Bu sorumluluk bir an önce yerine getirilmelidir, bu hakikat bir an önce kabul edilmelidir. Tıpkı cami, kilise, havra ne kadar hakkaniyetliyse, hak, adalet için ibadet edilen yer ise cemevi de öyle bir yerdir. Hakk'a giden yol türlü türlüdür, kimi namazla, kimi niyazla; kimi kiliseden, kimi havradan gider ama hakta, hakikatte buluşmak şartıyla. Hakta, hakikatte buluşmanız, hakkaniyeti kabul etmeniz varlığa, dirliğe, birliğe hizmet eden, inkârcılığı ortadan kaldırıp bu hakkaniyeti kabul etmeniz ve bir an önce buna çözüm bulmanız dileğiyle sevgi ve saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)