| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 115 |
| Tarih: | 21.07.2020 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkan, öncelikle hayırlı olsun, başarılar diliyoruz.
20 Temmuzda Suruç'ta ne yaşandığını hepimiz aşağı yukarı biliyoruz, bu kürsüden de epey konuştuk, daha önce de konuştuk. Yani 20 Temmuzda Suruç'taydım, insan hakları ihlalleri mücadelesinde geçirdiğim en ağır travmalardan bir tanesiydi. Gittiğimde, henüz ağır bir kan kokusu vardı. O, ağır kan kokusu hâlen de burnumun ucunda değerli arkadaşlar. böyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık.
Tabii, ondan önce, açık kaynaklardan, çok açık bir biçimde Adıyaman üzerinden böyle bir saldırının olacağı tahmin ediliyordu. Bizler de araştırma yapmıştık, bu araştırmalarımızı kamuoyuyla paylaşmıştık açık kaynaklardan ve bu saldırı "Geliyorum." demişti. İstanbul'dan Suruç'a kadar her tarafta aranan, Suruç'a girdikten sonra aranmayan gençler vardı ve bu şekilde bile bile ölüme gönderildiler. Ama o zamandan bu zamana, yargılanan bir kamu görevlisi yok. "Neden?" diyeceksiniz; söyledim, bir kez daha söyleyeceğim: Çünkü o zaman, Hükûmetiniz IŞİD'i hoşgörüyordu, IŞİD'in eylemlerini hoşgörüyordu ve görmezden geliyordu. "Türkiye IŞİD'i" diye bir örgütü terör örgütleri listesine almamıştı 2015 yılının sonuna kadar. Dönemin Başbakanı çok açık bir biçimde şunu ifade etmişti: "Eylem yapmadan yakalayamıyoruz." demişti. Nedeni de şu: "Türkiye IŞİD'i" diye bir örgüt terör örgütü olarak tanımlanmamıştı Terörle Mücadele Yasası'na göre ve terör örgütleri listesine alınmamıştı. Ve o nedenle de Yargıtay 9. Ceza Dairesi 7 Nisan 2015 tarihinde aynen şu kararı vermişti, mahkûmiyet kararı veren Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi kararını bozmuş ve demişti ki: "İlk önce, sen Emniyet Genel Müdürlüğüne sor, 'Türkiye IŞİD'i' diye bir örgüt var mıdır, yok mudur?" Dolayısıyla IŞİD'le iç içe geçen bir güvenlik anlayışı vardı, IŞİD'le iç içe geçen bir adalet anlayışı vardı 2015 yılının sonuna kadar, 2015'in sonundan sonra bir mücadele başladı, evet ama o zamana kadar, Suriye'de ve Türkiye'de neredeyse güvenlik noktasında, yargı noktasında iş birliği yapan bir Hükûmetiniz vardı. Buradan çok söyledim, eğer varsa cevabınız, gelir buradan verirsiniz.
(Hatibin tablet bilgisayardan bir sesli görüntü kaydı izletmesi)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ama ben AK PARTİ'li arkadaşlarımın bu görüntülere bir cevap vermesini isterim. Suruç anmasında Kadıköy'de, dün, yerde sürüklenen bir kadın ve ona tekme atan kadın polisler, saçlarından çeken kadın polisler. Bir milletvekillinin bu görüntülerle ilgili olarak gelip burada bir cümle söylemesini beklerim. Anma yapıyorlar, bakın, silahsız, şiddetsiz, anayasal haklarını kullanıyorlar, anayasal haklarını.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunlara bir bakın ve bunlar Türkiye'de oluyor, sizin yönettiğiniz Türkiye'de oluyor.
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, toparlayalım lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bunlar Türkiye'de yeni yarattığınız düzenin görüntüleri, bunların farkında değilsiniz. O nedenle, bu kürsüden hep şunu ifade ediyorum: Mazlum olarak geldiniz şimdi zalim oldunuz. Bütün zalimliklerin altında Hükûmetinizin imzası var, en ağır insan hakları ihlallerinde yargının hoşgörüsü var. Bugün Suruç davasıyla ilgili olarak Hilvan'da yürütülen davanın pratiği de beş yıllık pratiği de bunun çok açık örneğidir. Nasıl oradaki sanıklara hoşgörü gösteriliyor, nasıl tanıklar duruşmaya getirilmiyor, 33 yurttaşımızın yakınlarına nasıl duruşmalara giderken eziyet ediliyor, sabahtan akşama kadar su içmelerine ve yemek yemelerine bile izin verecek bir ortam olmuyor Hilvan'da cezaevi kampüsündeki yargılamada. Bakın, bu bakış açısı bile, hâkimlerin ve yargıçların o mağdurlara bu bakış açısı bile hükûmetinizin politikalarıyla özdeş politikadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)