| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 14.07.2020 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Komisyonu ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözü geçen yasanın yaş haddi ve emeklilik gibi kimi düzenlemeleri var. Bu yaş haddi ve emeklilik konusunda Anayasa'ya bir aykırılık söz konusu ama zaten yapılan her işte Anayasa'ya aykırılık söz konusu; zaten ortada Anayasa diye bir şey kalmadı.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Konuşmaya gerek yok o zaman, konuşma.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Onu düzeltmek için konuşuyorum işte, oradan laf atmayın.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Hiçbir şey yoksa ne konuşacaksın?
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Ama lütfen haddinizi bilin!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Siz konuşun, konuşmanızı yapın, had bildirmeyin!
BAŞKAN - Rica ediyorum arkadaşlar, lütfen... Bakın, gecenin on ikisinde... Lütfen...
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - "Kâmil odur bile hâlden/ Karga zevk alır mı gülden/ Akrep beslenir mi elden/ Vurur seni, sokar hemen." Manzara bu işte.
Şimdi, bugün Diyadin Belediye Eş Başkanımız hangi gerekçelerle tutuklandı bakın: "Niye araç lastiğini falan kişiden aldınız?" "Sözde 'Nevroz'a niye katıldınız?" Sözde... "Ağrı HDP kongresine niye katıldınız?" Bu soruya muhatap olan kişi HDP'li Belediye Eş Başkanı. "Sözde" sensin hâkim, "sözde" sensin savcı; "Nevroz" da sözde değildir, HDP de sözde değildir, eş başkanlık da sözde değildir; bunların hepsi yerine oturacak.
Her şeye el attınız, her şeye müdahale ettiniz, her şeye; toprak, yer, gök, ağaç... Kendinizi zillulahiarzuâlem sanıyorsunuz. Bununla ilgili bir kıssa var, bilenler bilir, bilmeyenler için anlatalım: Hükümdar, bir gün tebdilikıyafet gezintiye çıkmış, bir göl kenarında bir balıkçıya rastlamış. Tabii, tanınmayacağını düşünüyor. Balıkçı: "Aa, hükümdarım nasıl?" falan deyince "Nereden tanıdın?" falan demiş, "Ya seni tanımaz mıyız?" falan... Hükümdar demiş ki: "Peki, at oltayı, ne çekersen onun ağırlığınca sana hazineden şey vereceğim." Efendim, balıkçı atıyor oltayı, çekiyor, tuhaf bir şey; Allah Allah, bu ne? Ortası delik bir kemik. Götürüyor bunu saraya, koyuyorlar terazinin bir kefesine; sarayda ne kadar altın, gümüş, mücevherat varsa bir türlü karşılığı olmuyor, ortası delik kemik hepsinden ağır geliyor. Ya, bu ne hâl? Gelip diyorlar ki: "Hükümdarım, hazinede mal kalmadı; altın kalmadı, gümüş kalmadı, para kalmadı." Hükümdar akıldanesini çağırıyor, diyor ki: "Bu hâl nedir? Bir düşün bakalım, bul şuna bir çare." Akıldanesi diyor ki: "Tamam, ben çare buldum." Gidiyor, bir avuç toprak alıyor, hemen terazinin öbür kefesine koyuyor, tak diye delikli kemikle aynı hizaya geliyor. Meğer neymiş o biliyor musunuz? Göz kemiği, toprak doyurur ancak. Fakat, bu gidişle, bu kadar müdahaleyle; yere, göğe, ağaca, çiçeğe, inanca, demokrasiye, Anayasa'ya, yasaya, her şeye müdahaleyle inşallahuteala sizin gözünüzü doyuran bir şey çıkar.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
O vakit de sizin olsun Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)