GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:18.12.2012

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada ham madde, maden, petrol, doğal gaz ve su bakımından zengin kaynaklara sahip olan bütün ülkeler, bugün, küresel emperyalist güçlerin savaş tehdidiyle karşı karşıyadır. Yani ya zenginliklerini küresel güçlerle paylaşacaklar ya da hizaya sokulacaklar. Bugün, Suudi Arabistan, Katar ve diğer Körfez ülkeleri, tüm enerji kaynaklarını bu küresel güçlere teslim ettikleri için sırtları sıvazlanmaktadır. Bugün, bu ülkelerde merkez bankası bile yok hepsinin paraları ABD'deki bankalarda, bu paraları çekmek için bile izin almaları gerekiyor yani modern sömürge konumundalar. Bu ülkelerde demokrasi mi var? Bahreyn'de, Kuveyt'te, Suudi Arabistan'da da halk demokrasi talebiyle ayaklanıyor ve sokağa dökülüyor ancak Batı'nın desteğiyle rejim tarafından güç kullanılıyor, şiddetli bir şekilde bu halk hareketleri bastırılıyor. Bugüne kadar yüzlerce ölü, binlerce yaralıyı medyamızda maalesef göremedik, sansüre uğradı.

Değerli milletvekilleri, Irak'tan söz edelim. Saddam, diktatör olduğu için mi cezalandırıldı? Saddam'ı Irak'ta işbaşına getiren, İran'a karşı savaştıran ve destekleyen Batılı küresel güçler değil miydi? Zaman içerisinde Saddam kontrolden çıktı ve söz dinlemez oldu, petrol kuyularını devletleştirdi, yabancı petrol şirketlerini Irak'tan kovdu, en önemlisi petrol satışlarında ABD dolarını devre dışı bıraktı; en büyük düşman oldu ve ipi çekildi.

Suriye'ye gelelim. Türkiye'nin Suriye rejimi ile dört yıla yakın süren balayı döneminde, sadece "Demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması taleplerimiz karşılık bulmadı." ifadesi çok gerçekçi değil değerli milletvekilleri.

Daha önemlisi, Batılı küresel güçlerin de talepleri Suriye rejimine dayatıldı. Kamuoyundan gizlenen bu talepler, Katar ve Kuzey Irak'taki petrolün Doğu Akdeniz'e Suriye üzerinden petrol boru hattıyla geçirilmesi ve oradan Batı ülkelerine, Avrupa'ya naklinin sağlanması için izin alınması, ikincisi İsrail'le ilişkilerin iyileştirilmesi, üçüncüsü Filistin'le olan ilişkilerin askıya alınması gibi talepler de bu Suriye rejimine iletilmişti, ancak daha da önemli bir talep vardı, Suriye'de bulunan zengin doğal gaz yataklarının işletim hakkının da tarif edilen Batılı petrol şirketlerine verilmesi isteniyordu. İnanın, Suriye rejimi bunları kabul etseydi, Esad bugün Başbakanımızın misafiri olarak Uludağ'da ailece tatilde olacaktı.

Değerli milletvekilleri, "Yanlış hesap Bağdat'tan döner." diye bir deyim var. Bin yıl önce, dünya tarihinde bilim, kültür ve zenginlik merkezi olarak ün kazanmış bir şehirdi Bağdat. Aynı zamanda o tarihlerde İslamiyet'in başkenti olan Bağdat, Batı'ya medeniyeti ve insanlığı da öğretiyordu. Dünyanın neresinde bir buluş ve icat varsa Bağdat'ta değerlendirilir ve uygun bulunursa onaylanırdı yani tescil edilirdi uygun görülmezse onaylanmaz, yani "Yanlış hesap Bağdat'tan dönerdi."

Değerli milletvekilleri, Batı bugün geldiği noktaya İslam medeniyetlerinden ve özellikle Endülüs medeniyetlerinden etkilenerek gelmiştir, ancak Batı, geldiği bu noktayı, etkilendiği İslam medeniyetini inkâr ve reddederek, âdeta aşağılık kompleksiyle örtbas etmeye çalışıyor.

Körfez Savaşı'nda Bağdat işgal edildikten sonra, dünyanın en önemli kültür merkezleri olan Bağdat Kütüphanesi ve Bağdat Müzesi yağmalandı ve tahrip edildi. İslam medeniyetini hazmedemeyenler, İslamiyet'ten intikam alırcasına müzeyi ve kütüphaneyi yerle bir ettiler. Aslında bilinçli olarak yapılmış ve İslam medeniyetini hafızalardan silme operasyonuydu bunlar.

Değerli milletvekilleri, size dünkü MİLLÎGAZETE'nin manşetini göstermek istiyorum: "Batılı küresel güçler Hz. Muhammed'siz İslam için çabalıyorlar." diyor. Gazetenin manşetini ben sizlere göstermek istiyorum. Ve "Ne yazık ki AKP bunlara koltuk değneği oluyor." diye bir haber var, okursanız sevinirim. Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, İran füzelerine karşı İsrail'i koruma amacıyla Kürecik'te radar üssü kurduranlar, gidip Gazze'de gözyaşı döküyorlar. Dış politikada duygusal yaklaşımlara değil, yapılan işlere, sahadaki uygulamalara bakılır. Gazze için gözyaşı döktüğünüz gün İskenderun-Hayfa arası Ro-Ro seferlerini hizmete soktunuz. Bu anlaşmanın İsrail'le yapıldığını kamuoyundan gizleme gereğini de hissettiniz. Medyaya yansıyan bir başka bilgi de Doha'da 11 Kasımda imzalanan ve Sayın Davutoğlu'nun da imzasının olduğu gizli bir anlaşma. Bu anlaşmaya göre "Atatürk Barajı'ndan boru hattıyla İsrail'e su nakledilecek, ayrıca Filistin direniş hareketleriyle Türkiye ilişkilerini kesecek." şeklinde çok ciddi iddialar var. Toplum net olarak bu konuda yanıt bekliyor.

Değerli milletvekilleri, toplumun yanıtını merakla beklediği sorular var. Bu sorular defalarca soruldu, ancak ciddi, inandırıcı yanıt henüz yok. Örneğin, Patriotlarla ilgili bol haber var ancak 1.160 tane yabancı askerin Türkiye'de konuşlandırılacağı konusunda ciddi tartışma başladı. Bu Meclisten bir tezkere geçmesi gerekirdi yani bu Mecliste bunun tartışılması ve onaylanması gerekirdi. Meclisin baypas edildiğini yazmaya başladılar. Bunun yanıtını da merakla bekliyoruz.

Sığınmacılara yapılan masrafın Sayın Maliye Bakanı tarafından açıklandığı rakamı 425 milyon lira -üç gün önce açıkladı- ancak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-moon'a verdiğiniz rakam 1 milyar dolar. 4 mislinden fazla bir farkı da açıklamanızı bekliyorum. Burada halk mı yanıltılıyor, Birleşmiş Milletler mi, ben merak ediyorum doğrusu?

İşsizlik, Türkiye'de son iki ayda artış gösterirken, benim ilim Hatay'da 2 misline çıkmış durumda. Ancak, daha üzücüsü, Suriyeli sığınmacıların her türlü talebi karşılanırken aynı zamanda onlara iş bulunuyor olması bizim işsizlerimizin rakamlarını bir hayli yukarılara çıkarmış ve AKP Hükûmeti bu konuda hiçbir önlem almamıştır.

Bir başka konu: "Hatay ve diğer sınır illerinde ekonomik daralma, ticaretin durması, iflaslar konusunda yeterli çaba gösterdiğinizi düşünüyor musunuz?" diye sormak isterdim Sayın Bakana ve ne zaman bunları çözmeyi planlıyorsunuz?

Yine, çok önemli bir konu zeytinyağı ve zeytin üreticilerinin konumu. Benim ilimde sınırdan -kevgire dönmüş olan sınırdan- günde ortalama 1.000 ton zeytinyağı ve en az 1.000 ton da dane zeytinin Türkiye'ye kaçak yollarla girdiği ve üreticimizi kendi ürününü pazarlayamaz, satamaz duruma getirdiği bilgisi vardır. Bu bilgiyi defalarca bu kürsüden dile getirdik ancak bugüne kadar hiçbir önlem alınmadı. Sormak isterim: Siz, kaçakçıdan yana mısınız, üreticiden yana mısınız?

Aynı sıkıntıyı besicilerimiz yaşıyor: Canlı hayvan kaçakçılığı. Gelen canlı hayvanlar nedeniyle -7.000-8.000 liraya krediyle satın aldırdığınız- besicilerimiz hayvanını 2.000-2.500 liraya satamaz hâle geldi ve gerçekten mağdur durumda olan besicimiz kaçakçıya ezdiriliyor. Bu konuda da sormak isterim: Siz, kaçakçıdan yana mısınız, besicimizden yana mısınız?

Çalıntı araçlar meselesini gündeme getirdik, hiçbir önlem alınmadı. Hatay'dan ve Türkiye'nin her yerinden çok sayıda çalınan aracın Suriye'de savaşta kullanıldığını sağır sultan bile biliyor; herkes bunu konuşuyor, biliyor, hiçbir önlem yok. Bugün çalıntı ikinci el araçların fiyatı 5 bin dolar Hatay'da ve bizim sınırımızdan Suriye'ye götürülüyor. Devletin bu konuda önlem almadığını da üzülerek buradan ifade etmek istiyorum.

Yakılan tırlar meselemiz var. Bu tırlarla ilgili de hiçbir önlem alınmadı, mağduriyet giderilmedi.

Değerli milletvekilleri, bütün bu sayılan yanlışlarda ısrar edilmesinin faturası ülkemize, halkımıza ve bölgemize çıkmaktadır. Türkiye, bu çıkmazdan kurtulmak için dış politikasını değiştirmek zorundadır, yoksa, bu yanlış politikalar ve uygulamalar, ülkemizi ve bölgemizi büyük bir savaşın içerisine sürükleyecek gibi görünüyor. Hâlbuki, barış için hâlâ yapılacak işimizin, atılacak adımlarımızın olduğunu düşünüyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.