| Konu: | AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 15.03.2012 |
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1999 Kocaeli ve Düzce depremleri sonrasında, benim de içinde bulunduğum İstanbul Teknik Üniversitesinden 30 öğretim üyesi, Amerika Birleşik Devletleri Acil Durum ve Afet Yönetimi Başkanlığından, acil durum, afet yönetimi ve deprem konularında eğitim aldı. Bu doğrultuda, Amerika Birleşik Devletleri afet yönetim mevzuatını Türkiye'ye uyarladık. İstanbul Teknik Üniversitesinde Afet Yönetim Merkezini kurduk. Sayısız projeler uyguladık. 2001 yılında, Türkiye için, bir, beş, on yıllık ulusal deprem stratejisi ve yeni bir afet yönetim modeli geliştirdik. Bu çalışmalar, yurt dışında Earthquake Spectra ve Natural Hazards gibi saygın bilim dergilerinde basıldı.
Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık mesleki tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki Kocaeli ve Düzce depremlerinden sonra kentsel dönüşümün tam manasıyla gerçekleştirilememesinde etken olan saiklerin hepsi çok iyi bilinmektedir. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'yla, yoldaki tüm engellerin kaldırılması için her türlü tedbir dikkate alınmıştır. Bu kanunun çıkarılmasının arka planında, Türkiye'de depreme dayanıklı her türlü sosyal donatıya ve kimlikli mimariye sahip yeni modern kentler kurulması doğrultusunda kuvvetli irade ve kararlılık bulunmaktadır.
Modern afet yönetimi bilimi, afet olup bittikten sonra reaksiyonel yara sarma şeklindeki acil durum yönetimi anlayışına değil, proaktif yani yara almamak için afet öncesi girişimlerde bulunmaya, tedbir almaya ve afet risklerinin ve zararlarının azaltılması için etkin stratejiler izleme ve uygulama anlayışına dayanmaktadır. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüştüğümüz bu kanun da aynı anlayış doğrultusunda hazırlanmıştır.
Afet yönetiminin dört safhası bulunmaktadır. Bunlar, planlama ve hazırlık, zarar azaltma, afetlere müdahale ve iyileştirme safhalarıdır. Afete hazırlık, ancak, afetlerle yaşayan toplumlarda bir farkındalık yaratarak mümkün olur. Bu noktada kullanılabilecek en önemli araç ise hiç kuşkusuz medyadır.
Risk algısı iletişimin bir fonksiyonudur. Zarar ve risk ile ilgili iyi tasarlanmış ve uygun bir biçimde halka ulaştırılmış programlar insanların davranışlarını etkileyebilmektedir. Medya yoluyla verilen mesajların etkili olabilmesi için: Afetler konusunda bilgi alınan kaynak güvenilir olmalıdır. Verilen mesajlar açık ve iyi tasarlanmış olmalıdır. Hedef kitle iyi tanımlanmalıdır. Sorular, öneriler ve yorumlar için bir geri bildirim kanalı bulunmalıdır. Bu bağlamda risk ile ilgili çocukları hedefleyen eğitim programları da büyük önem arz etmektedir zira yetişkinlerin afet eğitiminde çocuklar bilgi transfer etmek suretiyle çok etkin bir rol oynayabilmektedirler.
Araştırmalar, toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre afetlerde çok daha büyük bir risk ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Yoksulluk sınırına yakın veya altında yaşayanlar, yaşlılar, engelliler, kadınlar ve çocuklar afetlerde toplumun diğer kesimlerine kıyasla çok daha fazla zarar görmektedir. Bu kişiler arasında afetlerde ölüm oranı daha yüksektir. Eğer afeti atlatıp yaşayabilirlerse mali açıdan durumlarını düzeltebilmeleri çok zor olmaktadır. Uyarı amaçlı eğitim ve iletişim araçları geliştirilirken toplumun kolay incinebilecek, savunmasız kesimlerinin de düşünülmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Afetlere karşı kaderci bir yaklaşım sergileyen vatandaşlarda düşünceden planlamaya, daha sonra eyleme ve afetlerden sürekli korunmak için gerekli önlemleri almaya dönüşen bir davranış değişikliğini geliştirmek için olmazsa olmaz koşul vatandaşların afet konusunda iyice bilinçlenmelerini sağlamaktır.
Bu önergeyle afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında TRT ile özel televizyon kuruluşları ve radyolarda bu konuda farkındalık yaratmak için yayın yapılması amaçlanmıştır.
Sözlerime son verirken bu kanunun çarpık gelişmiş şehirlerimiz için çok büyük bir fırsat olduğunu belirtmek istiyorum. İnsanlık tarihindeki en yüksek çevre bilincine sahip Peygamber Efendimiz "İnsanın dünyadaki esas vazifesi dünyayı güzelleştirmektir." sözleriyle tüm insanlığa çevresini güzelleştirme öğüdünde bulunurken "Ne isterseniz yapınız, her yaptığınız şey inancınızın tam bir yansıması olacaktır." demiştir.
Bu kanunun Türk-Osmanlı mimarisini haiz kimlikli estetik şehirlerin bizim coğrafyamızda bir kez daha canlanmasını temin etmek yolunda çok önemli bir fırsat olduğunu belirtmek istiyorum.
Ülkemize afetsiz günler temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakır.