| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 11.07.2020 |
CHP GRUBU ADINA HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün 11 Temmuz. Hain darbe girişiminin dördüncü yılını üç gün sonra anacağız. Bu vesileyle, o gün o mücadelede can veren değerli şehit kardeşlerimize, vatandaşlarımıza ve güvenlik kuvvetlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Tabii, değerli arkadaşlar, her 15 Temmuzu böyle bir anma, bir hüzün, bir gün havasında anarak maalesef, ileriye yönelik yolumuzu açamayız. Geçmişte yapılan hataları değerlendirmeden, milletimize, onlarla yüzleştiğinizi anlatmadan, iktidarın bu anlamdaki zafiyetlerini 83 milyona söyleyip de "Biz, bu konuda hata yaptık; biz, bu konunun müsebbiplerinden biriyiz. FETÖ terör örgütünün oluşumlarında iktidar maalesef, en büyük katkıyı sunmuştur." demeden FETÖ ve FETÖ gibi önümüzdeki dönemlerde Türk milletinin başına gelecek sıkıntılarda bir çözüm yolu bulamayız.
Örneğin, sizler, FETÖ'nün miladını mütemadiyen 17-25 kabul ediyorsunuz, 17-25 Aralık, FETÖ'nün miladı falan değil: FETÖ'nün miladı, Türkiye Cumhuriyeti'nde resmî anlamda bundan on beş, on altı yıl önce, 2004 yılında -2004 yılının 25 Ağustosunda- Millî Güvenlik Kurulunun aldığı karardır FETÖ'nün başlangıcı, resmî başlangıcı. Tabii, değerli arkadaşlar, siz 17-25'ten önce "Fetullah Efendi." diyordunuz ama biz Cumhuriyet Halk Partililer yine "FETÖ." diyorduk, yine "FETÖ." diyorduk ve "FETÖ." demeye de devam edeceğiz.(CHP sıralarından alkışlar) Çünkü duruşumuz budur.
Değerli arkadaşlar, neden bu kronolojik sıralamayı yapıyorum? Sizlerin bu millete bir borcu var, sizlerin Türk askerine bir borcu var, "Her Türk asker doğar." diyen her vatandaşa bir vebal borcunuz var. Mesela, ben size söyleyeyim, Denizli Milletvekiliyim: Denizli'nin tarihi boyunca Valisini Vali Konağı'ndan polis arabası gelip almadı, Denizli'nin tarihi boyunca Tugay Komutanını Tugayın kapısından polis arabası almadı, Denizli'nin tarihi boyunca Denizli Emniyet Müdürünü Emniyetin kapısından terörle mücadele ekibi almadı. Bu, benim için bir utançtır, bir milletvekili olarak Denizli'nin makûs talihi... Ama her ilde, her bölgede bu utancı maalesef, yaşattınız. Neden yaşattınız? Öncelikle, kendi içinizde Basın ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcınızın söylediği gibi ilk rahatsızlığınız Kemalist ilkelerdi, Kemalist duruştu. Salıverdiniz FETÖ'yü, öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleriyle uğraştı çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin çıkışı Atatürk ilke ve inkılaplarının bekası ve menfaatidir yani bu da Türkiye Cumhuriyeti'ni gösterir.
Ben size şöyle söyleyeyim değerli arkadaşlar: Siz 15 Temmuz günü bunları anarken bu milletten bir özür dileyin, deyin ki: "Biz bunun müsebbibiyiz ya, biz destek verdik." 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu kararını imzalayan komutanlara ne yaptınız? Mesela, o gün o imzayı atan komutanlardan birisi İbrahim Fırtına'ydı, birisi Şener Eruygur'du, birisi Özden Örnek'ti. Ne yaptınız? Bakanlar Kuruluna getirip de Millî Güvenlik Kurulu kararlarını uyguladınız mı? Siz, Fetullahçı terör örgütünün faaliyetlerinin durdurulması ve takip edilmesi kararına zerre kadar saygı duydunuz mu? Aksine, ödüllendirdiniz. Belediyelere gittiniz, paralar verdiniz, Türkçe Olimpiyatları yaptınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini âdeta yerle bir ettiniz, koca koca paşaları lacivert Renaultlara bindirip karakollarda beklettiniz, itibarını sarstınız. İşte bu yüzden, yapılan son anketlere göre, artık Türk genci subay olmak istemiyor sizin korkunuzdan. Onun için ben bunu şöyle söylüyorum: Kabul edin, 15 Temmuzu bir özür günü yapın, özür; "Bu milletten özür diliyoruz." deyin. Çıkarmışsınız oraya üzerinden tank geçmiş bir Clio, "Biz bunu anıt yapıyoruz." Ya, neyin anıtı? O tankı nereden aldı geldi bu arkadaş, çarşıdan pazardan mı aldı geldi? Sizin o atadığınız paşaların emirleriyle alındı. O uçağı kullanan pilotlar bu milletin, bu memleketin paralarıyla yetiştirildi. Ama bu 15 Temmuzda yine çıkacaksınız sizinle hiçbir alakası yok gibi, sokacaksınız kafanızı kuma; "FETÖ, FETÖ, FETÖ... Mücadele ediyoruz, lanetliyoruz." Lanetlemekle terör bitmez. Ben her türlü terörü lanetliyorum, bitiyor mu? Bitmez. Oturacaksınız diyeceksiniz ki: "Türk Silahlı Kuvvetlerinden elimizi ayağımızı çekelim."
Akın Öztürk sizin bir numaralı paşanızdı, prensinizdi. Aralardan, derelerden açtınız kadroları, koca koca komutanları karakollarda gezdirirken Akın Öztürk'ü Türk Silahlı Kuvvetlerinin neredeyse en üstündeki kişi yaptınız. Ne oldu o Akın Öztürk 15 Temmuzda? Elleri kelepçeli, polislerin eşliğinde geldi terörist olarak. E, ben size soruyorum: O komutanların, o aydınların, karakolda ölenlerin, mahkemelerde kalp krizi geçirenlerin evlatlarının size hakkını helal ettiğini sanıyor musunuz?
Arkadaşlar, terörle mücadelenin ilkesi olur, terörle mücadelenin duruşu olur; "Bugün, benim adamım." "Bugün, benim cemaatim." diyemezsiniz. Destek verdiğiniz FETÖ, döndü dolaştı, Türkiye Cumhuriyeti'nin baş belası oldu ama hep dedik, hep dedik; Bakanlar Kurulu kararı almadınız, dinlemediniz, komutanlarımızı tutukladınız, herkesi cezalandırdınız. Onun için, şimdi, bugün, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Millî Savunma Komisyonunun bu özel gününde şunu söylemeye çalışıyorum: Arkadaşlar, dün FETÖ'ydü, yarın METÖ olur, öteki gün ETÖ olur; şu irticai yapılaşmalardan elinizi ayağınızı çekin. İslamiyet ve inanç, Allah ile kulu arasındadır; bunu devletin komuta kademelerine koymayın, yargıya koymayın, yürütmeye koymayın. Allah aşkına, bizler burada yasa yapıyoruz, her seferinde yeni bir pandemi getiriyorsunuz.
Bakın, Kuleli Askerî Lisesi kapanmış olmasaydı, Harp Akademileri kapanmış olmasaydı, astsubay okulları kapanmış olmasaydı, burada, bugün "uzmanlıktan astsubaylığa, astsubaylıktan teğmenliğe, teğmenlikten albaylığa" diye terfi terfi geçirip durur muyduk? Şimdi neyi konuşuyoruz? Kadro yok, kadro. Koca koca tugaylardaki o FETÖ'cü paşalar memleketi maalesef perişan etti. O yüzden, Türk Silahlı Kuvvetlerine olan inancı da bozdunuz, güveni de bozdunuz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin motivasyonunu da bozdunuz ve komuta kademelerindeki duruş artık değişti, teamüller değişti, generallerin rütbelerini erkene aldınız.
Değerli arkadaşlar, FETÖ terör örgütünün en büyük müsebbibi AK PARTİ iktidarının ta kendisidir; hiç ikinciyi, üçüncüyü aramayın, ta kendisidir. (CHP sıralarından alkışlar) Neden diyorum? Evraklarla konuşuyorum. Neden diyorum? Uyarıldınız, bilgilendirildiniz. Sayın Cumhurbaşkanının Başbakan olduğu dönemde, sizin Başbakan yardımcılarınızın olduğu dönemde, Cumhurbaşkanının ve kuvvet komutanlarının hepsinin olduğu bir dönemde size dediler ki: "Fetullahçı terör örgütü bu ülkenin başına beladır." Ama inat ettiniz, onları söyleyenleri cezalandırdınız, hiçbir gün bununla ilgili önlem almadınız, almadınız. Ölen, şehit olan 250 kardeşimizin de vebali sizin boynunuzdadır, bize, FETÖ demeyin. Sokaktan geçen bir cemaat lideri, irticanın başmüfettişi olan bir adam nasıl bu kadar cesaretlenebildi ya? O valileri, paşaları, koca koca bakanları, milletvekillerini nasıl ayağına getirebildi? Ne vardı o Pensilvanya'da Allah aşkına ya?
Bu memlekette en önemli şey ilim ve irfandır, çağdaşlık ve uygarlıktır; bunları prensip edinmediğimiz sürece -Allah korusun- bu Meclise yapılan saldırı hepimizedir, AK PARTİ-CHP milletvekili diye ayırmaz. İşte -Allah korusun- bomba geldi, kimi vuracağı belli değildi. Allah aşkına, bununla yüzleşin. Siz FETÖ'yle yüzleşmediğiniz sürece, millete çıkıp da "Evet, biz bu işin müsebbibiyiz, suçlusuyuz. Kadrolarını biz verdik, yollarını biz açtık, paralarını biz verdik. Hepsini paşa yaptık, bakan yaptık." demez iseniz inanın bu iş olmaz. Çünkü yarın seçimler gelecek siz gideceksiniz, yeni iktidarlar gelecek inşallah. Her gelen iktidar kendi Türk Silahlı Kuvvetlerini yaparsa bu olur mu? Olmaz, olmuyor, olduramadık da; olduramadığımız gibi de bugün nelerle uğraşıyoruz bakın: Disiplin cezalarını 2 katına çıkarıyoruz. "Yok, disiplin amiri ceza versin." Hâlâ "Ben yaptım oldu..." Hâlâ "Ben yaptım oldu..." Allah aşkına, değerli arkadaşlar, hep söylediğimiz bir şey var; Türkiye'de, birlik ve beraberlik -o, sizin maalesef sözünüzde ama bizim özümüzde- gerçekten bu yüce Mecliste sağlanamadığı sürece, hâlâ siz böyle kendi içinizde gece gece atamalar yaptığınız sürece bu ülkenin huzura ermesi mümkün değil. Şu kapıda baro başkanlarını bir haftadır, on gündür rezil ettiniz. Koca baro başkanları ya! Denizli'nin protokolünde 5'inci sıradaki adam burada polislerle itiş kakış yaşıyor Allah aşkına! Allah var, bunu yaşattınız. Ne oldu? Ne olacak? Nereye gidiyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - Sağ olun.
Baro başkanlarıyla sorunumuz ne? Savcılarla sorunumuz ne? Komutanlarla sorunumuz ne? Bir Genelkurmay Başkanı var Türkiye Cumhuriyeti'nde, o, vatanı kurtaran. Çanakkale'de destanlar yazan genelkurmay başkanları var; sizin döneminizdeki Genelkurmay Başkanının ordusu yok ordusu! Genelkurmay Başkanına 1 asker bağlı değil. Ben soruyorum: Genelkurmay Başkanı hangi görevde ya? Genelkurmay Başkanını Bakana bağlıyorsunuz, bir de komutanları Bakana bağlıyorsunuz ve diyorsunuz ki ayrı ayrı: "Genelkurmay Başkanı, haddini bil; sen bana bağlısın, sen oralara karışma." Ne yapacak Genelkurmay Başkanı? Ne yapacak? Genelkurmay başkanları, Türkiye Cumhuriyeti'nde tarih yazmıştır tarih! "Genelkurmay" dediniz mi bizim tüylerimiz diken diken olur çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti'nin onuru ve gururudur diyorum.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Darbe tarihi!
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - İnşallah, seçime kadar olan sürede en azından bu işlere el atmazsınız. Türkiye'yi huzur içinde, birlik ve beraberlik içinde götürmek adına, aslanlar gibi bir iktidar geliyor, Allah yardımcınız olsun. Hep söylüyorum: Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz! Hayırlı yolculuklar size!
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)