| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 09.07.2020 |
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin lehinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde uzun tartışmalar yapılmaktadır. Adalet Komisyonunda beş gün süren görüşmelerde 296 milletvekili söz almış, 1.255 sayfa tutanak tutulmuş, kanun teklifi Komisyonda kabul edilmiş ve Genel Kurulda huzurunuza getirilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, HDP ve İYİ PARTİ'nin, kanun teklifinin MHP ve AK PARTİ tarafından kin ve otoriter bir anlayışla hazırlandığı ve bir tepkinin sonucu olarak Meclise getirildiği iddiaları milletvekillerine karşı büyük bir saygısızlık ve hakarettir. Tüm meslektaşlarımız yakından bilir ki 3 büyükşehirde avukatlar ve barolar arasındaki ilişki barolar levhasına yazılmak ve aidat ödemekten ibarettir. İstanbul Barosunda şu anda 48.750 avukat bulunmaktadır, o avukatların yarısından fazlası baro seçimlerine hiçbir zaman katılmamıştır. İstanbul Barosu seçimlerini kazanan baro yönetimi, baroya kayıtlı avukatların temsil oranı yüzde 18-19'u geçmemektedir yani temsil oranı oldukça düşüktür. İstanbul Barosu seçimlerinde 8 bin oyla baro başkanı seçildiği gibi, bu oyla Barolar Birliği delegelerinin de tamamını kazanmaktadır yani bu tam bir Vegas mantığıdır, yani bir fazla alan her şeyi alır. Bunun demokratik temsille uzaktan yakından bir alakası olduğu iddia edilebilir mi? Seçimlere katılmayan avukatların baroyla herhangi bir irtibatı, ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durum sıkça dile getirilmiş ve nihayet Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve İstanbul Baro Başkanı başta olmak üzere birçok baro başkanı, baro seçimleri sonunda demokratik temsilin gerçekleşmediğini kabul etmişlerdir.
İdeolojik bir grup bazı baroları ele geçirmiş ve millî politikalara karşı devamlı karşı faaliyet yürütmüşlerdir. Barolar siyasi parti, baro başkanları da siyasi partinin il başkanı gibi hareket etmektedir. Büyük şehirlerde, barolarda avukatların temsil noktasından uzak olduğunu, baroların dar bir kadronun elinde keyfî yönetildiğini, demokratik ve çoğulcu bir yapıya dönüştürülmesinin zorunlu olduğunu, temsilde adaletin bulunmadığını yıllardır söylemekteyiz. Diyanet İşleri Başkanının cuma hutbesinde okuduğu ayeti "çağlar öncesinden gelen ses" olarak niteleyen Ankara Barosunun bu açıklaması baronun nasıl bir zihniyetle yönetildiğinin en yakın örneğidir. Türk milletinin değerlerine bu kadar yabancılaşmış baro yönetimleri, Avukatlık Kanunu'nun 76'ncı maddesindeki zorunluluklara da uymamaktadır. Avukatlık mesleğini geliştirmek, avukatın müvekkilleriyle ilişkisini düzenlemek, mesleğin saygınlığını ve hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi görevleri sayılmıştır 76'ncı maddede.
Barolar kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri olup yasal dayanağını da elbette Anayasa'nın 135'inci maddesinden almaktadır. Kanun teklifine karşı çıkanların kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini birbirine karıştırdığı görülmektedir. İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliği Anayasa'nın 123'üncü maddesinde düzenlenmiştir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu kurumları kamu gücünü kullanır, resen icra yetkileri vardır, çalışanları devlet memurudur, kamulaştırma gibi zor alım yetkileri vardır. Kamu kurumlarının bu yetkileri barolarda yoktur çünkü barolar gerçek manada kamu kurumu değildir, kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleridir. CHP'nin Sayın Genel Başkanı -sıkça dile getirdiği gibi- "Her ilde ancak 1 baro bulunabilir, 1'den fazla vali olamayacağı gibi, 1'den fazla baro olamaz; bu durum üniter yapıya aykırıdır." iddiasındadır. Bu, bize göre elma ile armudun karıştırılmasıdır. Bir örnek vermek gerekirse, Japonya üniter bir devlettir, Tokyo'da 1 vali vardır ancak birbirine eşit 3 baro bulunmaktadır. Arkadaşlarımız, aşağı yukarı bir aydır bu konuda fikir beyan edenler "Çoklu baronun dünyada hiç örneği yok." diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FETİ YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Yıldız.
FETİ YILDIZ (Devamla) - Tokyo'da birbirine eşit 3 baro vardır, her birinin de üye sayısı 12 bin, 8 bin ve 5 bin civarındadır.
Çok enteresan gelişmeleri de bu kanun teklifinde gördük. Mesela HDP, sırf görüşmeleri uzatmak için verdiği değişiklik önergeleriyle kanun teklifinin idarenin bütünlüğüne ve üniter yapıya aykırı olduğunu ileri sürdü. Oysa biz biliyoruz ki HDP'nin parti programı üniter yapıyı reddeder ve demokrasiyi "bölgesel özerklik yönetimi" olarak tarif etmektedir. Yine, sıkı sıkıya bağlı oldukları KCK sözleşmesi de üniter yapıyı reddeder ve 4 parçadan oluşan konfederasyonu hedefler.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Barolarla hukuku yok etmek mi istiyorsunuz acaba, ona da cevap verir misiniz.
BAŞKAN - Siz devam edin, süreniz daha bitmedi.
FETİ YILDIZ (Devamla) - Buradan da görüldüğü gibi, ileri sürülen şeyler görüşmeleri uzatmaya yöneliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - HDP'nin programını mı savunuyorsunuz!
FETİ YILDIZ (Devamla) - Bir dakikada bitireceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bir dakika daha verelim mi Başkanım?
BAŞKAN - Feti Bey, buyurun toparlayın.
FETİ YILDIZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bazı barolar maalesef, Türk devletinin, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51'inci maddesinden aldığı yetkiyle terör örgütlerine karşı meşru müdafaa hakkını kullanıp sınır ötesi operasyonlar yapmasını, savaş ilanı olarak tarif eden barolar vardır. Suriye, Libya ve Akdeniz'deki gelişmelere, millî politikalarımıza karşı olmayı bazı barolar âdeta görev addetmiştir. Baroların bu açıklamalarına meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu da katılmamaktadır ve karşıdır.
Yine, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunma konusunda, barolar, 1960 yılından beri sık sık sınıfta kalmaktadır. Yani Yassıada duruşmalarından başlayarak 28 Şubat sürecindeki tutumları ve aldıkları vaziyet, hukukun üstünlüğü ve insan hakları savunucusu olmaktan her zaman uzak oldukları, yaptıkları şeyin yandaşlarının yanında olmak olduğu ve ideolojik tavır aldıkları uygulamalar Türk milletinin gözü önündedir. Çoklu baroya ilişkin kaygılarını belirtenler öncelikle barolardaki seçimlerdeki grupları gözden geçirmek zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FETİ YILDIZ (Devamla) - Zaman çok kısa izah edemezdik tabii hepsini.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Birçok uluslararası sözleşmede belirtildiği gibi avukatların örgütlenme özgürlüğünün önüne set çekerek, buna itiraz ederek, hem misyonunuza, hem görüşlerinize hem de siyasetinize aykırı bir tutum içindesiniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
FETİ YILDIZ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)