| Konu: | İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'a 222 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük'ün 157'nci maddesine göre uyarma cezası verilmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 08.07.2020 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; garip bir ironi oldu tabii, biz sürekli bu Parlamentoda konuşmak için mücadele eden bir grup, grubu olmayan siyasi partilere üye milletvekilleri, bağımsız milletvekilleri, sürekli olarak bu kürsüden konuşmaya çalışıyoruz. İki yıldır bunun mücadelesini veriyoruz, bugüne kadar beş dakikayı aşan hiçbir konuşmamız olmadı. Nihayet on dakika konuşma hakkımız var, onu da konuşmamızın engellenmesine karşı, bir arkadaşımızın Parlamentodan çıkartılmasına karşı yapmak durumunda kalıyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Erkan Bey, yanlış olan, arkadaşınızın hakaret etmesi.
BAŞKAN - Bir cevap verme kardeşim, bir sus ya! (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar... Bakın, burada yaşadığımız her an aslında bakmak isteyen, görmek isteyenler için bir Türkiye fotoğrafı da veriyor. Aslında şurada yaptığımız tartışma ile barolarla ilgili tartışma arasında da doğrudan bir ilgi var. Bakın, biraz önce bir tartışma çıktı, sevgili Ahmet gerçekten, söylediği gibi, siyaseti profesyonel bir iş olarak yapmayan; bir haklı davası uğruna, o davanın sözcüsü olmak için Parlamentoda da görev üstlenmiş bir arkadaşımız. Ve çok samimi bir şey söylüyor, diyor ki: "Ben sizler gibi siyasetçi değilim yani birisi laf attığında ben onu duymazlıktan gelemiyorum, birisi bir şey söylediğinde onu görmezlikten gelemiyorum. Yüreğimdeki neyse ağzımdan o, hızlı biçimde çıkıyor." Bunu bir tepkiyle karşılıyorsunuz. Bunu tepkiyle karşıladınız, ortam gerildi.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu, tutanaklara girsin: Ben, şimdi, ayırmak için araya geldim; bir arkadaşımız diyor ki: "Sen Genel Başkansın, biz sana hiç laf ediyor muyuz?" Ya, şu elinizi vicdanınıza koyun; benim şu kürsüye çıktığım ve bana hakaret etmediğiniz, sözümü kesmediğiniz bir tane konuşma var mı arkadaşlar? Ahmet, benim bildiğim, ya 3 konuşma yaptı ya 4 konuşma yaptı; 3'ünü kestiniz, 2'sinde ceza teklif ediyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. Bakın, burası iktidarın hoşuna gidenlerin söyleneceği yer değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ADİL ÇELİK (Balıkesir) - Hakaret edemez, öyle bir hakkı yok. Hakaret edemez!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hakaret edilmeyecek, hakaret!
BAŞKAN - Beyler, dinler misiniz.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, gelin, siz konuşun ya; gelin, siz konuşun; gelin, siz konuşun! Ya, savunma konuşması yapıyorum, savunma! Savunma kutsaldır, siz bu savunma kutsiyetine bile saygı göstermiyorsunuz.
BAŞKAN - Devam edin konuşmanıza.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Yani, bakın, şunu anlatmaya çalışıyorum: Burası, sizin hoşunuza gitmeyen, sizi şoke eden ama bize göre halkın yüreğinden çıkan, halkın yaşadığı her şeyin söylenmesi gereken bir kürsü. Biz burada, doğru bildiğimizi, inandığımızı, halkın bizden beklediğini söylemeye çalışıyoruz; elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce en uygun biçimde bunu ifade etmeye çalışıyoruz. Aynı şey karşılıklı olarak oluyor. Bu Mecliste tartışma olmayan herhangi bir gün var mı? Herhangi bir gün böyle bir şey olmuyordu. Şimdi, bir de, yani, gerçekten, her söylenen lafta ayağa kalkmanın... Arkadaşlar, bakın, çoğunluk olabilirsiniz, evet, bugün çoğunluksunuz; biz de salak değiliz, matematik biliyoruz, şöyle baktığımızda görüyoruz ama şunu bilmeniz lazım: Biz güçlü olduğu için hiç kimseye biat etmedik. Biz tek başına da kalsak, bakın, burada 599 kişi bizim karşımızda olsun, doğru olduğunu bildiğimiz şeyi aynı biçimde söylemeye devam ederiz; hiçbir güç de bunu engelleyemez.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Biz de yaparız bunu.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Hiçbir güç de bunu engelleyemez.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Sadece sen değil, biz de yaparız.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, biz bunu yapmaya çalıştığımızda siz hemen çok büyük kalabalığınıza güvenerek ayağa kalkarsanız, buradaki insanların üstüne yürümeye başlarsanız, hep birden laf atamaya başlarsanız bu sadece bir şey olur, bizim iddia ettiğimiz şeyin gerçek olduğunun fotoğrafını çıkartırsınız, dersiniz ki "Biz burada çoğunluğuz, bizim istemediğimiz hiçbir şeyi bu kürsüden söyleyemezsiniz." Biz, zaten sizi bununla eleştiriyoruz. Çoğunluğu ele geçirdiniz, kendiniz dışındaki herkesi susturmak istiyorsunuz diyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hakaret etmesin, konuşsun.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Doğru değil, hakaret etmesin.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - İki dakika dinleyin ya.
BAŞKAN - Sayın Turan, bir susturun.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, benim sözlerimde en küçük bir hakaret var mı? En küçük bir hakaret yok. Bakın, ben şunu iddia ediyorum... Ben olayı arkadan izleyen bir arkadaşınızım, bu Parlamentoda bir vekilim, arkadan izliyorum. Ahmet arkadaşım geldi, o kısacık sürede koca bir kanuna ilişkin görüşlerini topluca ifade etmeye çalışıyor. Ne oldu? Grup Başkan Vekili laf attı. Başlangıç noktası bu mu?
EROL KAVUNCU (Çorum) - Hakaret etti.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Ya, bekle, iki dakika sonra konuşması bitecek; bekle, istediğin şeyi saatlerce anlatma hakkına sahipsin, koskoca grupsun. İki dakika sabretsen istediğin her şeyi söyleyeceksin.
Şimdi, gerçekten bakın, bütün samimiyetimle anlatmaya çalışıyorum. Ne dedi Ahmet? "Tiran" dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - "Terbiyesiz" dedi.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Birden ayaklandı herkes. Ya, eski Yunan'da bakın, siyasal gücü zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kişiye tiran denirmiş.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle mi peki?
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, bu bir politik eleştiri, ben diyorum ki: 16 Nisan referandumu şaibelidir. Bir politik eleştiri, bunu söylüyorum, zorla ele geçirilmiştir diyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Hakarettir, hakaret!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bakın, burada bir hakaret falan yok.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Hakaret var.
ERKAN BAŞ (Devamla) - İç Tüzük'ün ilgili maddelerini arkadaşlar... Değerli arkadaşlar, bu İç Tüzük; Meclis buna göre yönetiliyor. Sen, kendi kafanda "Bu hakarettir, bu değildir." diyemezsin. İç Tüzük ne diyorsa odur. Şimdi, ben bakıyorum, İç Tüzük'te teklif edilen cezanın olduğu maddeyi açın, okuyun "sövmek" diyor. Ya, burada Ahmet sövdü mü arkadaşlar? "Sövmek" diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aç oku, Aç oku "Türkiye Cumhuriyeti'nin idari yapısına aykırı davranışta bulunmak..." Böyle bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir şey olmaz, hiçbir şey olmaz, Ahmet'e şimdi cezayı verirsiniz, Ahmet çıkar, 2 oturum gelmez, 3'üncü oturum gelir, gene aynı şeyleri söylemeye devam eder. Bakın, size söylüyorum: Ahmet çıkar, ben Ahmet'in konuşma metnini alırım, burada tekrar okurum, beni atarsınız, başkası gelir, tekrar okur.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Teröristlerle...
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bizi atmakla, korkutmakla, sindirmekle susturamazsınız, susturamazsınız. Benim istediğim şey şu, bizim beklediğimiz şey şu: Fikre karşı fikir. Bak, biz diyoruz ki: Siz barolarla ilgili bir yasa çıkarmaya çalışıyorsunuz...
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Anayasa'yı...
BAŞKAN - Sayın milletvekili, gelin, konuşun arkadaş konuştuktan sonra ama karşılıklı konuşmayın.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Söz verirseniz konuşuruz.
BAŞKAN - Buyurun, hitap edin.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz diyoruz ki: Bakın, çok önemli bir kanun. Komisyonda beş gün tartıştık, her saatinde oradaydık -Bülent Turan gördü- elli beş saat tartıştık. Ya, bir kaygımız var, diyoruz ki: Yine kandırılıyorsunuz. Bak, bu bir kaygı. Yine kandırılıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, istediğin yere git, kandırıl, sen umurumda değilsin, memleketi batırıyorsun, ona isyan ediyorum ya, Allah Allah! (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Yani sen kandırıldığında... Arkadaş, siz değil misiniz "Kandırıldık, Allah affetsin, millet affetsin." diyen? Demek ki kandırabiliyorsunuz. Şimdi, diyoruz ki: Bak, daha önce kandırıldın, o çukura düştün, bir daha düşebilirsin. Ben üç sene önce, beş sene önce anlatıyordum, "Siz kumpasa alet oluyorsunuz." diyordum. Ergenekon, Balyoz, KCK... "Bu Fetullah Gülen devleti ele geçirmeye çalışıyor." diyordum, aynı böyle bağırıyordunuz. Sonunda "Kandırıldık, Allah affetsin, millet affetsin." Ya, kandırılma, aynı hatayı ikinci kere yapma çünkü kandırılan sensin ama cezasını çeken koca bir halk, koca bir ülke. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Farklı biçimlerde, farklı dillerle, farklı üsluplarla hep aynı şeyi anlatıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben diyorum ki: Bakın, burada sizin gücünüz de var, grubunuzda var, kalabalıksınız da, konuşma hakkınız bizim 10 katımız, 100 katımız, çıkın halkı ikna edin. Arkadaşlar, baskı, şiddet, zor; dille ikna edemeyenin kullanmak zorunda kaldığı bir araçtır. Bak, bir iktidar halkı ikna edebiliyorsa polis gücüne başvurmaz, jandarma gücüne başvurmaz, mahkemelere başvurmaz. Halkı ikna etmek, milleti kazanmak için uğraşın, bizi susturmak için uğraşmayın. Ama kabul ediyorsanız ki, "Bizim artık anlatacak bir hikâyemiz kalmadı, bizim, milleti ikna edebilecek durumumuz yok, sadece, biz Parlamentoda bile adamı sustururuz, biz Parlamentoda bile bize laf edenin üzerine yürürüz, biz Parlamentoda bile bize laf edeni Parlamentonun dışına atarız..." Hep denediğiniz şeyler, buyurun bir kere daha deneyin ama yanlış yoldasınız. Bu yanlış yol gidişinizi ertelemez, yanlışta ısrarcı olursanız gidişiniz hızlanır, ben de sizi uyarıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)