| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 08.07.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi muhabbetle selamlıyorum.
Biliyorsunuz, yaklaşık beş altı gündür bu kanun teklifi üzerinde müzakere ediyoruz, çalışıyoruz. Öncesinde de bu kanun teklifinin gündeme gelmesiyle birlikte, AK PARTİ Grubu olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir çalışma içinde bulunduk. Bununla -şu anda düzenleme olarak- benden önceki konuşmacıların ifade ettiği gibi, 5 bin avukatın olduğu yerlerde 2 bin avukatın bir baro kurma imkânı söz konusu olacak. Delege sisteminde değişiklikler var. Kılık kıyafetle ilgili değişiklik var. Yine, yeni avukatların beş yıl boyunca mali yükümlülüklerinde birtakım kolaylaştırmalar var.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin gündeme gelmesinden sonra biz, AK PARTİ Grubundaki avukat ve milletvekili arkadaşlar bir çalışma içinde olduk. Benden önceki konuşmacılar bir talimattan bahsettiler, talimatla yürüyen bir şey. Tabii ki AK PARTİ'nin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanının bir konuda düzenleme yapılmasını istemesi kadar doğal bir düşüncesi, fikri olması kadar normal bir şey yok. Ama bu konuda, avukat arkadaşlar yani milletvekilliği yapan avukat arkadaşların kendi mesleki tecrübeleri ve aynı zamanda -milletvekilliği yapmış, siyasette bulunmuş- milletvekilliği tecrübeleri de ortaya konularak bu kanun teklifi hazırlandı. Birçok şey müzakere edildi. Mesela, tüm barolarda 1/3 avukatı bulan bir yeni baro oluşturabilir mi, bunu müzakere ettik, bunu tartıştık. Yine, yüzde 10 avukatı bulan tüm barolarda yeni bir baro oluşturulsun mu, bunu müzakere ettik. Ama sorunların temeline geldiğimizde -kademe kademe gitmek adına bunu söylemek istiyorum- biraz sonra niye bu düzenlemeye karar verdik, açıkçası onu da ifade edeceğim.
Şimdiye kadar, hem Adalet Komisyonunda hem Mecliste, Genel Kurulda ve aynı zamanda da siyasi partilerin grup toplantılarında, siyasi parti genel başkanları tarafından birçok konuşma yapıldı. Bu konuşmaların birçoğuna baktık, birçoğunu inceledik; bir kısmını Adalet Komisyonunda bizzat dinledim, bir kısmının metinlerini aldım, onları inceledim.
Adalet Komisyonunda beş gün boyunca, elli iki saat, 300'e yakın milletvekili arkadaşımız konuşma yaptı. Bu düzenlemeye ilişkin eleştirilere, şöyle, kategori kategori baktığımda şunları gördüm işin doğrusu: Yargının siyasallaşması hususunu arkadaşlarımız eleştiri olarak getirdiler. Baroların bölünmesi yani şu anda 3 tane büyükşehir; Ankara, İstanbul ve İzmir'in... Yeni baroların oluşturulmasıyla birlikte yargının siyasallaşacağı gibi bir iddia ortaya konuldu. "Baroların siyasallaşması..." Baroların şu anda siyasal birtakım işlemler yaptığını hepimiz biliyoruz, siyasi kanaatleri olduğunu da biliyoruz. Avukatların, siyasi kanaatleri olması kadar da siyaset yapması kadar da normal bir şey yok. Esasında, en azından benim mensup olduğum İzmir Barosundaki baro başkanlarının ayrıldıktan sonra veya görevdeyken istifa edip bir siyasi partimizden aday adayı olduklarını da biliyoruz, belediye başkanı olduklarını da biliyoruz. Bunlar bir siyasi düşünce olarak, baro başkanlarının o siyasi düşüncede olmasında bir abesle iştigallik, bir olumsuzluk yok. Mesele, bu baro başkanlığı konusunu siyasi hedefler için bir atlama taşı olarak kullanmak. Belki de asıl sorgulanması gereken nokta bu. Birden fazla baro oluşmasıyla yargı siyasallaşır mı? İzmir'de 2 tane baro oluşmasıyla, İstanbul'da 5 tane baro oluşmasıyla veya daha fazla baro oluşmasıyla yargı siyasallaşır mı? Yani ancak şöyle bir handikap ifade ediliyor: Bir baronun bir dünya görüşüne yönelik bir mensubiyeti olması veya o dünya görüşünü yansıtmasıyla, aynı dünya görüşüne sahip bir hâkimin bilinmesi ve bir kişinin davası olduğunda o hâkimin siyasal düşüncesini düşünüp, "Bu barodan bir avukatla kendimi temsil edersem -gideyim, o barodan avukat tutayım- neticesinde de bu hâkimin benimle ilgili kanaati farklı olur." gibi bir düşünce olabilir mi?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Olur.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Sorulan sorular bunlar. Ben bunun olacağına inanmıyorum. Bir kere bu, bizim yargı sistemimize, yargıç sistemimize, yargı sistemimizdeki ilk yargıcın girmesinden içtihatla oluşan sisteme kadar, açıkçası, hiçbir şekilde gerçekleşme ihtimali olacak bir şey değil. Bakın, buradan bir kere daha söylüyorum: Herkesin siyasal düşüncesi olabilir, siyasal görüşü olabilir ama bir hukuk büyüğünün söylediği çok güzel bir söz vardır, o sözü buradan da Meclis kürsüsünden ifade ediyorum: "Yargıçın, karar verirken kürsüye çıktığında, dünya görüşünü kapı eşiğinde bırakması lazım." Böyle bir handikabın, böyle bir sistemin olması, yargıcın vermiş olduğu kararı; istinaf mekanizması var, Yargıtay mekanizması var, mevzuatımız var ve Yargıtayın oluşturmuş olduğu içtihatlar var... Bunlar imkân dâhilinde olan şeyler değil. Bölüp parçalayıp ele geçirme gibi iddialar var. Değerli arkadaşlar, bölüp parçalayıp ele geçirmek için baroların veya böyle bir şey oluşması için iktidarın, on sekiz yıl boyunca bu ülkeyi yönetmiş olan iktidarın böyle bir şeye, böyle bir düşünceye ihtiyacı yok.
Yine, "Baroların bölünmesi vatana ihanettir." diyor arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekillerimiz bu ülkeye katkı koymaya gayret ediyorlar, on sekiz yıldır da AK PARTİ iktidarı, bu ülkeye hep bir şeyler katmaya gayret etti ve bu gayreti boyunca çok önemli hizmetler kazandırdı. "Vatana ihanet" sözünü ifade ederken vatana ihanet; "Benim davama ihanet etti." "Benim yoluma ihanet etti." bunlar başka şeyler ama "vatana ihanet" sözünü ifade ederken -bir ağızdan çıkarken- hem milletvekili arkadaşlarımızın hem Genel Başkan düzeyindeki kişilerin bence çok çok dikkat etmesi gerekiyor.
CMK, adli yardım, staj eğitim merkezi gibi konular ne olacak? Kanunda "eşitlik" diye bir hüküm konuldu; Barolar Birliğinin ve Adalet Bakanlığının birlikte çıkaracağı yönetmelikle bu konu da çözüme kavuşturulacak. Bu konuyu da biz çok tartıştık; acaba ne olur; böyle olursa bir sorun olur mu? diye. Ama müzakereler neticesinde, bu konunun da rahat bir şekilde çözüme kavuşturulacağını dikkate aldık.
"Avukatları bugüne kadar misafir edemediniz." diye, Meclis Başkanımıza bir milletvekili arkadaşım çağrı yaptı. Değerli arkadaşlar, ben dokuz senedir milletvekiliyim ve avukatım. Bugüne kadar hiçbir baro başkanı -İzmir'de 4 baro başkanı geçti bugüne kadar- sadece avukatların meseleleriyle ilgili değil -avukatların meselelerini mutlaka bizler de biliyoruz- ama mevzuat düzenlemesiyle ilgili dahi bir kere olsun bana misafir etme lüksünü, imkânını sağlamadı. Yani mal beyanıyla ilgili bir düzenleme var, bizim de yoğunlukla çalışmamız var, bununla alakalı bir yöntemle; Çek Kanunu'yla ilgili bir sorun, icrayla ilgili bir sorun, bununla alakalı bugüne kadar bizim kapımızı çalan bir baro başkanını biz görmedik. Şimdi, bu, getirecek mi? Evet. Bu, rekabet getirecek. "Rekabet" derken ticari rekabet değil. İşte, daha fazla avukatın kendi barosunda olması için bir rekabet ortaya getirecek. Bu, bir adalet rekabetidir. Bu, bir avukata daha iyi hizmet etme rekabetidir. Burada böyle bir düzenlemeye...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Avukatlık, rekabet mesleği değildir Sayın Dağ.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Çok fazla sürem yok arkadaşlar, bir buçuk dakikam kaldı. Bir buçuk dakika süresince, şunun nereden kaynaklandığını, nereden icabet ettiğini benden önceki konuşmacılar da söylediler, belki ben de onların söylediklerini farklı kelimelerle ifade edeceğim.
Evet, 69'da barolar kurulmuş, barolar kanunu oluşturulmuş. Bugün, İstanbul 46 bin, Ankara 17 bin, İzmir 9 bin... Birinci mesele; bunu hepimiz biliyoruz: Avukatlar ile barolar arasında ünsiyet sorunu var, bir ünsiyet sorunu yaşıyoruz. Yani yirmi beş yıl avukatlık yapan, otuz yıl avukatlık yapan bir kişi, bir kere olsun baronun kapısından içeri girmediği gibi adliyedeki baro odasından içeri girme durumunu da hissetmiyor. Sadece seçime gitmek değil...
CAVİT ARI (Antalya) - Senin gibi bir avukatmış demek ki.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Seçime ben gidiyorum, seçimde mutlaka oy kullandım bugüne kadar, son seçim hariç ama baro faaliyetlerine bugüne kadar girmedim.
CAVİT ARI (Antalya) - Biz devamlı barodayız, devamlı.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın, bugün, İzmir Barosu mesaj attı bütün avukatlara, bana da mesaj attı "Bugün saat 19.00'da cübbelerimizle eylemdeyiz." diye. Bu eyleme 150 kişi katıldı, 50'si cübbeyle. Bu faaliyetlere dahi kendi mensuplarından bir destek bulamayan bir baro...
OYA ERSOY (İstanbul) - Asıl sizinkilerden yok, sizin tabanınızdan yok destek, herkes karşı.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Diğer hususlar biraz eksik kaldı, sürem de tamamlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Dağ.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Değerli Başkanım, bitireyim.
"Peki, kardeşim, on dakika boyunca konuştunuz, saatlerdir konuşuyorsunuz, madem bu kadar iyi bir şey yaptınız da bu kadar güzel bir şey yaptınız da ya bu barolar niye bu kadar yürüdüler?"
CAVİT ARI (Antalya) - Hikâye anlatıyorsun, hikâye!
HAMZA DAĞ (Devamla) - Biraz önce senin söylediğin gibi, benim söylediğim gibi kendi meslektaşları için bir şey yapmadılar, kendi meslektaşları için yürümediler, avukatlarla ilgili sorun var diye yürümediler, icrayla ilgili sorun vardı gelmediler. Peki, bu konuda İzmir'den Ankara'dan, İstanbul'dan, Anadolu'nun diğer yerlerinden niye yürüdüler?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Onların arkasından o zaman sen yürüseydin.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çoklu baro...
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bakın, arkadaşlar, dar, az ama örgütlü azınlık, çok ama örgütsüz çoğunluğa tahakküm ediyordu; bugünden itibaren tahakküm yıkılacaktır.
OYA ERSOY (İstanbul) - Elini tutan mı vardı, örgütleseydin. Kaç oy aldın? Giremedin bile seçime, kitle seçimlerine giremedin bile, aday bile çıkaramadınız.
HAMZA DAĞ (Devamla) - Ben kanununun herkese hayırlı olmasını diliyor, hepinizi muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)