| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 08.07.2020 |
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, günümüzde Türkiye'de devlet ve vakıf üniversitelerine bağlı olan 133 tane hukuk fakültesi vardır. Bu fakültelerin toplam öğrenci kontenjanı ise 80 bin civarındadır. Türkiye'de Aralık 2019 verilerine göre 127.691 avukat bulunmakta ve bu rakama da her yıl binlerce yeni meslektaşımız eklenmektedir. Bu bağlamda, yirmi yıl öncesine göre bugün İstanbul, Ankara ve İzmir Barosuna kayıtlı avukat sayısı neredeyse 3 kat artmıştır.
Barolarda üye sayısındaki rakamlar böylesine ciddi artarken mesleğin icrası noktasında baroların aksayan yanları da kendini göstermeye başlamıştır. Barolar avukatları kolektif temsil eden meslek kuruluşları olup avukatların müşterek menfaatleri temelinde oluşmalıdır. Bu bakımdan baroların temel amacı mesleğin nitelikli bir şekilde sürdürülebilirliğini sağlamak olmalıdır. Avukatlar mesleklerini bireysel düzlemde müvekkillerinin haklarını korumak için sürdürürken baroların da yasal mevzuat bağlamında amacı mesleğin ortak sorunlarını çözmek, mesleki temelin sürmesi ve olgunlaşması doğrultusunda mücadele ederek sürdürmek olmalıdır.
Kanun teklifimize karşı sürekli gelişmiş ülke örnekleri verenlere bir örnek de ben vereyim: İsveç'in başkenti Stockholm'de baro vardır ancak baro başkanını avukatlardan başkası bilmemektedir. Bizdeki bazı büyükşehir baro başkanlarının kendilerini yasaüstü görmesi, siyasete yön vermeye çalışması ve adını duyurma çabası gözlerden kaçmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yapılan araştırmalara göre, bugün, hâlen, alternatif teşkilatlanma önündeki anayasal, yasal kısıtlamalardan, meslek kuruluşlarının üyelerine ve faaliyetlerine yönelik memnuniyetsizliklerden, belge ve hizmet karşılığı alınan ücretlerden kaynaklanan şikâyetlerin varlığından söz edilebilmektedir. Aynı zamanda, bu kuruluşların organ seçimlerinde yaşanan sorunlar ve bunun sonucu olarak kimi kuruluşlarda yönetim organlarının meslek mensuplarının çoğunluğunu temsil etme kabiliyetini yitirmiş olması ve bu kuruluşlardan bazılarının belli ideolojik veya çıkar gruplarının nüfuzu altında bulunması da kamuoyuna yansıyan eksikliklerdir. Bu kuruluşlarda yönetimde çoğulculuk ve katılımcılığın sağlanamaması, organların teşekkülü ve işleyişinde demokratik esaslar yerine oligarşik ve bürokratik yaklaşımların öne çıkması, hesap verebilirlik, şeffaflık konusunda boşluk ve yetersizlikler de kuruluş üyeleri tarafından dile getirilen şikâyetler arasındadır.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifimize muhalefet eden barolar, kendilerini haklı gösterebilmek ve taraftar toplayabilmek adına günlerdir mevzuata aykırı davranmakta, hukuk adamı olarak yasakları çiğnemekte, kanuni görev tanımlarının dışında hareket etmektedirler. Örneğin "Çoklu baroyla, barolar siyasallaşıyor." deniyor. Zaten, şimdi muhalefet eden baro yönetimleri siyasallaşmış değil midir? Görev alanlarını unutup devlet yönetimine ayar vermeye çalışan, muhalefet partisi gibi davranan, hatta hatta Diyanet İşleri Başkanının dinî değerlerimizle ilgili sözlerini aşağılayacak kadar ülke gerçeklerine yabancılaşmış baro yönetimleri yok mudur? Eylül 1990'da Havana'da toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansında kabul edilen Havana Kurallarının 24'üncü maddesindeki bir ifadeyi Genel Kurulun bilgisine aktarmak isterim. "Avukatlar, kendi menfaatlerini temsil etmek, süreklilik taşıyan mesleki eğitim ve öğretimlerini geliştirmek ve meslek haysiyetlerini korumak için bağımsız meslek örgütleri kurma ve bunlara katılma hakkına sahiptir." denilmektedir. Şimdi ise avukatların özgürce teşkilatlanma hakkına "Hayır, biz varız." diye karşı çıkılıyor; üstelik ikinci, üçüncü baro kurmak zorunlu değilken.
Kanun teklifimizle sanki her ilde birden fazla baro kurulacakmış yanılsaması yaratanlara bir kez daha hatırlatalım: Teklifimizle, avukat sayısı fazla olan, şu an için 3 büyükşehrimizde faaliyet gösteren avukatlarımız, eğer mevcut baro yönetiminin hizmetlerinden memnun değillerse kurulacak yeni baroya üye olabileceklerdir. Bu durum da yönetimde rekabeti getirerek hizmet kalitesini yükseltecektir. "Bir ilde tek vali, tek emniyet müdürü var." diyecek kadar işi ileriye götürenler haklı gözükebilmek adına çok komik duruma düşmektedirler. O zaman birileri çıkar der ki: "Bir ilde birden fazla vergi dairesi bulunmasına ne diyeceğiz?" Bu bakımdan tutarlı olmak gerekmektedir.
Bakınız, burası önemli, Fransa'da barolar yargının oluşumuna göre teşkilatlanmışlardır. Bu bağlamda, 101 il bulunan Fransa'da 183 adet birinci derecede asliye mahkemesi bulunduğu için yıllardır 183 tane baro vardır. Hiçbir Fransız avukat mezkûr çoklu baro karşısında "Savunma hakkımız elimizden alınıyor, bağımsızlığımız elden gidiyor." laflarının ardına sığınmamaktadır. Üstelik bizde, örneğin Ankara'da onlarca asliye mahkemesi, onlarca ceza mahkemesi, onlarca ticaret mahkemesi var; bu mahkemeler birden fazla oldukları için bağımsızlıkları mı kayboluyor? Bu konuda ne diyeceksiniz?
"Baroların gücü kırılıyor." deniyor. Barolar gücünü, üye sayısından veya baro başkanlığı koltuğundan değil, hukuki mevzuatından, meslektaşlarına yönelik nitelikli ve kaliteli çalışmalarından, bir de en önemlisi, adaleti temsilden alırlar. Teklifimiz tam da bunları öngörmektedir. Kanun teklifimize muhalefet eden baroların birçok üyesini bugün başkanlarının yanında göremiyoruz. Üyelerinin bu tutumu, mevcut baro yönetimlerinin kendilerini "check" etmeleri adına önemli bir demokratik gösterge niteliğindedir.
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehir barolarının seçimlere katılımının düşük olması bugüne kadar araştırılmamış, katılımın yükseltilmesi konusunda da hiçbir şekilde harekete geçilmemiştir. Demokrasi ve adalet kavramlarını sık sık kullananların, yönetim seçimlerine katılım düşüklüğü konusunda sessiz kalmaları da düşündürücüdür.
Değerli milletvekilleri, Barolar Birliği Genel Kurulu için son seçimlerde görülmektedir ki İstanbul, Ankara ve İzmir delegelerinin toplam delege payı yüzde 41, Anadolu barolarının payı yüzde 59 düzeyindedir. Oysa bu rakam 1969'da 3 büyük il için yüzde 17, Anadolu baroları için yüzde 83 civarındaydı. Şu anda, doğu ve güneydoğuda yer alan 20 il toplamda ancak 43 delegeyle Barolar Birliğinde temsil edilmektedir, 20 ilin Barolar Birliğindeki payı ise sadece yüzde 13'ler düzeyindedir. Bu rakamlar ortadaki adaletsizliğe işaret etmektedir. Bugün, özellikle İstanbul gibi bir büyük şehrimizde 46-47 bin üyenin bulunduğu baronun seçimlerine neredeyse yarısı kadar üye katılmakta, üye tam sayısının yaklaşık yüzde 17'sine tekabül eden sayıyla yani 8 bin civarında üyenin oyuyla yönetim kazanılmaktadır. Muhalefet edenlerin esas yaygara koparmaları tam da bu yüzdendir. Adaletsiz temsil anlayışını hiç kimse demokratik gösteremez.
Şimdi önümüzde büyükşehir barolarının Anadolu baroları üzerindeki tahakkümüne son vermesini öngören teklifimiz vardır ve avukatlık mesleğinin onur ve saygınlığını daha da yukarı çıkarmayı hedeflemektedir. Kanun teklifimize muhalefet eden baroların, üyelerinin şikâyet ve memnuniyetsizlikleri hakkında çözüm önerilerini de bugüne kadar görebilmiş değiliz. Hâl böyle olunca da baro üyelerinin barolarından ciddi bir uzaklaşma içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bakıldığında, avukatların, üyesi bulundukları baro faaliyetleri yerine, dernek, vakıf, platform, grup olarak bir araya gelerek ihtiyaçlarını ve taleplerini dile getirdiklerini görmekteyiz.
Diğer taraftan, gerek Devlet Denetleme Kurulunun gerekse diğer kuruluşların konuya ilişkin araştırma ve inceleme raporlarında bahsetmiş olduğumuz eksiklikler yıllardır dile getirilmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, son söz olarak, teklife karşı olan siyasi parti gruplarının baroları savundukları kadar Türkiye'nin hak ve menfaatlerini savunmadıklarını gözlemlemekteyiz. Bunun için bu konuda tekrar düşüncelerini gözden geçirmelerini ve mezkûr ortak imzayla ortaya koyduğumuz kanun teklifinin yasalaşması hususunda lehte oy kullanmalarını diliyor; kanun teklifimizin barolarımıza, avukatlarımıza ve büyük Türk milletine hayırlara vesile olması dileğiyle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)