GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 24 Haziran 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan atama kararlarıyla 6 üniversiteye yapılan rektör atamalarına, Sağlık Bakanlığınca Covid-19'la mücadele çerçevesinde Sırbistan'ın Sancak bölgesine tıbbi yardım ve doktor gönderilmesinin oradaki soydaşlar için önemli olduğuna, kıdem tazminatıyla ilgili yapılmak istenen düzenlemeye, Mardin ili Kızıltepe ve Derik ilçeleri başta olmak üzere elektrik kesintilerinin neden olduğu mağduriyetlerin giderilebilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:105
Tarih:30.06.2020

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 24 Haziran tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan karara göre 6 üniversiteye yeni rektör atandı. İçlerinden birisinin de AK PARTİ milletvekili aday adayı olduğu bu 6 rektörün bilimsel dergilerdeki toplam makale sayısı sadece 6; özür diliyorum sadece 3! Bu 6 rektörün 4'ünün bir bilimsel makalesi bile yok. Yani maksat hasıl olmuş; niteliksiz eğitim için niteliksiz de rektör lazımdı, bu da yerine gelmiş aslında.

Geçtiğimiz hafta sonu çocuklarımız da bu üniversitelere girmek için canhıraş yarıştılar. Her alanda olduğu gibi rektör atamalarında da liyakatsizliğin çok ön plana çıktığını görüyoruz. Problem olmayan her konuda önerdiğiniz her çözümün bizatihi kendisi problem oluyor. Türkiye liyakatten, kıdemden ne zarar gördü ki bu değişiklikler yapılıyor; merak ediyorum. Kırk yıldır uygulanan kanuna göre rektör atanmak için en az üç yıl profesör olmak gerekiyordu. İki defa KHK'yle bu kural kaldırıldı, birkaç aylık profesörler rektör yapılınca, iktidarın arzuları tamamlanınca üç yıl şartı bir daha geri getirildi. Yani devlet o kadar zafiyete uğramış ki. Kararname yayımlıyorsunuz, bu üç yıllık kararı kaldırıyorsunuz, istediğiniz rektörlerin atamalarını yaptıktan sonra bir daha tekrar üç yıl şartı getiriyorsunuz!

Üniversitelerin her şeyden önce ilmin ve bilimin bilgi dağarcığını genişletmek olduğunu düşünürsek kurumun başına gelecek kişinin de bunu başaracak niteliklere sahip bir bilim insanı olması gerekiyor. Fakat, yayımlanmış bir makalesi bile yoksa o kişiden bunları beklemenin de bir anlamı yok. Böylesi liyakatsiz, yandaş atamalarla eğitimin kalitesini artırmak ya da üniversitelerimizi dünyayla yarışabilir hâle getirmek ne kadar mümkün; buradan sormak istiyorum.

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak bugün yazı yazmış, diyor ki: "Bu iş, kadrolaşma değil, devlete çökme olayıdır." Bunu yazan, Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit gazetesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Evet... "Bu iş, bir kadrolaşma değil, devlete çökme olayıdır." demiş, dikkatiniz çekmek istiyorum.

Bütün dünya, Türkiye'de olduğu gibi Covid-19'la mücadele ediyor, bunlardan bir tanesi de Sırbistan. Sırbistan'ın Sancak Bölgesi, Müslümanların yoğun yaşadığı bir bölge. Sırbistan'ın bu bölgesine maalesef Sırp Hükûmeti, en ufak bir yardım dahi yapmıyor. İnsanlar orada inleyerek ölüyorlar, videoları sosyal medyada dolaşıyor. Dünyanın her tarafına yardım götürmekle övünen Sayın Cumhurbaşkanımız, orada doktor dahi yok. Bakın, ilaç, maske vesair değil, doktor dahi yok. Hasta bakıcılarla bu tedavi sürecini götürmeye çalışıyorlar, en azından geçici süreyle Sağlık Bakanlığının oraya birkaç hekimi göndermesi bu soydaşlarımız için, Müslüman kardeşlerimiz için çok önemli olacaktır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kıdem tazminatı, söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün "Aranızda niye çözmüyorsunuz?" dedi. Böyle bir sorun yoktu ki, çözülmesi gereken bir problem yoktu ki. Biraz evvel söylediğim gibi, problemi yaratıp çözümü konusunda getirdiğiniz, esas problem oluyor. Kıdem tazminatı meselesinde bir mesele yoktu, o meseleyi mesele hâline getiren bizzat sebep şu: Kıdem tazminatında biriken paraların büyüklüğü, çok ciddi şekilde dikkatinizi çekti yani oradaki o paralar da sizin iştahınızı kabarttı. Bunu nereden anlıyoruz? İşsizlik Fonu vardı, 133 milyar lira, hüp etti gitti. Deprem fonu için 64 milyar lira, o da hüplendi gitti. 15 Temmuz şehit aileleri ve gaziler için toplanan para 309 milyon liraydı, o da gitti. Bakın arkadaşlar, nerede ne fonda para varsa onların üstüne çökmek için bekliyorsunuz.

OYAK vardı; OYAK, Türkiye'nin en güçlü kurumlarından bir tanesiydi. FETÖ, OYAK'a çökmek istediği zaman -hatırlıyorum- Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Ulusoy ve o zamanki OYAK Otomobil Fabrikası Genel Müdürü, Yönetim Kurulu üyeleri Ankara'ya gelmişlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Her partiyi dolaştılar "Bizi bu FETÖ'nün gazabından kurtarın; FETÖ, OYAK'a konmak istiyor, çökmek istiyor." dediler. FETÖ'den kurtardılar, sizden kurtaramadılar. OYAK, şu anda sadece ve sadece sizin yandaş şirketlerinizi kurtarmak için kullanılan bir şirket hâline geldi. Geçen hafta Total ve M Oil'i 450 milyon dolara satın aldı OYAK. Böyle bir ihtiyacı var mı OYAK'ın? Hayır, yok. Total'in ve M Oil'in arkasındaki kişiye bakarsanız o Doğan Grubunu satın aldırdığınız grupla aynı olduğunu görürsünüz. Orada zarar ettiriyorsunuz, bu zararı da kalkıp OYAK'a finanse ettiriyorsunuz. OYAK'a da çöktünüz.

Son olarak, Mardin'de yaşayan vatandaşlarımızın sıkıntılarından söz etmek istiyorum. Mardinli kardeşlerimiz özellikle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Son, Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Mardinli vatandaşlarımız, özellikle çiftçilerimiz, Güneydoğu Anadolu Bölgesin'de elektrik dağıtımını gerçekleştiren Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinden uzun süredir sıkıntı yaşıyorlar. Kısa adıyla DEDAŞ, Mardinli çiftçilerimize fatura kesmiyor. Çiftçiler, kendilerine faturalar bildirilmediği için ne kadar elektrik tükettiklerini bilmiyorlar. Çiftçi, elektrik borcunu ödemeye gittiğinde kendisine bir ödeme pusulası veriliyor ancak zaman zaman bu pusulalardaki tutarlar da farklılık gösteriyor. Mardinli vatandaşlarımız, elektrik faturalarının kendilerine detaylı bir şekilde bildirilmesini istiyorlar.

Mardin'de daha vahim bir olay var: DEDAŞ, faturayı göndermediği hâlde elektrik borçlarını ödemedikleri gerekçesiyle çiftçilerin elektriklerini kesiyor. Bu durum, özellikle Kızıltepe ve Derik ilçeleri başta olmak üzere, Mardin'in köylerinde tarımla uğraşan çiftçilerimiz için çok ciddi bir sıkıntı. Mardinli vatandaşlarımız en çok ihtiyaç duydukları zamanda üretim yapmaya çalışırken, geçimini sağlamaya çalışırken elektriklerin kesilmesi ne anlama geliyor? Bununla ne yapılmak isteniyor? Bu soruların cevabını merak ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Buradan Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen, Mardin'in sesini duyun ve yıllardır yaşadıkları bu sıkıntıları yarından tezi yok çözün, zira vatandaş gerçekten çok zor durumda.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.