| Konu: | 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 23.06.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; 27 Mayısı âdeta tarihimizdeki hakiki yerine oturtmak için bir girişimde bulunduk.
Konuşmama bir hatıramla başlamak istiyorum. Artvin'de görev yaptığım esnada bir dağ köyünde yaşlı bir Türkmen kocası bir fıkra anlattı, belki de kendi yaşamıştı. Torunu sormuş: "Dede, Menderes'i neden astılar?" İhtiyar cevap vermiş: "Devletin işine karıştı oğlum." demiş. Bu söz milletimizin idrakidir, millet öyle idrak etmiş ama aynı zamanda milletin irfanıdır, aynı zamanda demokrasi tarihimizin giriş cümlesidir.
Demokrasi dediğimiz şey, milletin, devletin işine karışma sürecidir, milletin, devletin işlerini deruhte etme sürecidir ve biz -son iki yüz yıldır- bu sürece ulaşabilmek için, bu süreci nihayete erdirebilmek için, âdeta 1800'lerden beri devletimizi kurtarmak ve ilerlemek, ülkemizin, imparatorluğumuzun dağılmasının önüne geçmek maksadıyla tuttuğumuz yolun geldiği gailelerden birisidir 27 Mayıs. Hatırlayalım, rahmetli Cemil Meriç: "Biz modernleşme tarihimize, Batılılaşma tarihimize kendi ordumuzu topa tutarak başladık." der, Yeniçeri Ocağının kaldırılışını ima eder.
27 Mayısın önemli figürlerinden rahmetli Dündar Taşer, yüzbaşıdır o zaman, bir şekilde bu hareketin içine sürüklenmiştir. 27 Mayısla ilgili ordu adına der ki: "27 Mayıs, Batılılaşma tarihimizde yürümeyecek olanın âdeta ispatıdır, bir şekilde raylar döşendi biz de bu tuzağa düştük." Bu nasıl bir şeydir kıymetli arkadaşlar? Bizim o, Türkmen kocasının torununa söylediği devletin işine karışma duygusu var ya, ondan çekinme, ondan hazer etme duygusu, Batılılaşmamız böyle başlamıştır bizim. Türkiye'de, Osmanlı'da yani cumhuriyetimizden de önce, milletin değerlerini, milletin kıymetlerini bir şekilde tamire tabi tutmak Batılılaşmamızın temel ilkesi olmuştur. Rahmetli Sultan Abdülhamit'in açtığı okullarda yetişen insanların, o okullar evreninin hâkim üslubu, unsuru milletin düzeltilmesi gerektiği noktasındadır "Milletimizin bir şekilde düzeltilmeye ihtiyacı var." Milletin değerlerini küçümseme ta o zamandan başlamıştır. Bizim bütün o Batılılaşma sürecinde açtığımız okullarda yetişen nesillerin tamamı, bir şekilde, milletin sahip olduğu kıymetlerin tamire tabi tutulması gerektiğine inanmışlardır. Ben buna "Sağlam yerin tamiri." diyorum. Son iki yüz yılda milletimizin yaşadığı bütün ihtilaller, darbeler, değişimler, hepsi o sağlam yerimizin tamirine matuf olmuştur, sağlam yerimizi, en sağlam yerimizi tamir etme hevesine kapılmışızdır. Nedir o sağlam yer? Sağlam yerimiz milletimizdir arkadaşlar. Bir şekilde, 27 Mayıstan sonra da kurulan düzen...
27 Mayıs 1960 Anayasası'nın temel özelliği nedir? Demokrasi kalıpları kullanarak, demokrasi söylemleri kullanarak oligarşik bir düzen kurmaktır, oligarşik bir sistem kurup, oligarşik bir kamp kurup milleti onların vesayetine vermektir. Dünyada bunun örneği yoktur. Milletin çocukları olur, milletin seçkinleri olur, milletin güzideleri, elitleri olur ama milletin vasisi olmaz. Maalesef, bizim aydınımız, Batılılaşma tarihimiz süresince kendisini milletin vasisi olarak saymıştır ama gelişmiş milletlerin, büyük milletlerin seçkin evlatları olur, vasisi olmaz. İttihat Terakkide aynı bakış açısını görürüz. Babıali Baskını bu bakış açısının eseridir. Babıali Baskını'nı hatırlayın, üç beş subay hükûmet merkezine gelip bakanlardan birini orada vurarak, şehit ederek Başbakana varırlar ve "Bunu imzalayacaksınız, millet sizi burada istemiyor." "İmzalayacaksınız." dedikleri şey istifa dilekçesidir, ilk darbedir bizde, Batılı anlamdaki ilk darbedir. Yeniçeri kıyamları buna benzemez, onlar farklıdır ve o devam etmiştir. 27 Mayısa bu açıdan baktığımızda devlete millet açısından değil, kendi zihnimizde kurduğumuz devlet açısından bakmaktır. Dünyayı ancak milletin bakış açısıyla idare edersek demokrasiyi kurabiliriz. Dünyayı kendi zihnimizde kurduğumuz yapılarla kendi anlayışımızın devleti açısından bakarsak dünyayı idrak edemeyiz çünkü devletler esasında milletlerin kendi kendilerini ifade tarzlarıdır. Milletler kendilerini pek çok yönlerle ifade ederler. Bunun en mütekâmili, en gelişmiş şekli devlet kurmalarıdır. Siz devleti milletin üzerinde, milletin vasisi gibi görürseniz darbelerden kurtulamazsınız. Bu zihniyet Türkiye'de maalesef askerlerden fazla sivillerde vardır.
27 Mayıs konusunda burada sabahtan beri arkadaşlarımızı dinledim, en çok dikkat etmemiz gereken husus... 27 Mayısı neden konuşuyoruz? Daha iyi bir gelecek inşası için konuşuyoruz. Bu hususta en çok üzerinde durmamız gereken husus, tamam, 27 Mayıs yapıldı, bunu yapanlar nasıl yaptı? Hiçbir mazeretleri yoktu, eşkıya "Yol keseceğim." dedi kesti. O günün şartlarını düşünün, bir sene sonra seçim olacaktı ve muhtemelen seçimden de başka sonuç çıkabilirdi çünkü son seçimde muhalefet partisi yüzde 40 oy almıştı. Hiçbir geçerli mazereti yoktu. "Yapacağız." dediler ve yaptılar, eşkıya "Yol keseceğiz." dedi ve kesti ama Türkiye yirmi sene 27 Mayısı bayram olarak kutladı, yirmi sene 27 Mayıs özgürlüklerin anayasasını getiren hareket olarak görüldü. Türkiye'yi gericilikten, teokrasiden vesaireden kurtaran hareket olarak gösterildi ama öyle midir, hayır öyle değildir. Türk batılılaşmasının tarihinde 27 Mayıs millet vicdanında en büyük yarayı açan hıçkırıktır âdeta ve Türk ordusuna da sürülen bir lekedir, Türk demokrasisine de sürülen bir lekedir.
Kıymetli kardeşlerim, bizim o iki yüz yıllık süreçteki en büyük problemimiz, milletin değerlerine inanan, millete inanan, milletten yana olan ama çağdaş değerleri de savunan, onu da hazmeden, ikisini telif eden... Hâlâ Türkiye'nin önündeki en büyük problem bu telifi yapabilmektir. Milletlerin büyük değerler ırmağı derinden akar, hele bizim milletimiz... Bizim milletimizin özelliği nedir? En büyük özelliği tarihte hiç sömürge olmamıştır, hiç bayraksız kalmamıştır, bütün tarihi boyunca sosyal adaleti aramıştır. Tabiat olarak her Türk insanı bozkır kültüründen beri demokrattır. Büyük Fransız Türkolog Louis Bazin der ki: "Orhun Kitabeleri'ndeki 'Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim.' sözünü Batı mantalitesi 20'nci yüzyılda dahi anlayamaz." Bizim milletimiz bunu "Komşusu açken tok yatan bizden değildir."le birleştirmiştir. Bu her vatandaşımızı, milletimizin her ferdini fıtrat olarak demokrat yapmıştır, biz böyle bir çizgiden geliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Aydoğdu.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Hülasa, kendi milletine yabancı olan dünyayı tanıyamaz, en büyük sıkıntımız budur kıymetli kardeşlerim. Milletimizi sevmek değerlerimizi sevmek, değerlerimizi çağdaş bir üslupla dünya milletleri arasındaki layık olduğu yere çıkarmak. Bunu yaparken radikallik bizim en büyük düşmanımızdır. İnkılap ruhu, inkılap anlayışı, milleti tamir etme anlayışı, yeni bir millet yaratacağım anlayışı, devrimci anlayış bizim dikkat etmemiz gereken, kaçınmamız gereken, hazer etmemiz gereken en büyük husustur. Bütün radikaller akrabadır; dönüşürler, dövüşürler, benzeşirler ama temel özellikleri itidal üslubundan uzaktırlar, normali bilmezler. Bizim demokrasimizde bugün ihtiyacımız olan en önemli şey normali inşa edebilmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Marifet, tek ayak üzerinde akrobasi hareketleri yapmak değildir; marifet, iki ayağının üzerinde adam gibi durabilmektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Marifet, milletimizin değerlerine uygun, dünyaya uygun, hiçbir olağanüstülük içermeyen, milletin tarihî çizgisine uygun bir demokrasi inşa edebilmektir.
27 Mayısı hatırlarken bunları hatırladım.
Hepinize hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)