| Konu: | Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 11.06.2020 |
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli izleyicileri saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak piyasa ekonomisi kuralları işletilerek tekelci oluşumların ve rekabete aykırı eylemlerin önlenmesini arzu etmekteyiz. Diğer yandan, kamunun ekonomideki rolünün yol gösterici, düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerle sınırlandırılmasını ve özel sektör dinamizmiyle, teşebbüs gücünün desteklenmesiyle istikrarlı bir büyüme sağlanabileceğini düşünmekteyiz. İçinde bulunduğumuz çağda girişimcilerin büyümesinin, gelişmesinin yanı sıra teknolojinin hızı öylesine baş döndürücüdür ki bu süratli değişimlere ülkeler ve hukuk sistemleri âdeta yetişmek için ciddi çabalar harcamaktadırlar.
Bu kapsamda, piyasalardaki ekonomiyi ve ticareti etkin kılan en önemli konulardan birisi de rekabet konusudur. Ticaret hayatında daha kaliteli ürün ve hizmet sunabilmek, kullanılan araç gereçlerin teknolojik yönden gelişim ve devamını sağlayabilmek, yenilikçiliğin ve inovasyonun faydalarından istifade edebilmek, ancak rekabetin etkili gücüyle mümkün olabilmektedir.
Bu bakımdan, ticari hayatta rekabet dışı, adil olmayan ve dışlayıcı yaklaşımlardan zarar gören girişim ve girişimciler, haklarını korumak için piyasa üstü bir otoriteye ihtiyaç duymuşlardır. Bu gelişmeler çerçevesinde, ülkemizde tüm ekonomik sektörlerde rekabet şartlarının sağlanması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla 1994 yılında Rekabet Kanunu kabul edilmiş, 1997 yılında ise Rekabet Kurumu kurulmuştur. Kurumun müdahaleleriyle bugüne kadar çok sayıda tekel oluşumu engellenmiş, piyasalarda rekabetçi bir düzenin hâkim olması ve bu suretle tüketicinin refahının yükselmesi sağlanmıştır. Son döneme bakıldığında Rekabet Kurulunun, 2019 yılında 341 nihai karar aldığını ve alınan bu nihai kararların yüzde 20'sinin rekabet ihlali, yüzde 61'inin birleşme, devralma ve özelleştirme kararlarından, yüzde 10'unun menfi tespit ve muafiyet başvurularından ve son olarak yüzde 8'inin de diğer konulardan oluştuğunu görmekteyiz. Diğer taraftan, Kurum, yine aynı dönemde 282 milyon TL'lik idari para cezası verirken söz konusu bu dönemde de 15 soruşturma tamamlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, günümüzde tüm dünyada rekabet hukukunun piyasalarda haklı ve dürüst bir rekabet ortamının sağlanarak toplumsal refahın artırılması amacına hizmet ettiği görüşü, genel olarak kabul olmuş bir gerçektir. Bu bakımdan bizler, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Kurumun bu alandaki faaliyetlerinin desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Rekabet Kurumunun ülkemiz ekonomisindeki rolünü daha da artırmak, bunun sonucunda Kurumun Türkiye'nin ekonomi politikasına endeksli referans bir yapı olabilmesini sağlamak, hepimizin başlıca görevi olmalıdır. Yine, bu kapsamda, küçük işletmelerimizi ayakta tutarak gelişimlerini sağlamak ve meslek yatırımcılarımızı korumak adına Kurumun inisiyatif almasına imkân tanınması da bizim açımızdan önem arz etmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin iyi anlaşılması için bazı temel noktaların hatırlanması yerinde olacaktır. Rekabet Kanunu'muzun mehazını teşkil eden Avrupa Birliği rekabet hukuku sisteminde mülga 17/62 sayılı Tüzük'ün uygulanmaya başlanmasından sonra, Komisyona "bildirim dağları" olarak adlandırılacak derecede yüksek sayıda başvuru yapılmıştır. Bu trendin önlenmesi amacıyla "de minimis" duyuruları, rekabetin kısıtlanmasına ilişkin genel duyurular ve blok muafiyet tüzükleri yayımlanmış, bireysel başvurular "iyi niyet mektubu" adı verilen yöntemle yanıtlanmıştır.
17/62 sayılı Tüzük, Avrupa Birliği rekabet hukukunda 2003 yılında gerçekleştirilen reform sürecinde kabul edilen 1/2003 sayılı Tüzük'le yürürlükten kaldırılmış ve muafiyet kuralları, doğrudan uygulanabilir bir istisna sistemi temelinde yeniden düzenlenmiştir. Ülkemizde mehaz Avrupa Birliği Antlaşması'nın 101'inci maddesinin üçüncü fıkrasıyla uyumlu olarak Rekabet Kanunu'nun 5'inci maddesiyle getirilen muafiyet sistemi, yaklaşık olarak yirmi üç yıldır uygulanmaktadır. Bu süre içerisinde geçmişte Avrupa'da yaşanan gelişmelerin bir benzeri de ülkemizde yaşanmış, Kurum, faaliyetinin ilk yılında bildirim dosyalarının oluşturduğu iş yüküyle karşı karşıya kalmıştır. Bu yük, zamanla azalmışsa da geçen sürede yılda 40 dolayında muafiyet ve menfi tespit başvurusu gerçekleşmiştir. Bunun yanı sıra muafiyet ve menfi tespit kararlarında şart ve yükümlülük uygulamalarının sağlıklı bir zemine oturması da mümkün olmamıştır. Bildirim sayısını azaltması beklenen grup muafiyeti tebliğleri dahi zaman zaman aksi yönde etki doğurmuş, teşebbüsler, grup muafiyeti kapsamında olup olmadıklarının tespiti için bile kuruma başvurmuşlardır. Hatta Kurul tarafından anlaşmanın grup muafiyeti kapsamında sayılabilmesi için gereken şartları belirten kararlar verilmek suretiyle şartlı grup muafiyeti tarzında, mehazda rastlanmayan ara bir statü oluşturulmuştur.
Değerli milletvekilleri, dile getirdiğimiz söz konusu gelişmeler hep birlikte değerlendirildiğinde ülkemizde de Avrupa Birliği hukukundaki uygulamaya benzer nitelikte bir reformun hayata geçirilmesi kaçınılmaz bir hâl almıştır. Görüşmekte olduğumuz teklifin 1'inci maddesiyle bu ihtiyaç giderilerek reel ekonomi içindeki aktörlerin başvuru ve işlem yükleri en aza indirilmektedir. Yine teklifin 2'nci maddesinde birleşme-devralmaların kontrolü için Avrupa Birliği rekabet hukukunda 2003 yılında gerçekleşen reformla kabul edilen etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması ölçütü, Rekabet Kanunu'muzun 7'nci maddesine dercedilmektedir. Böylelikle, Rekabet Kurumunun hâkim durum yaratmayan ancak işlem sonrasında oluşan pazar yapısının barındırdığı çeşitli riskler nedeniyle piyasadaki rekabet düzeyinin azalmasına neden olacağı görülen birleşme-devralma işlemlerine de müdahale edebilmesi sağlanmış olacaktır. Teklifin 3'üncü maddesiyle Avrupa Birliğindeki reform düzenlemeleri izlenmekte ve 1/2003 sayılı Konsey Tüzüğü'nün 7'nci maddesiyle uyumlu olarak Rekabet Kuruluna yapısal tedbir kararı alabilme yetkisi sağlanmaktadır. Mehaz Avrupa Birliği hukukundan farklı olarak ülkemiz gerçekleri de dikkate alınmış ve yapısal tedbirlere doğrudan doğruya değil, davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hususunun yeni bir soruşturma sonucunda tespit edilmiş olması durumunda karar verilmesi sağlanmıştır.
Teklifin 4'üncü maddesinde de yine, mehaz Avrupa Birliği hukukundaki gelişmeler dikkate alınmış ve Avrupa Birliği Komisyonunun 1/2003 sayılı Konsey Tüzüğü'nün 20'nci maddesiyle genişletilen yerinde inceleme yetkileri Rekabet Kuruluna da tanınmıştır. Burada da mehaz tüzükteki yetkilerin tamamı alınmamış, dijital verilerin incelenmesine ilişkin hukuki altyapı sağlamlaştırılmıştır. Bu yetkinin kullanılmasıyla dijital verilerin güvenliği bakımından ayrı bir sorumluluk da Rekabet Kurumuna yüklenmektedir. Bu bakımdan incelemelere ilişkin ikincil mevzuat ve ilgili diğer düzenlemeler büyük bir ciddiyetle yapılabilmelidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'nin rekabet hukukuyla tanışması yaklaşık yirmi beş yılı geride bırakmıştır. Bu süreçte Rekabet Kurumunun görev alanıyla ilgili faaliyetleri azımsanmayacak niteliktedir. Son dönemde özellikle bu kanun çalışmasıyla önemli bir aşama kaydeden Ticaret Bakanımız ile Rekabet Kurumu Başkanımıza buradan teşekkür etmek isterim.
Önümüzdeki süreçte Rekabet Kurumu özellikle inovasyona destek olmak adına girişimcilerin önünü açacak şekilde hızlı kararlar alabilmelidir. Ticaret savaşlarının tüketici üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek üzere rekabet analizinde "tüketici refahı" kavramına daha fazla yer verilebilmelidir.
Bu düşüncelerimizle kanun teklifimizin ülkemize ve ekonomimize hayırlar getirmesini diliyor, teklife destek vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)