GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100'üncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:23.04.2020

İYİ PARTİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100'üncü şeref yaşını idrak ettiğimiz şu anlamlı günde yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Yüz yıl önce bugün, 23 Nisan 1920 Cuma günü, güneşli bir öğle sonrası, Millet Meclisinin önünde dualar okunup, tekbirler getirilip kurbanlar kesildikten sonra Mustafa Kemal Paşa, Meclis binasının iki üç basamaklı merdivenini çıkarak eline verilen makasla kırmızı-beyaz kurdeleler bağlanmış olan kapıdaki kurdeleleri keser. Sıra Meclisin açılışına geldiğinde, içeride 115 milletvekili vardır. Aslında Meclis 324 milletvekiliyle açılacaktır fakat 16 Mart 1920 günü İstanbul işgal edilmiş, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti ve Meclis-i Mebusan üyelerinden oluşan vekiller İngilizler tarafından tutuklanmış ve sürgüne gönderilmişlerdir. İşte bundan yüz yıl önce, yüksek bir şeref ve cesaret dolu o gün 115 milletvekili Ankara'ya ulaşabilmiştir. 115 vekil arasından en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Milletvekili Şerif Bey Başkanlık kürsüsüne çıkar ve yaptığı kısa konuşmada İstanbul'un işgal edildiğini, hilafet ve saltanat makamının esir olduğunu belirterek Meclisi açar. Meclis kürsüsünün arkasında Osmanlıca "İşlerinizde meşveret ediniz." yazmaktadır. Zaman gelecek, bu levhanın yerini Türkçe bir levha alacaktır; o Türkçe yazı, şu anda arkamda gördüğünüz "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." İşte o gün, esir yaşamaktansa vatanın selameti için ölmeyi göze alan 115 vatan sevdalısı, Heyet-i Temsiliye yani milletin vekilleri, aynı gün Meclisin ilk oturumunu gerçekleştirirler. 100'üncü yaşında, mensubu olmaktan büyük bir onur ve gurur duyduğumuz işte bu Meclisin adı, işte 115 kahraman vatan evladı tarafından o gün konulur. Aynı ruh ve heyecan içinde, hep beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisinin adını ilan ederek İşgalcilere, Türk milletinin geçmişinden gelen o asil bağımsızlık gücünü gösterirler. Bu, aynı zamanda, bu milletin kendi kaderine hâkim olmak için başlattığı büyük yürüyüşün ilk adımıdır. Bu büyük adımın bir başka tarihsel dönüm noktası daha vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920'de kuruluşu, tarihte bin dört yüz yıl sonra devlet hayatında ilk defa "Türk" isminin kullanılması anlamına gelir. Özellikle, bağımsızlık mücadelesini yönetme ve kurucu Meclis rollerini üstlenen tam egemenlik, özgürlük ve yeni bir devlet kurma işlevini başarıyla bir araya getiren Meclis, bu süreçte siyasal temsilin en güzel örneğini hayata geçirmiştir.

İstiklal Savaşı'nın bütün aşamalarını, Türkiye Büyük Millet Meclisinden aldığı güçle hayata geçiren Mustafa Kemal Atatürk, imkânsızı imkânlı kılarken en büyük desteği milletvekillerinin iradelerinden almıştır. Öyle günler gelmiştir ki Meclis kavgalarından usanıp "Canım efendim, bu Meclis de nedir, izin veriniz, dağıtalım." diye tekliflerde bulunan, millî egemenliğin önemini kavrayamayan kişilerden Gazi Mustafa Kemal özellikle uzak durur. Atatürk, Meclissiz yaşamayı aklı almayan, bir 20'nci asır lideridir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e göre Meclis, bir nazariye değildir; bir hakikattir ve hakikatlerin en büyüğüdür. Atatürk, yapmak istediklerini elindeki yetkileri artırarak Türk milletine dayatmak yerine, Türk milletinin temsilcilerinin yer aldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla hayata geçirmeyi tercih etmiştir; hiçbir zaman Meclisi ortadan kaldırmayı, yetkilerinden arındırmayı ya da bir tek adam rejimi kurmayı düşünmemiş, "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinden asla vazgeçmemiş ve bu milletin hâkimiyetinin ancak ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi vasıtasıyla gerçekleşebileceğini hiçbir zaman unutmamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde milletimiz, o zor şartlar altında millî iradeyi baş tacı yapmış ve kudreti adında saklı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında tek yürek olmuştur. Yüce Meclisimiz, düşmanın yurdun dört bir yanını işgal ettiği bir dönemde, imkânsızlıklar içerisinde kurulmuş bir Parlamentodur. İşte bu kahraman Meclis, bugün 100'üncü şeref yaşını kutluyor. Bir asırlık tarihi boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk siyasal hayatının en önemli kurumu olmuş ve farklı dönemlerde demokrasinin kalesi olarak görevlerini ifa etmiştir. Bu bir asırlık dönemde dört farklı Anayasa ve pek çok darbeyle karşılaşan Meclis, tüm zorluklara rağmen Türk siyasal hayatının vazgeçilmez bir kurumu olarak varlığını sürdürmüştür. Yüce Meclisimiz, yüz yıl önce olduğu gibi bugün de demokrasimizin kalbi, milletimizin ümit kaynağıdır. Cumhuriyetimizin, demokrasimizin, devletimizin ve millet olarak geleceğimizin en büyük güvencesidir.

Yüce Meclisimiz, kurucu iradeden aldığı güçle, bugün de aynı sorumluluk içerisinde, aynı coşku ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Halk iradesinin de kullanıldığı bu çatı, toplumsal beklentilere cevap veren, sorunlara çözüm üreten ve ülkemizin önünü açan en yüce makamdır. İhtiyacımız olan temel düzenlemelerin uzlaşma ortamı içerisinde, hep beraber hayata geçirilebilmesi için gerekli zeminlerin oluşturulması, iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğu bizlere makamın asıl sahibi milletin bizatihi kendisi yüklemiştir. Uzlaşı, iş birliği ve ortak akılla aynı zeminde gerçekleştirilecek çalışmalar hem Meclisimize hem de siyaset kurumuna duyulan güveni artıracak ve ülkemizi daha ileri noktalara taşıyacaktır.

Bir ülkenin kendi coğrafyasında hem de dünya genelinde saygın ve güçlü bir yer edinmesinin en etkin ve kalıcı yolu, demokrasiden ayrılmadan, her vatandaşın düşüncesinden azami ölçüde yararlanmaktır. Devlet yönetiminde millet egemenliğinin tam olarak tesisi de ancak demokrasinin ürettiği ortak karar mekanizmasıyla mümkündür. Nihayet, demokrasiden beklediğimiz bütün çareler, ancak bütün sorunların bu çatı altında çözüme ulaştırılmasıyla mümkündür. Artık, yeni bir dünyanın kapısı aralanmışken, insanı ve yaşamı merkezine alan meclisler, gerçek ve hâkim anlamda millet iradesinin tezahür ettiği demokrasi ahlakını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve siyaseti temsil edebilirler. Gerçek anlamda, çoğulcu demokrasiyi, düşünce hürriyetini, din ve vicdan hürriyetini ve teşebbüs hürriyetini içine sindirememiş, hak ve özgürlükleri evrensel ölçülere ulaştıramamış bir millî iradeyle, hâkim anlamdaki ulusal egemenliği iddia ve tesis etmek mümkün olmaz. İşte bu yüzden, bugünkü demokrasimizin kalitesini ne pahasına olursa olsun yükseltmek zorundayız. Bunun yolu ise ancak ve ancak güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmekten geçer. Bir parlamentonun gücü de vatandaşlarının hak ve hukukunu savunmaktan vazgeçmeyen, demokrasi mücadelesinden asla taviz vermeyen, milletin temsil yetkisi verdiği vekillerin varlığına ve etkinliğine bağlıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurulduğu günden beri tam yüz yıldır ülkemizin kaderine yön veren Meclisimizin yasama yetkisi mutlaktır. Milletimizin adına kullanılan bu yetkiyi daraltacak, kullanımını engelleyebilecek veya sınırlandıracak başka hiçbir güç yoktur; olması da asla ve kata kabul edilemez. Cumhuriyetimizin mimarı, kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletin güvencesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemini 1 Kasım 1930 tarihinde dördüncü yasama yılı açılışında yaptığı konuşmasında şu veciz sözlerle ifade etmiştir: "Arkadaşlarım, ülkenin yazgısında tek yetki ve güç sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu ülkenin düzeni için, iç ve dış güvenliğini sağlamak ve korumak için en büyük güvencedir. Büyük millî sorunlar şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisinde çözümlendi. Gelecekte de yalnız oradan kesin önlemler sağlanabilecektir. Türk Milletinin sevgi ve bağlılığı her zaman Büyük Millet Meclisine yönelmiştir ve hep oraya yönelecektir."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentonun yetkileri kısıtlandıkça demokrasi zemininden uzaklaşılmakta ve bu, ülkemizde, millet iradesinden adalet kavramına, adaletten ekonomiye birtakım sorunlar getirmektedir. Bugün Meclis, yetkileri elinden alınmış, etkisizleştirilmiş ve devre dışı bırakılmış bir Meclis hâline getirilmek istenmektedir. Parlamenter sistemin devre dışı bırakılmasıyla, bırakın millet iradesinin tecelli etmesini, bırakın halkın katılımını, anayasal kurumlara bile hesap verebilir olmak imkânsız hâle getirilmiş; muhalefeti dışlama çabaları gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizin geleceği için hayati bir konuma sahip, milletin kaderini belirleyen ve 100'üncü yaşını kutlayan Meclisimizin yetkilerini budamak yerine, yüz kırk üç yıllık Parlamento geleneğimizden gelen birikim ve tecrübelerimizle Meclisimizi eskisinden daha güçlü ve yetkin hâle getirmek zorundayız. Oysa sayısını bilmediğimiz ve hemen uygulamaya konulan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve genelgeleri, bugün, milletin ve devletin ortak aklı Meclisimizi itibarsızlaştırmaktadır; aynı zamanda demokrasimize de zarar vermektedir çünkü ne denetim vardır ne de hesap verme. Kısacası, yeni sistemde, parlamenter sistemde olduğu gibi kontrol ve denge sistemi bulunmamaktadır. Geçmişte yaşanan en zor koşullarda bile Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükûmeti denetleme görevini yerine getirmiş ve hiç kimse kürsüye çıkıp "Siz bu soruları niye soruyorsunuz?" ya da "Bu gensoruyu neden verdiniz?" diye sormamıştır çünkü milletvekilleri hükûmet üzerinde denetim görevlerini yaparak Parlamentoya saygınlık kazandırmışlardır; milletvekillerinin soru önergeleri ve gensorular yoluyla denetim yetkilerini kullanmaları asla sorun edilmemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bulunduğumuz coğrafya her zamankinden daha tehlikeli hâle gelmişken hiçbir tek kişinin herhangi bir ülkeyi, hele hele Türkiye gibi sorunlarla çevrili bir ülkeyi yönetmesi mümkün değildir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) İYİ PARTİ Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'in de ifade ettiği gibi, milleti devletinden koparan, Parlamentomuzu zayıflatan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden bir an önce vazgeçilmeli; ivedi bir şekilde güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş yapılmalıdır. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Unutulmamalıdır ki büyük Türkiye'yi inşa edecek birikim ve yeteneğimiz bin yıllık devlet geleneğimizde ve yüz kırk üç yıllık parlamento birikimimizde mevcuttur. Ulusal güvenliğimiz, geçmişimizden emanetimiz, geleceğimize mirasımızdır.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. 100'üncü yaşını büyük bir gururla ve onurla kutladığımız yüce Parlamentoyu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)