| Konu: | Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 15.04.2020 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, gelirken saate baktım, dörde doğru geliyor, bir iki saat sonra güneş doğacak. O zaman şu soruyu sormamız lazım: Nereye kaçıyorsunuz arkadaşlar, ne kaçırıyorsunuz? Yani gecenin bu saatinde ne görüşüyoruz? Geçen hafta "infaz indirimi" dediğiniz, adaletsiz af yasasını yedi gün tartıştık, dördünü televizyonların kapalı olduğu saatlerde tartıştırdınız. Şimdi yine halktan kaçırıyorsunuz. Bence normal, normal çünkü burada bir kanun çıkacağı zaman o kanun üzerine araştırırız, düşünürüz, tartışırız, siz pek yapmıyorsunuz ama yurttaşlara sorarız, şu konuda vatandaş ne diyor mesela, işçi sendikaları ne diyor, bunları konuştuk mu, yok, hiç konuşmadık. Konuşamazsınız çünkü çoğunuz kanunu görmediniz ki. Milletvekili gündemi takip eder, benim işim bu. Mesela bugün saat on ikide hepimize gündem gönderildi, o gündemde bu konuştuğumuz madde var mı, yok.
Şimdi, ben halkımız bilsin ve tutanaklara girsin diye söylüyorum. Bu kanun teklifi gündemde yoktu, yoktu çünkü bu görüşme tümüyle usulsüzdür. İç Tüzük'e apaçık aykırıdır. İç Tüzük madde 24 "Komisyon en az iki gün önce toplantıya çağırılır." diyor, çağrıldı mı, çağrılmadı. İç Tüzük madde 36 "Başkanlık komisyona havale edildikten sonra görüşmeler en az 48 saat sonra yapılır." diyor. Böyle bir şey oldu mu, olmadı. 14 Nisan'da Başkanlığa verdiniz, 15 Nisan'da Komisyona gitti, 15 Nisan'da buraya geldi, böyle bir şey görülmemiş, İç Tüzük madde 42 diyor ki " Komisyon raporu bastırılıp milletvekillerine dağıtılır." Saat 20.59'da mail gelmiş, 20.59'da buraya, gündeme gelmiş. Hiçbiriniz almadınız, basılmış bir hâli hiçbirimizin eline gelmedi. Şimdi, bunların tümü açıkça İç Tüzük ihlalidir, usulsüzdür. Şimdi, arkadaşlar, bu İç Tüzük niye böyle yazmış? Demiş ki milletvekili bunu alsın, okusun, incelesin, tartışsın, düşünsün, ondan sonra kararını versin. Ama siz ne yapıyorsunuz? Böyle bir şeye ihtiyacınız yok, geleni oyluyorsunuz, başka türlü bir çalışmayı maalesef bilmiyorsunuz.
Bu, bir ihanet yasasıdır. Dün, nasıl adalet duygusuna vicdana ihanet eden bir yasa çıkarttıysanız bugün de işçiye ihanet yasası yapıyorsunuz. Bakın, bu oturum başlayınca AKP adına burada bir konuşma yapıldı. Bütün iş adamlarını selamlıyorum, selam olsun, helal olsun diye iş adamlarına bağırdınız, onlar da size bağırıyor. Bütün patronlar diyor ki helal olsun size, selam olsun size diyorlar. Hani burada gelip böyle poz veriyorsunuz ya yasa çıktıktan sonra bence bu akşam çağırın TÜSİAD da gelsin, MÜSİAD da gelsin, TOBB da gelsin, hepsiyle birlikte burada fotoğraf verin, bu kanuna bu yakışır. Siz arkadaşlar, bakın, halkın aç olduğunu biliyor musunuz, İŞKUR kuyruklarını hiç görüyor musunuz? Bugün yayınlanan bir araştırma diyor ki her 4 kişiden 1'inin ailesinde işten çıkarılan var. Birisi ücretsiz izne çıkartılmış, birisinin maaşı düşürülmüş. Peki biz bu jet hızıyla olan maddede ne yapıyoruz? Hükûmet patronlara diyor ki: "Eğer sen işçiyi ücretsiz izne çıkarmak istiyorsan işçi sana sorun mu çıkarıyor -çünkü işçinin hakkı var, ücretsiz izne çıkmayabilir- al sana yasa, tepe tepe kullan." "İlla çıkartacağım mı?" diyorsun, "Verirsin cezasını, çıkartırsın işçiyi."
Şimdi, böyle bir yasayı tartışıyoruz. Bir de ne demişsiniz? "25'inci maddenin (1)'inci fıkrasının (2)'nci bendi bunun dışında." Ne anlama geliyor, hiç düşündünüz mü? Türkiye'de işten çıkarılan her 100 işçinin 90'nı bu maddeden işten çıkarılıyor ki zaten, 100 işçinin 90'ı zaten bu dışında bıraktığınız maddeden çıkarılıyor. Sonra bir de tatava yapıyorsunuz, "İşten çıkarmak yasaklanıyor." Aynı Takvim gazetesi gibisiniz, her gün "emekliye müjde" "emekliye zam" "emekliye müjde" "emekliye zam..." Ama ne yaparsanız yapın, her şey patronlar için. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, biraz önce Veli Ağbaba geldi, burada size bir şey anlatmaya çalıştı. Simit, çay hesabı... Ama, tabii, siz kendi liderinizden başka kimseyi dinlemediğiniz için ben size Recep Tayyip Erdoğan muhalefetteyken nasıl hesap yapıyorsa öyle hesap yapacağım, biraz güncelleyeceğim, kusura bakmayın. Kaç para veriyor bu iktidar size? 1.170 lira. Bu kardeşinizin bir hesabı var. Şu anda 1 bardak çay kaç para? 2 lira. Simit kaç para? 2 lira. 3 çocuklu, 5 kişilik bir aile... Bakın, çay ve simit dışında başka hiçbir şey yemeyeceksin, sadece çay, sadece simit. 5 kere 4 ne yapar? 20. Günde 3 öğün, ne yapar? 60. Ayda otuz gün, ne yapar? 1.800. Ne veriyor bu iktidar? 1.170 lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, Tayyip Erdoğan'ın sözü, tamamlayayım izin verirseniz.
BAŞKAN - Kendi sözlerinizi tamamlayın efendim.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, bu zalim yönetim, bu aziz halkımıza 1 bardak çay ile 1 simidi bile layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksin? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Evinin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Soruyor size Recep Tayyip Erdoğan. İşte ekonomik durum bu ve bunu siz yarattınız arkadaşlar, siz.
Değerli arkadaşlar, tabii, mesele böyle olunca Tüzük, kural, hukuk ne varsa hepsini çiğniyorsunuz, gecenin bu saatinde de Meclisi kapatıp kaçıyorsunuz. Halk bizi görmesin, halk bizi duymasın istiyorsunuz.
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Heyecanlanma, sade sade!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, biz muhtemelen, benim bu konuşmamdan sonra hızlıca oylamaları yapacağız ve bu Meclis kapanacak, belki 23 Nisan'da görüşeceğiz belki görüşemeyeceğiz. 40-45 gün burada yokuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Biz buradayız, 23 Nisan'da buradayız, merak etme. Sizi de bekleriz.
BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, biz gidiyoruz? 40-45 gün sonra geliyoruz. 40-45 gün sonra geldiğinizde yüzlerce maden işçisi ölmüş olacak. 40-45 gün sonra geldiğinizde yer altında tekstil atölyelerinde üretim yapmak zorunda kalan tekstil işçileri ölmüş olacak. Kargo işçileri, PTT işçileri, inşaat işçileri her gün ölecekler. "Biz, bu insanların hayatını kurtaracak yasalar yapmadan nereye gidiyoruz?" diye soruyorum.
O yüzden sözlerimi şöyle tamamlayacağım, bir tır şoförü çıktı ya, Malik, Malik yoldaşımız, o ne dedi? "Bizi virüs değil, sizin düzeniniz öldürecek." Biz de yaşamak ve yaşatmak için direneceğiz, direneceğiz ve bu bozuk düzeni yıkacağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)