| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 16.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu; Millî Eğitim Bakanlığı; Yükseköğretim Kurulu; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve üniversitelerin 2013 yılı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetin 2013 yılı için Millî Eğitim Bakanlığına ayırdığı bütçenin büyük bir bölümü, yaklaşık olarak 33 milyar TL'si sadece personel giderleri için ayrılmıştır. Yatırıma, eğitimin geliştirilmesine ve planlanmasına yeterince kaynak ayrılmamıştır. Bütçenin kalan kısmıyla altyapı sorunlarını, personel ve öğretmen açıklarını çözmek 2013 yılı için pek mümkün görünmemektedir.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisinden eğitim konusunda kürsüye çıkan veya mikrofona konuşan herkesin konuştuğu konular -baktığımızda- bina sayıları, öğretmen sayıları, derslik sayıları, kurdukları bilgisayar sınıflarının sayısı ve verdikleri tabletlerdir. Tablet konuları da ayrıyeten tartışmaya açılabilir ama ben bugün onu gündeme getirmeyeceğim. Burada okuyanların ve hizmet verenlerin, özellikle insan olduklarına çok fazla değinilmemektedir. Çünkü hizmet verdiğiniz, hizmet alan ve hizmet veren aslında insan. Bunların materyallerden çok daha farklı özelliklere sahip olduğunu önce bilmemiz lazım. Burada insan unsurunun ihmal edildiğini görmekteyiz. Özellikle eğitimde değerler konusu çok önem arz ederken değerler konusunun ihmal edildiğini görmekteyiz. Değerler adına eğitim sisteminde on yıl içerisinde neler verilmiştir, nasıl verilmiştir, bunun yansımaları nasıl olmuştur ve olmaktadır? Çocukların içki, sigara ve madde bağımlılığı yaşının kaça düştüğünü biliyor musunuz? Öğle aralarında özellikle bu çocukların nereye gittiğini biliyor musunuz? Ülkenin geleceği için çocuklar bu kadar önemli iken on yılda neler yapıldı? Bunların düşünülmesi lazım.
27 bin kayıp çocuktan bahsediliyor ve günde de bu kayıpların 25 olduğu vurgulanıyor. PKK'nın kaçırdığı çocuklar konusunda ülke bir suskunluk sarmalı içerisinde. Sayın İçişleri Bakanı, binin üzerinde çocuğun PKK'nın elinde olduğunu söylüyor. PKK'nın yarısının 18 yaş altında olduğundan bahsedilirken on yıllık iktidarınızda ihmaller bu çocukların şu andaki konumlarını belirlemiştir; onu vurgulamak istiyoruz.
Özellikle son günlerde gündemi meşgul eden kılık kıyafet konusuna da değinmeden edemeyeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptırdığımız bir çalışmada, ankette, araştırmada, özellikle bu konunun, Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nin disiplin problemlerini ve gelir dağılımları arasındaki uçurumu çok daha belirgin hâle getireceği yönünde hem öğrencilerin hem öğretmenlerin hem de velilerin çok fazla endişelerinin olduğunu vurgulamak istiyoruz. Ayrıyeten, özel okullara tanıdığınız "Velilerin yüzde 60'ı isterse ortak bir kıyafet belirlenebilir." maddesini devlet okulları için de neden koymadınız? Bunları da sormak istiyoruz çünkü Sayın Bakan "Abartma var." diyor ama yakın bir zamanda, önümüzdeki yakın bir gelecekte bunların gerçekten önü alınmaz sorunlara neden olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Özellikle, iktidar döneminde "başarı" kavramının içi başarısızlıklarla doldurulmuştur. Derslik sayıları, okul sayıları, bedava kitap, bilgisayar derken, bunlar başarının tek ölçütü olarak vurgulanmıştır. Eğitimin başarı ölçütleri -demin de bahsettiğimiz gibi- yalnızca bu sayısal verilerden mi oluşmaktadır? Ülkenin her tarafına okul yapsanız, her öğrenciye bir bilgisayar da verseniz acaba başarı değişecek mi? Çok fazla değişmediğini de görebiliyoruz. Özellikle, 42 bin okulu olan, 15 milyon öğrencisi olan ve 1 milyona yakın çalışanıyla bu sistemin her geçen gün çöktüğünün farkında mısınız?
Yakın zamanda özellikle uluslararası sınavlardan olan TIMSS sonuçları açıklandı. Bu sınav 4'üncü sınıf ve 8'inci sınıflara yapılmakta. Bu sonuçlara baktığımızda, 4'üncü sınıflar seviyesinde 63 ülke değerlendirilmiş, Türkiye, 63 ülke arasında matematikte 35'inci, fende 36'ncı sırada; 8'inci sınıf seviyesinde ise 42 ülke arasında 21'inci, matematikte 24'üncü sırada. Şimdi, uluslararası ortalamanın çok altında olduğunu belirtmek istiyoruz. Özellikle, matematikte dünya ortalaması 500 iken Türkiye'nin ortalamasının 452'de kaldığını vurgulamak istiyorum ben bu sürede.
Şimdi, bu son sınavda Lübnan'ın ve Tayland'ın önüne geçerek 2 puan sıralamamızı artırdık. Listelerin başında da Güney Kore, Çin, Singapur, Hong Kong ve Japonya gibi ülkeleri görebiliyoruz.
Özellikle, bu sınav sonuçları, başarı ölçütlerinide çok daha farklı konular üzerine odaklanılması gerektiğini de bize gösteriyor.
Özellikle, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de eğitim reformuna öğretmenler üzerinden başlanması gerekiyor. Öğretmenlerin yetiştirilmesi, statüsü ve maaşlarının burada etkili olduğunu da vurgulamak istiyoruz ki öğretmenler geleceğin liderlerini yetiştirsinler.
Şimdi, TIMSS sınavlarında -demin belirttiğimiz gibi- en başarılı ülkeler Singapur, Çin ve Güney Kore'ydi. Bunların sınav sorularını çaldıklarını varsayalım, çaldılar ki biz arka sıralarda kaldık, bizim çocuklar bunun için başarısız oldular. Bunlara en güzel cevap, soruları çaldırmayan, sınavlarda hiçbir hataya yer vermeyen ve soru basmayı unutmayan ÖSYM'nin yaptığı sonuçlara bakalım, acaba sonuçlar değişiyor mu, yani TIMSS'deki sonuçlarımız bizim ÖSYM'nin yaptığı sınavlarda değişiyor mu? Buraya baktığımızda 2012 YGS'de 50.805 adayın sıfır puan aldığını görüyoruz. Yine, 2012 LYS sonuçlarına göre 189.410 aday, en az bir puan türünden sıfır almış durumda yani liselilerin onda 1'i sıfır çekiyor. Bu da, aslında bu iktidar döneminde sürekli olarak hem sınav değişikliği hem de başarı kavramının içinin farklı doldurulmasıyla gündeme gelmiştir.
Şimdi, bu iktidar geldiğinde dendi ki: "Sınavları kaldıracağız." Ama bir bakıyoruz ki LGS kondu, OKS kondu, SBS kondu. Şimdi, biz de "HGS" diye öneriyoruz, bu da bizim önerimiz, "Hızlı Geçiş Sistemi" diye. Artık, sınavlar tarih olmalı çünkü bütün okulların tabelalarını? Bütün okulları tabela okullar hâline getirdiniz, içlerini boşalttınız. Fen liselerinin yalnızca tabelalarını değiştirdiniz, düz liseleri Anadolu liselerine çevirdiniz ama içlerini boşaltarak. Öğretmen liselerinin aynı şekilde içlerini boşalttınız. Türkiye ortalamasına baktığımızda 40 tane öğretmen lisesi Türkiye'nin ihtiyacına yeterliyken bunun şu anda 245 olması trajikomik olarak karşımızda durmaktadır.
Sadece liselere giriş sınavlarını kaldırabilmek için bütün liseleri Anadolu liselerine dönüştürdünüz ve bu eğitim sistemine yapılmış en büyük ihaneti de sizin döneminizde gerçekleştirdiniz. Özellikle üniversiteye giriş sisteminde uyguladığınız okul başarı puan sistemini de değiştirdiniz ve burada da -öğrencilerin hem özel okullara kayarak, onlarla anlaşma yaparak- 5 puanın, 5 ortalamasının verileceği garantisini aldıkları okullara çocuklar kaymış veya açık liselere geçmişlerdir. Bunu da belirtmek istiyoruz.
Özellikle 81 ilin tamamına üniversite açtınız ama görüyoruz ki önemli bir alanı oluşturan yurtlar konusunu ihmal ettiniz. Yine bakanlığın bize verdiği cevaba göre ilk etapta öğrencilerin yurt ihtiyacının yüzde 34'ü karşılanmakta. Kalan yüzde 66'lık öğrenci kimlerin yurtlarında, hangi şartlarda barınmakta? Bunları soruyoruz sizlere.
Üniversitelerdeki akademisyen özlük hakları yerle bir edilmiştir. Verdiğiniz ücretlerle üniversitelerde artık akademisyen kalmamaktadır. 1'in 4'ündeki bir yardımcı doçent 2.600 lira maaş almaktadır. Özellikle, yapılan araştırmalarda, asgari geçim endeksinin 3.120 lira olduğu bir ülkede 2.600 lirayla bu araştırma görevlilerini veya yardımcı doçentleri, akademisyenleri nasıl tutacaksınız? Bunu sormak istiyoruz.
YÖK Yasası da ayrı bir komedi hâlinde. Hâlâ üniversiteleri 80'li yılların YÖK Yasası ile yönetmeye çalışıyorsunuz. Ancak kontrolü ele geçirene kadar bunu eleştirdiniz ama şu anda da yine üniversiteleri bu yasayla incitmeye devam ediyorsunuz.
Özellikle şu anda, son günlerde en önemli konulardan bir tanesi atanamayan öğretmenler konusu. Sayın Bakan, şimdiye kadar neyi yapmayacağız dediyseniz hep yaptınız. Onun için diyoruz ki biz de binlerce öğretmen adayımızın duygularına tercüman olup, binlerce öğretmen adayımızın şubat ayında atanmasını biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizden istiyoruz çünkü bu arkadaşların girdikleri sınavın geçerlilik süresini yalnızca bir yıla indirdiniz siz. Şimdi de 15 farklı alandan sınav yapacaksınız. Biz de diyoruz ki: Bu arkadaşların artık, ne maddi ne de manevi olarak tekrar bu sınavlara hazırlanma güçleri kalmadı. Bunu da tekrar düşünmenizde fayda var.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sorular çalınırsa gene ne olacak, hazırlansa ne olacak?
ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Evet, orası ayrı bir problem ve teknik öğretmenler konusunda da 80 bine yakın teknik öğretmen atama beklemektedir ve bu çalınan sınav konusu da dünden beri yine gündemi etkilemektedir Medyada yer alan bilgilere göre kozmik odada kullanılmaması gerekirken bilgisayarların İnternet bağlantısının kullanıldığını görüyoruz. Çözüm üretmeye çalışırken ortaya koyduğunuz çözümler yeni sorunlar üretiyor, lütfen bunlara dikkat edin.
Eş durumu tayinlerinde artık çuvalladınız, binlerce öğretmeni mağdur ettiniz. Okullar açılmadan birkaç gün önce öğretmenlere alan değişikliği imkânını sundunuz. Öğretmenler de eşleriyle bir olabilmek için alanlarını değiştirdiler ama şu anda gerçekten mağduriyet yaşıyorlar çünkü değiştirdikleri alan on beş yıldan beri çalıştıkları alandan çok farklı, değiştirdikleri alanlarda öğretmenler zorlanıyorlar. Bunun için buna da dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Önemli konulardan bir tanesi öğretmenlerin itibarı. Diyoruz ki: Yirmi beş yıllık bir öğretmen sitem ediyor size: "Derecem 1'in 4'ü, maaşım 2.220 lira, aynı derecedeki bir hemşire 2.500, imam 2.400, polis memuru 2.850, uzman çavuş 2.500 alıyor; bu mu sizin adaletiniz?" diyor. Göreve yeni başlayan bir öğretmenle hizmetlinin maaşı da aynı.
Hatay'da, İl Millî Eğitim Müdürlüğünün yaptığı, yazdığı komik bir yazı var özellikle vurguluyorum. Hatay İl Millî Eğitim Müdürlüğünce, "Öğretmenlerin atama, iş ve işlemlerini takip için İl Millî Eğitim Müdürlüğünü lüzumsuz yere meşgul etmemeleri ve zaman kaybına yol açmamaları" isteniyor. Bunlar, zabıtaya mı başvuracak değerli milletvekilleri? Yani "Rahatsız etmeyin." deniliyor ve "Bize başvurmayın." şeklinde, özellikle tayin ve atamalarla ilgili olarak ve bir diğer Alo 147 hattı, artık bütün öğretmenlerin onurlarını kırdınız. Bu işler çığırından çıktı. Bunun tekrar düzeltilmesi gerekiyor.
Eğitimde sürekli suçlu arıyorsunuz. Çözüm üretmeye çalışırken ortaya koyduğunuz çözümler yeni sorunlar üretiyor. Öğretmenleri tembellikle suçladınız, okul yöneticilerini beceriksizlikle suçladınız, artık dönün kendinize bakın "Ben kimim? Ben ne yapıyorum? Nasıl bir yöntem izliyorum? Ben bu millî eğitimi nasıl bu hâle getirdim? Eğitimden hiç anlamadığım hâlde bu makamda neden oturmakta ısrar ediyorum?" sorularını sorun.
Biz eğitime işletme olarak bakmıyoruz, çocuklarımızı malzeme olarak görmüyoruz, ülkeyi seviyoruz ve 2013 yılı bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Topcu.