| Konu: | İnsan hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 07.04.2020 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Yurttaşlarımızın Berat Kandili'ni de kutluyorum ve sağlığa vesile olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, zor zamanlardan geçiyoruz, bütün dünya zor zamanlardan geçiyor. Yani herhâlde dayanışmayla, adalet duygusuyla ve bir arada bu zor günleri de aşacağız ancak bu zor günlerde bizden beklenen, bu Parlamentodan beklenen, devletten beklenen çok önemli şeyler var. Öncelikle, yurttaşlarımızın tam da bu dönemde devlete güven duyacakları bir yönetim tarzının olması lazım; keza, adalet duygusunun herkes bakımından eşit uygulandığı bir dönemin olması lazım. En çok yardıma ihtiyacı olan yurttaşlarımıza, yoksullara, emekçilere, işsizlere, işsiz kalanlara, gündelik çalışanlara en fazla devlet elinin, yardımın, dayanışmanın uzanması gereken bir dönemdeyiz aynı zamanda ve tabii ki yaşam hakkı devletin güvencesi altında olan cezaevlerindeki yurttaşlarımızın, tutuklu ve hükümlülerin başta yaşam haklarını ve sağlık haklarını gözetmek durumundayız.
Bugün görüşmelerine başlanacak infaz yasası var yani bir diğer anlatımla af yasası, kısmi bir af yasası, Parlamentonun gündeminde olacak bugün, yarın belki. Şimdi, kulakları bizde olan, gözleri bizde olan binlerce insan var, sadece cezaevinde olan insanlar değil; onların yakınları, kardeşleri, çocukları var.
Bugün bu Parlamentoya gelecek yasa teklifi sadece hükümlülerle ilgili ve kısıtlı bir yasa teklifi ve infaz bakımından eşitliği, adaleti sağlamayacak bir yasa teklifi. Aynı zamanda da bu dönemin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük ve infazda eşitliği esas almayan, çağdaş infaz hukukunun asıl hedefi olan suça göre infaz değil, suçun türüne göre değil suçluya göre, suçlunun tehlikeli olup olmamasına, mükerrir olup olmamasına ve toplum için tehlikeli olup olmamasına göre bir infaz sisteminden daha öteye, suç tiplerine göre infaz indirimi sağlayan bir yasa teklifi ve gerçek anlamda adaleti sağlamayan bir yasa teklifi.
Ama bunun da ötesinde, cezaevlerinde binlerce tutuklu var değerli dostlar, değerli milletvekilleri; binlerce tutuklu var. Bunlarla ilgili olarak bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yok elbette ki. Sonuçta mahkemelerin, savcılıkların; eğer soruşturma varsa savcılıkların, kovuşturma varsa mahkemelerin, istinaf mahkemelerinin, Yargıtayın ilgili dairesinin bu konularda bir karar vermesi gerekir. Ancak mahkemelerin ve savcılıkların bu konuda adım atmadıklarını görüyoruz. Tutuklama yerine geçen adli kontrol tedbirlerinin tutuklular bakımından uygulanmadığını görüyoruz. Oysa duruşma günlerini beklemeksizin dosyaları resen ele alıp bu konuda karar verebilirlerdi. Bütün Türkiye'nin neredeyse karantina altında olduğu bir dönemde hangi suçlu, hangi tutuklu hangi delili karartacak, hangi tanığı etkileyecek ve nasıl kaçma şüphesi içerisinde olacak, nasıl? Bir şehirden başka bir şehre, bir ilçeden başka bir ilçeye gitmenin bile mümkün olmadığı bir dönemde, bu salgın döneminde nasıl bu gerekçelerle mahkemeler hâlen tutukluluk hâlinin devamına karar veriyor? Hem de başka tedbirlere dönüştürülmesi mümkün olan, eğer mahkûm olsalar mümkün olan tutuklular bakımından; gazeteciler bakımından, aktivistler bakımından nasıl böyle kararlar veriyor?
Ben burada bir çağrıyı da Sayın Cumhurbaşkanına yapmak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanının koyduğu rezerv nedeniyle, tahliye olup sonradan tekrar tutuklanan yurttaşlarımız var, siyasetçiler var, aktivistler var. Tahliye olmuşlardı ama Sayın Cumhurbaşkanının koyduğu rezerv nedeniyle tekrar tutuklandılar. Bunların başında, yıllarca bu Parlamentoda üyelik yapmış meslektaşım Selahattin Demirtaş var; tahliye olmuştu ancak Sayın Cumhurbaşkanı "Nasıl tahliye olur?" dediği için bir daha tutuklandı. Osman Kavala var. Osman Kavala da tahliye olmuştu ama Sayın Cumhurbaşkanının grup toplantısında yaptığı konuşmadan sonra, akşam başka bir suçtan dolayı tekrar tutuklandı. Ahmet Altan var 70 yaşında; tahliye olmuştu, hüküm veren mahkemede tahliye olmuştu ama yapılan kampanya sonrasında yetkisiz bir mahkeme tarafından tekrar tutuklandı. Selçuk Kozağaçlı tahliye edilmişti, tekrar tutuklandı. Bunun gibi onlarca ismini sayamayacağımız insan var. İdris Baluken var; tahliye edilmişti sonra tekrar tutuklandı ve konulan rezerv nedeniyle mahkûm oldu. Böyle birçok siyasetçi var.
Değerli arkadaşlar, bakın, bunların bütün vicdani yükü bu Parlamentonun ve başta Sayın Cumhurbaşkanının üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Zira bu pandeminin, bu salgının ilk vuracağı yer cezaevleridir, nitekim vurmaya başladı. Biraz önce aldığımız bir bilgiye göre Şakran Cezaevinde ikinci bir cezaevi hekimi daha virüs ön tanısıyla tedavi altına alınmış yani sonuç itibarıyla, bu hekim mutlaka cezaevi ortamından bunu kapmıştır dolayısıyla yaygınlaşması hâlinde bir kırımın meydana gelmesi mümkündür. O nedenle, buradan, bu Parlamentonun hep birlikte aynı zamanda yargıya, yargıçlara, savcılara çağrı yapması lazım. Çünkü bu kararı vermeyen yargıçlar, bu davalar bakımından söylüyorum, ileride olası kasıtla adam öldürme suçunun failleri olabilirler. O nedenle bugün, burada bu görüşmeler başlarken yargıya da mesajlarımızı iletelim ve siyasetçiler de yargının yolunu bu şekilde açsınlar. Hükümlüler bakımından da gelecek yasanın infazda eşitlik ve adaleti sağlayacak bir yasa olması için çaba içerisinde olacağımızı bir kez daha buradan ifade ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi ile MHP milletvekillerini de bu konuda tutum almaya çağırıyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum ve sağlıkla kalın diyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)