| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 24.03.2020 |
AHMET ŞIK (İstanbul) - Teşekkürler.
Herkese merhaba.
Birkaç hafta içinde tüm dünya ölümcül bir virüs salgını ve yıkıcı etkileriyle boğuşur hâle geldi. Virüs, ülkeler ve kıtalar arasında muazzam bir hızla yayılırken Türkiye'de sorumluluk ve görev sahibi olanlar ya sessiz kaldı ya da gerekli önlemlerin alınmış olduğuna halkı inandırmaya çalıştı. Hâl böyle olunca televizyon ekranları da şarlatanlara kaldı. Ve şimdi göz göre göre gelen bir felaketle yüz yüzeyiz. Ülkece alınan en yaygın önlem, herkesin birbirine tekrarladığı bir öğütten ibaret: "Evde kalın, herkes evinde kalsın." Kuşkusuz herkesin, hepimizin buna uyması gerekiyor ama herkes evinde kalabiliyor mu, sorun bu. Coronavirüs belasından kurtulsa bile adına "kaza" denilen bir iş cinayetinin kurbanı olacağını bildiğimiz inşaat işçileri mesela. Ya da evinde oturanların siparişlerini hazırlayan kargo şirketlerinde çalışanlar, o siparişleri kapımıza getiren kuryeler. Fabrikalarda tekstil atölyelerinde gayriinsani koşullarda çalışmaya devam ettirilenler. "Evde kalın." öğüdüne uyarak daha da çoğalttığımız çöplerimizi toplayanlar. En küçük aksırığımızda "Yoksa ben de mi?" şüphesiyle hastaneye gittiğimizde karşımıza çıkan doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar, o hastaneyi temizlemeye çalışanlar. Ezcümle gündelik emeğiyle karnını doyurabilme "yaşamak" diye belletilen milyonlar bahsi geçenlerin kendisi. Bu sınıfsal grubun içinde olduğu hâlde evde oturma çağrılarına uyanlar da var elbet. Kimisi zorunlu tutulduğundan kimisi de mecburiyetten kapanan iş yerlerinde çalışırken zorunlu ücretsiz izne çıkarılanlar, hatta işsiz bırakılanlar. Yani, neşemiz hiç yerinde değil.
Bir virüs belasıyla ülkelerin, devletlerin, iktidarların ne tür yapısal sorunlar ve zihnî zafiyetler içinde olduğu da tüm çıplaklığıyla görünür oldu. Her ülke kendi meşrebince ve olanakları ölçüsünde mücadele etmeye çalışıyor, teşvik paketleri açıklıyor. Ciddi bir finansal destek gereken bu önlemleri alan ülkelerin açıkladıkları mücadele programlarının ülke gayrisafi yurt içi hasılası oranlarına baktığımızda en yüksekte ABD var yüzde 19'la, en düşük olanı Hollanda'da da yüzde 11. Bu listeye sonradan katılan ülkelerden olan Türkiye'de ise sadece yüzde 2. Parasal karşılığı 100 milyar lira olan teşvik paketinde akılda kalan tek şey dağıtılacak kolonyalar oldu. Hak yemiş olmayalım, paketin yüzde 2'sine denk gelen 2 milyar lira da ihtiyaç sahiplerine nakdî yardım olarak ayrılmış durumda.
Sözün özü, "coronayla mücadele stratejisi" diye virüsün enfekte olma hızını ve ölümleri engellemeye hiçbir etkisi olmayan tuhaf maddelerle doldurularak kalabalıklaştırılmış bir paket açıkladınız. Yağma ve talan ekonomisiyle ortaya çıkan finansal krizin doğurduğu zayıflık görünür olmasın diye de sahici bir mücadeleye yönelemiyorsunuz. Yani, neşemiz yerinde değil. Tüm ülkeyi içine alan ağır bir salgınla mücadelede dünyanın geri kalanı ile Türkiye arasındaki en temel fark da bu; meselenin önemini ve büyüklüğünü anlamaya, anlatmaya ve çözüm üretmeye yönelik tedbirlerin değil, fırsatların kollanması ya da bilhassa yaratılması. Mesela, salgının 5'inci gününde koruma alanlarının imara açılması, 11'inci gününde kayyum gasbı ve seçilmişlerin tutuklanması, bir de yaşlı yurttaşların nefret odağı hâline getirilmesine neden olan sahte önlemleriniz var. İşte, fırsatçılık dediğimiz de bu. Bunca yıllık iktidarınız döneminde karşımıza çıkan tüm krizlerde olduğu gibi buradaki refleksiniz de aynı, "fıtrat" diye başlıyor, mevzuyu sabır ve duaya bağlıyorsunuz. "Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz" diye başlayan cümlelerin ardından "hepimizin içinde olduğu" yalanıyla süslü, bilindik "gemi" metaforuyla devam ediyorsunuz. Neşemiz tabii ki yerinde değil.
Vergisiyle, sigortasıyla, kredi borçlarında ertelemelerle, yapılandırılmalarla, aynı gemide olduğunuz sermaye sahipleriyle "Yüzün gülüyor." diye şakalaşılarak açıklanan sözde mücadele paketinizden yararlananların neşesi elbette yerinde. Gücünü kutuplaştırmadan alan iktidarınızın emekçiler, yoksullar ve yoksunlar başta olmak üzere toplumun bütününü kapsayan önlemler alması fıtratınıza aykırı, biliyoruz.
Neyle yüz yüze olduğumuzun farkındayız: Sermayeye neşe, yoksullara daha da yoksulluk ve işsizlik, geniş yığınlara yalan, yaşlılara kolonya, canını riske eden sağlık çalışanlarına alkış ve bunların büyük bir lütuf olarak görülmesini isteyen de bir iktidar anlayışı, her seferinde "Aynı gemideyiz." yalanıyla herkesten iktidarınızı daim kılacak fedakârlığı göstermeye zorlama, aksini savunanlara terörist, vatan haini, darbeci, casus yaftalamasıyla zindan.
Hayır, neşemiz hiç yerinde değil, devleti yöneten iktidarın rantına ortak olan sizler ile sizin dışınızda kalan fedakârlığa zorladığınız bizler aynı gemide değiliz. Salgın başladıktan günler sonra ortaya çıkıp kalkan oldukları sermaye sahiplerini neşelendirenler ile evine bir ekmek getirmek için çalışmak zorunda olanlar, ölüm riskini göze alıp dışarıya çıksa da para kazanması garantide olmayanlar aynı gemide değiller. İş yerlerini kapatmak zorunda kalanlar, kimi zorunluluktan, çoğu fırsatçılıktan ücretsiz izne çıkarılan ya da işsiz bırakılanlar ile elektrik, su, ısınma giderlerine ilişkin faturaların ertelenmesi önerisine bile "Gündemimizde yok." üstenciliği ve aşağılamasıyla yaklaşanlar aynı gemide değiller.
Bitirebilir miyim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
AHMET ŞIK (Devamla) - Bir yanda bu salgını, neden olduğu ekonomik sorunların ve siyasi tıkanmışlığın önünü açacak bir fırsat, gücün yeniden tahkimatı için Allah'ın ikinci bir lütfu olarak görenler, öte yanda belirsizlik ve endişe içinde gerçek tehlikelerle yüz yüze olup dertleri gündem edilmeyen, neşelenmeleri kimsenin umrunda olmayan kalabalıklar. Hayır, ne neşemiz yerinde ne de aynı gemideyiz.
Basit bir fizik kuralıdır: Zincirin gücü en zayıf halkası kadardır. Ülkeler ise en zayıf halkası kadar, iktidarlar ise o zayıf halkayla kurdukları bağ kadar güçlüdür. Bu yüzden yapmanız gerekenler şunlardır: Yurt genelinde genel karantina getirilmeli, herkese test ve tedavi olanağı sunulmalı, sağlık emekçilerine güvenli ve güvenceli çalışma ortamı yaratılmalı, işten çıkarmalar yasaklanmalı, ücretsiz izne zorlananlar ile işsiz bırakılanlara maaşlarının asgari ücrete kadar olan kısmı ödenmeli, kapanmak zorunda kalan küçük işletmelere önlemler süresince vergi muafiyeti sağlanmalı, elektrik, su, ısınma giderlerini oluşturan fatura tahsilatları iptal edilmeli...
Bir cümleyle bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ŞIK (Devamla) - Ceza infaz ertelemesi ve erken tahliye yoluyla hapishaneler boşaltılmalı, erken terhisle zorunlu olarak silah altında tutulanların da evlerine dönüşü sağlanmalı ve elbette, her zaman şeffaf olmalısınız. Şimdi kaynak soracaksınız, bunun için de bir önerimiz var: İhtiyat akçesi dâhil hazineyi "devlet ihalesi" adı altında yağmalattıklarınızın cebine el atabilirsiniz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)