| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 17.03.2020 |
SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba yasa teklifinin 14'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle Halepçe katliamında yaşamlarını yitirenleri saygıyla anmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi 16 Mart 1988 tarihinde Halepçe'de, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 5 binden fazla sivil insan kimyasal silahlarla katledildi. İnsanlık tarihi adına böylesi katliamların bir daha yaşanmaması için ortak bir tavır geliştirilerek Halepçe katliamının soykırım olarak kabul edilip lanetlenmesi gerekmektedir. Bu vesileyle buradan, katliamın bir soykırım olarak kabul edilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Görüşülmekte olan torba yasa teklifiyle yine 20'den fazla farklı kanunda değişiklik öngören maddeler bir arada harmanlanıp Genel Kurul gündemine getirilmiştir. Hep söyledik, yine söylüyoruz: Bakın, bu torba yasa uygulaması evrensel hukuk kurallarına da aykırıdır. Yasalar yapılırken sivil toplum örgütleri ve ilgililer etkili bir şekilde katılım gösterebilmelidir. Şimdi, yine daha öncekiler gibi, ülke gündeminden apayrı bir yasama faaliyeti için Meclis Genel Kurulunda bir araya gelmiş bulunduk.
Değerli milletvekilleri, tüm dünya, tüm insanlık şu an Dünya Sağlık Örgütünün de belirttiği bir pandemiye karşı bir mücadele hâlinde, "Bu salgını nasıl engelleriz, nasıl artan can kayıplarının önüne bir an önce geçebiliriz"i tartışmaktadır. Birçok ülkede sağlık sistemleri çökmüş durumda. Ülkemizde yaşanan gelişmeleri Sağlık Bakanlığının yaptığı açıklamalar doğrultusunda takip ediyoruz.
Bu noktada çok hızlı hareket edilmeli ve dünya çapında devam eden salgının ülkemizde de yayılmasının önüne geçilmelidir. Alınan önlemlere ek olarak alınması gereken birçok önlem daha bulunmaktadır. Salgının devam ettiği bu süreçte devlet hastaneleri ve özel hastaneler sağlık hizmetlerini ücretsiz vermelidir.
Yine bazı belediyeler yaptıkları açıklamada, su borçlarını ödemeyen abonelerin sularının salgından dolayı kesilmeyeceğini bildirdiler. Bu yaklaşım tüm belediyeler tarafından yaygınlaştırılmalı. Aynı şekilde elektrik ve doğal gaz abonelerine ilişkin bir düzenleme yapılarak borçları mutlaka ötelenmelidir. Hiçbir yurttaşın elektriği ve doğal gazı kesilmemelidir çünkü temizlik ve hijyen bu aşamada salgınla mücadele için en etkili yoldur.
Değerli milletvekilleri, corona virüsüyle ilgili bütün kaynaklarda ve bilimsel çalışmalarda, virüsün yayılmasını engellemek için kişisel hijyen kurallarına uymanın ve bunu mutlaka sağlamanın yanı sıra bağışıklık sisteminin de güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir. Şimdi, bu noktada, sağlık koşullarının son derece kötü olduğu ve sağlık hizmetlerine ulaşmanın çok zor olduğu, hijyen şartlarının olmadığı ve yoğun hak ihlallerinin yaşandığı, darp ve kötü muamelenin bir rutin hâline geldiği cezaevleri, uluslararası sağlık kuruluşları ve meslek örgütleri tarafından, ortaya çıkan bu salgından en fazla etkilenecek yerler arasında sayılmaktadır.
Adalet Bakanlığının verilerine göre, en son -en son veri diyorum çünkü AKP iktidarı döneminde cezaevi sayısını sürekli artırmaktadır, belki vereceğim rakamların güncellenmesi gerekebilir- verilere göre 263 kapalı ceza infaz kurumu, 76 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 9 kadın kapalı ceza infaz kurumu, 7 kadın açık ve 7 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 366 ceza infaz kurumu bulunuyor. Toplam kapasitesi 200 binlerle ifade edilen cezaevlerinde, toplam kapasitenin çok üstünde bugün 300 binden fazla insan bulunmaktadır. Bunlar arasında 2.500 çocuk, yine anneleriyle beraber cezaevinde olan 800 çocuk ve binlerce hasta mahpus bulunmaktadır. Çoğu ağır hasta olan mahpuslar serbest bırakılma şartlarının oluşmuş olmasına rağmen, Adli Tıp Kurumunun raporlarına rağmen hâlâ cezaevlerinde tutulmaktadırlar.
Cezaevleri ölüm evleri olmamalıdır. Cezaevlerine ilişkin etkili ve kesin sonuç yaratacak adımların bir an önce atılması gerekmektedir. Salgından kaynaklanabilecek korkunç bir tabloyla karşı karşıya kalmamak için bir an önce hasta ve yaşlı tutukluklar tahliye edilmeli, hükümlülere yönelik de cezalarının ertelenmesi dâhil farklı denetimli serbestlik sağlanabilmelidir.
Tüm hukuk sistemlerinde olduğu gibi bizde de tutuklama bir tedbirdir. Tutuklama, delillerin korunması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önleme ve benzeri nedenlerle geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir. Kişi özgürlüğünü, güvenliğini kısıtlayan tutuklanma müessesi istisnai bir tedbirdir ancak ne yazık ki bizdeki uygulamada istisna olmaktan çıkmış, sürekli başvurulan bir tedbir hâline gelmiştir. Artık tutuklu ve hükümlü sayısı 300 binler gibi korkunç rakamlarla ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde çok dar bir alanda, kapasitenin çok üstünde mahpus bulunmakta, banyo ve tuvaletler başta olmak üzere bir çok alan ortak kullanılmaktadır. Bu ortak kullanım sonucu salgının cezaevlerine ulaşması hâlinde çok hızlı yayılacağı ve bu kötü koşullardan dolayı büyük can kayıplarının yaşanacağı ortadadır. Son zamanlarda cezaevlerinde artan hak ihlallerini birçok defa Meclis kürsüsünden dile getirdik ancak en ufak bir olumlu sonuç alamadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
SAİT DEDE (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Şimdi, Bakanlığın coronavirüsle ilgili başlattığı cezaevlerine ilişkin önlemde yine tecritle yine izolasyonla karşı karşıya kalıyoruz. Bakın, yine söylüyorum: Cezaevleri, sağlık ve hijyen açısından son derece yetersiz ve salgın hastalıklarının hızla yayılacağı mekânlardır. Bu mekânlarda sağlıklı bir alan yaratmak imkânsızdır. Buradan çağrıda bulunuyorum: Ceza ve tevkifevlerindeki tutuklular derhâl tahliye edilmeli, hükümlülerin de cezaların ertelenmesi veya uygun başka denetimli serbestlik kriterlerine göre cezaevlerinden tahliyeleri sağlanmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)