| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 12.03.2020 |
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 12 Mart birçok şeyin yıl dönümü ve 12 Mart Gazi katliamının da yıl dönümü.
Öncelikle, Koçgiri, Dersim, Ortaca, Kırıkhan, Elbistan, Hekimhan, Malatya 1978, 4 Eylül 1978 Sivas, 12 Eylül faşizmi, 2 Temmuz 1993 Madımak ve sözünü ettiğim Gazi katliamı, 16 Mart 1995 Ümraniye katliamı ve Gezi'de katledilen canlarımıza dair sistematik bir katliam politikası olduğunu, bunun kapı işaretlemeleriyle ve -dün de Armutlu Cemevi'ne- sistematik bir şekilde yapılarak devam ettiğini ve aynı zamanda sistematik bir asimilasyon politikası içerdiğini de ifade etmemiz gerekir.
12 Mart 1995'te sistematik olarak yapılan bu katliamda eş zamanlı olarak üç kahve taranmış ve bu kahvelerde dedemiz olan Alevi Dedesi Halil Kaya katledilmiştir. Bunun akabinde, halkın meşru demokratik taleplerini istemek ve bu katliama, bu inkârcılığa, bu ırkçılığa "Dur." demek için sokağa çıkması vesilesiyle, halkın üzerine hedef gösterilerek ateş açılmış ve 22 canımız daha sistematik bir şekilde katledilmiştir.
Gelişen olaylar, baskılar, saldırılar ve zulüm karşısında 4 maddelik bir talepte bulunulmuş, cenazelerin verilmesi, sokağa çıkma yasağının kaldırılması, gözaltıların bırakılması ve asker ile polisin sokaklardan çekilip sosyal yaşamı abluka etmeye son verilmesi gibi insani talepler kabul edilmediği gibi, 16 Martta bu sefer adı "Mustafa Kemal" diye değiştirilen Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi'nde katliam başlamış ve orada da toplamda 40'a yakın insanımız katledilmiştir. Bununla ilgili, 20 polis hakkında müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek iddiasıyla dava açılmış ama bütün bu davalarda olduğu gibi dava Trabzon'a sürgün edilmiş. 11 Eylül 1995'te görülmeye başlanan dava 2002'de sonuçlanmış ve tüm süreçlerinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuran 22 kişinin başvurusu sonucunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde düzenlenen yaşam hakkının ihlal edildiği ve 13'üncü maddesindeki millî makamlara başvuru yolunun kapatılması söz konusu olduğu için Türkiye suçlu bulunmuş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm edilmiştir. Bu konuyla ilgili olarak 12 Mart 2008'de araştırma önergesi veren ve şu anda zebani hukukuyla tutuklu bulunan Gültan Kışanak arkadaşımı da buradan sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün Gezi direnişi sırasında katledilen Abdullah Cömert'in katili olan polise altı yıl on ay ceza verildi. Avukatı ve ailesi bu cezanın komik olduğunu ve bu cezanın bir savuşturma politikası olduğunu söylediler. Biz de aynı şekilde katılıyoruz. Ve Gazi katliamı sırasında devlet görevinde olan İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe bu konuyla ilgili yargılanmamıştır, yargılanması gerekirdi. Zira Mehmet Ağar'ın "Bin operasyon yaptık." dediği operasyonlardan bir tanesi Gazi katliamıdır.
Bu çerçevede 12-13 Mart 1995'te Gazi Mahallesi'nde meydana gelen olaylarda yaşamını yitiren 17 kişiden 9'unu öldürdükleri iddia edilen 20 polis hakkındaki yargılama savsaklamayla sonuçlanmış, biz de hakkımızı kullanarak Anayasa'nın 98'inci maddesi, TBMM İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereği bir araştırma yapılması gerektiğini önerdik. Neden bir araştırma? Bu cezasızlık politikasına, bu sistematik katliam politikasına, bu ret ve inkâr politikasına son vermek için. 2008 yılında, benim de yöneticisi olduğum Alevi kurumları olarak başlattığımız ve Türkiye'de hemen herkese ezberlettiğimiz "eşit yurttaşlık" olgusu hâlâ askıdadır; eşit yurttaşlığımız hâlâ ihlal edilmektedir, ihmal edilmektedir, saldırılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Eşit yurttaşlığın temel olgu ve esaslarından bir tanesi, bu yargılama süreçlerinin hukuki düzenlemesinin ve sonuçlarının insan haklarına, temel özgürlüklere, inanç özgürlüğüne, kamusal alana, toplumsal yaşama dair ortaya çıkacak, insanları, toplumu ve vicdanları ikna eden sonuçlarıdır. Gazi katliamıyla ilgili yapılan yargılama ve mahkeme süreci tamamen bir savsaklamadan ibaret olup dava Trabzon'a sürgün edilmiş ve dönemin yetkilileri bu konuda yargılanmamış. Kaldı ki -tekrar ediyorum- dönemin yetkililerinden Mehmet Ağar "Bin operasyon yaptık." demiştir, Gazi katliamı da bu bin operasyondan bir tanesidir.
Başta Halil Dede olmak üzere, katliamda yaşamını yitiren canları sevgi ve saygıyla anıyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)