Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 67 |
Tarih: | 11.03.2020 |
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekilimiz Sayın Nilgün Ök ve arkadaşlarımız tarafından teklif edilen 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle tüm emekçi kadınları, özellikle canını, kanını bu toprakları bize vatan yapmak için veren şehit kadınlarımız başta olmak üzere tüm kadınları şükranla, minnetle anıyorum.
Bugün Genel Kurulda görüştüğümüz bu kanun teklifini daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda da değerlendirdik, tartıştık. 38 maddelik bu kanun teklifi, öncelikle vatandaşlarımızdan, sivil toplum kuruluşlarından sahadaki biz milletvekillerine gelen, hatta kamudaki uygulayıcılardan da gelen talepler doğrultusunda arkadaşlarımız tarafından çalışıldı ve akabinde Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışıldı.
Öncelikle şunu söylemem lazım: Ben bir deprem bölgesi milletvekiliyim. Düzce ilimizde, bölgede, biliyorsunuz, 1999 yılında çok büyük bir deprem yaşadık, can kayıpları yaşadık. Deprem görmüş bir ilin vatandaşı olmanın ya da deprem sonrası ayağa kalkmanın sıkıntılarını en çok yaşayanlardan biriyim.
Doğal afetler döneminde, özellikle o günlerde ne yazık ki Ankara depremden ertesi gün haberdar oluyordu. O günlerden bugünlere, yaklaşık yirmi yılda -bunun büyük bir kısmı da AK PARTİ iktidarında- artık anında müdahale eden, krizi anında yöneten, bir afetle karşılaşıldığında afetzedeye -ki yakın zamanda biz Düzce'de benzer bir şekilde bir sel felaketi yaşadık; bölgede, Karadeniz Bölgesi'nde sel felaketleri yaşandı; Van'da çığ felaketi yaşandı, Malatya ve Elâzığ'da deprem yaşadık- anında müdahale eden, tüm kurumlarıyla devletin varlığını hissettiren bir devlet hâline geldi artık Türkiye.
Burada, bu pakette, tabii, afetzedelerin, afetzede elektrik tüketicilerinin de sorunlarını çözmekle ilgili bir madde var; özellikle elektrik tüketimleriyle ilgili, önümüzdeki bir yıl içinde yani afetten sonraki bir yıl içinde bu ödemelerinin ertelenmesi, oluşan faizin de Bakanlık tarafından karşılanmasına yönelik bir düzenleme.
Bir de tabii, bu teklifte çok önemsediğim bir başka madde de gazilerimizle ilgili olan madde. 2011 yılında Aile Bakanlığı -o günkü adıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı- kurulduğunda şehit yakınları ve gazilerimize farklı kurum ve kuruluşlarca hizmet verilirken -o gün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde bir daire başkanlığı- bugün bir genel müdürlük olarak hizmet veriliyor. Burada amacımız, hem şehit yakınlarının yaralarını sarmak ve onlara olan borcumuzu bir şekilde ödemekle ilgili politikalar üretmek ve takip etmek, diğer yandan da gazilerimizle, onların sonraki yaşamlarıyla, onlara olan borcumuzu ödemeyle ilgili çalışmalar yapmak.
Tabii, ben bunları anlatırken, şehitlerimizi anlatırken, gazilerimizi anlatırken terörist cenazelerine omuz verenlerin bunları anlamasını beklemiyorum, anlamaları mümkün değil. Özellikle STK'lerden yani gazilerimizle ilgili çalışan sivil toplum kuruluşlarından gelen bir talep değerlendirildi bu kanun teklifi çalışmasında. Gazilerimizin, malullük emeklilikleri dışında, onlara verilen çalışma haklarını kullanmalarından kaynaklanan bir yaşlılık emeklilikleri yani ikinci bir emekli aylıkları söz konusuydu. Biliyorsunuz, mevcut çalışma yasamızda 7200 iş günü ve 65 yaş uygulaması var. Biz, bu teklifle, gazilerimiz için 65 yaş uygulamasını kaldırıyoruz ve 7200 iş gününü de 5000 iş gününe çekiyoruz.
Diğer yandan, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın talepleri var hem bireysel emeklilikle ilgili hem askerlikle ilgili hem de orada olan boşanmaların tanınması ve tenfiziyle ilgili. Biliyorsunuz, geçmiş dönemde de ciddi sorunlardı; bu konuyla ilgili, bunların tanınmasıyla ilgili bir önceki Parlamento döneminde de bir kanun çıkarmıştık. Burada, orada yapılan boşanmaların Türk iç hukukunda tanınmasını kolaylaştıran düzenlemeleri ve az önce bahsettiğim düzenlemeleri getiriyoruz.
Aslında, anlatacağım çok şey var ama zaten maddelere geçtiğimizde tek tek üzerinde tartışacağız.
Az önce burada bir "soykırım" ifadesi kullanıldı. Ben, benim için soykırım ne demek, ondan bir cümleyle bahsetmek istiyorum. 2018 yılında henüz yaşını doldurmamış Bedirhan bebeğe ve annesine kıymaktır soykırım. 2016 yılında altı aylık hamile Şerife Özden Kalmış'a kıymaktır soykırım. Onlara sesini çıkarmayanlar, zımnen bu soykırımı onaylamaktadır ve soykırımın ortağı olmuştur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, aziz Türk milletine saygılarımı iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)