GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:40
Tarih:14.12.2012

CHP GRUBU ADINA RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken sizi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, burada on dakika içinde -söylenecek- var olan konuları ve problemleri ortaya koyabilmek çok kolay değil ama bunun için belli bir öncelemeye gitmek zorundayız. Tabii, Kalkınma Bakanlığının görevi, misyonu ve yaptıkları itibarıyla söylenecek çok fazla konu ve tartışacak çok fazla şey var ama ben birkaç konu üzerinde özellikle odaklanmak istiyorum.

Bunların 1'incisi: AKP döneminde, yani 2003-2012 döneminde ve sonrası döneme ilişkin olarak var olan vizyon içinde AKP'nin temel ekonomik büyüklüklerdeki performansının ne olduğudur.

Şimdi, şunu göz önüne almak zorundayız: Dünyadaki, uluslararası plandaki ve dünya ekonomisindeki gelişmeler Türkiye ekonomisini de çok yakından ilgilendirmektedir. Ancak AKP döneminde dünya ekonomisindeki gelişmelerin ve uluslararası plandaki gelişmelerin çok fazla dikkate alınmadığını görmekteyiz. Türkiye ekonomisinin daha önceki dönemlerden taşıdığı ve bugünlere getirdiği problemleri AKP döneminde devam etmiş, azalmamış, tam tersine ağırlaşmıştır.

2003-2007 dönemi dünya ekonomilerinin son derece canlı olduğu, ekonomik büyüme hızının yüksek olduğu ve uluslararası likiditenin çok bol olduğu bir dönemdir. Buna dayalı olarak o dönemde de büyüme hızında ciddi artışlar kaydedilmiştir.

Ancak baktığımız zaman, tabii, burada analizi şöyle yapmak gerekiyor: Türkiye ekonomisinin büyüme hızı ya da belli alanlardaki performansı önemli ama bunu benzer ülkelerle kıyaslayarak bir sonuca varmak noktası da önem arz etmektedir diye düşünüyorum. Bu açıdan baktığınızda Türkiye ekonomisinin büyüme hızı elbette gelişmiş ülkelerin üzerindedir ama bizim gibi gelişmekte olan benzer ülkelerle kıyaslandığı zaman düşüktür. Gelişmiş ülkelerden yüksek olması normaldir çünkü onlar olgun ekonomilerdir, olgun ekonomilerin büyüme hızı doğal olarak daha düşük olacaktır.

2008-2009 küresel ekonomide bir yavaşlamanın olduğu bir dönem olmuştur. Bu, Türkiye ekonomisine de yansımıştır. Ancak şunu söylemek istiyorum: Küresel kriz Türkiye ekonomisini vurmadan önce de Türkiye ekonomisinde büyüme ve diğer ekonomik göstergelerdeki performanslarda ciddi zayıflamalar olmuştur. Türkiye ekonomisini küresel krizin vurduğu tarih 2008'in 3'üncü çeyreğidir ve ondan sonrasıdır ama 2008'in başından itibaren Türkiye ekonomisinin performansında ciddi zayıflamalar gözlenmiştir.

2008-2009 krizi sonrasında, 2010-2011 dönemi Türkiye ekonomisinin yeniden büyümeye başladığı bir dönem olmuştur ve AKP bununla, bu alandaki performansla da ciddi biçimde övünmüştür. Ancak şunu görüyoruz: Bu 2010-2011 yılındaki performans 2012 yılında birdenbire bıçakla kesilir gibi kesintiye uğramıştır. Bunda elbette ekonomiyi yönetenlerin, ekonomiden sorumlu olan bakanların performanslarının, kendi aralarındaki uyumsuzlukların, tartışmaların büyük etkisi vardır ama bunun dışında uluslararası alandaki konjonktürü, şartları iyi okuyamamanın, iyi tespit edememenin de çok ciddi etkisi bulunmuştur. Ve bu tartışma bir araba benzetmesi üzerinden, hepimizin bildiği üzere, "fren-gaz" tartışması üzerinden ekonomi literatürümüze girmiştir. Bazı bakanlar "frenci" olmuştur, bazı bakanlar "gazcı" olmuştur.

Siz Sayın Bakan, frenci misiniz, gazcı mısınız, onu da konuşmanızda belirtirseniz -özellikle son gelişmelerin sonunda- memnun oluruz.

MUHARREM İNCE (Yalova) - O debriyajcı.

MUSA ÇAM (İzmir) -  Debriyajcı, debriyajcı.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Şimdi şu önemli: Tabii, sürüş teknikleri önemlidir Sayın Bakan, yani nerede gaza basacağınızı, nerede frene basacağınızı bileceksiniz, hava şartlarını iyi düzenleyeceksiniz, ustalığınız olacak, sürücü ehliyetiniz olacak, iyi bileceksiniz. Ama şunu görüyoruz: Ne yazık ki ekonominin dümeninde olan AKP'li bakanlar arasında bir uyum yoktur. Herkes âdeta ekonomide kendisine verilmiş olan alanı  ekonominin bütünüyle ve diğer bakanların görev alanlarıyla uyum gözetmeden kendi başına yönetmiş, bunun sonucunda da ciddi problemler ortaya çıkmıştır.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Bakan vitesi boşa mı aldı yoksa?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Evet, tabii. Fren ile gaza aynı anda basıldığı zaman ne olur? Orada arkadaşlarımız soruyorlar Sayın Bakan. Bunlar da önemlidir.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sor, bakan orada, sor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Debriyaj da var, debriyaj.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Debriyaj, tabii? Debriyaja zaten başka türlü geçmez biliyorsunuz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bizim araba otomatik.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Şimdi, sürücünün ehliyeti önemli ama en az onun kadar önemli olan da şudur: Arabanın durumu nedir acaba? Arabanın bakımı gelmiş midir? Arabanın motoru iyi mi?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Motor toplama zaten, toplama.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Motor toplama. Zaten baktığınız zaman arabanın çoktan bakımı gelmiş. Baktığınız zaman arabanın lastikleri hava kaçırıyor Sayın Bakan, arabanın motoru su kaynatıyor.

Yani bunlar şunlar demek: Türkiye ekonomisinin?

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bizimki saat gibi çalışıyor.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Saat gibi çalışıyor da 2012'de biz göremiyoruz Sayın Baştopçu.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Fren gazıyla çalışıyor, fren gazıyla.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Şimdi, tabii, arabanın problemleri var yani Türkiye ekonomisinin yapısal problemleri var değerli arkadaşlar ve AKP döneminde bunlar hafiflememiş, aksine ağırlaşmıştır. Nedir bu yapısal problemler? Birisi, Türkiye'nin yurt içi tasarruflarıdır. Bir ekonominin sağlıklı büyüyebilmesi için ulusal kaynaklara dayalı bir büyüme yapısının oluşması gerekir ama ne yazık ki öyle değildir, Türkiye dış tasarruflara yani artan ölçüde cari açıklara dayalı bir büyüme modeliyle gelişmektedir. Başka bir yapı, Türkiye'de gene cari açıkla birlikte baktığınızda Türkiye'deki üretimin ve ihracatın gittikçe artan biçimde ara malı ithalatına olan bağımlılığıdır. Bu ortalama yüzde 70'leri geçmiştir ve bazı sektörlerde yüzde 80-85'ler düzeyine varmıştır. Uygulanan yanlış para ve kur politikaları sonucunda bugün gelinen nokta Türkiye'deki üretim ve ihracat yapısının tamamen dışarıya bağımlı olmasıdır yani 100 liralık ihracat yaptık diye övünüyorsunuz ama bunun eğer 80 lirası ara malı ithalatıysa -ki yatırım malı ithalatını saymıyorum- burada övünecek bir performans gözükmüyor.

İşsizlik oranlarıyla övünüyorsunuz, "işsizlik oranı, işte, OECD içinde en düşük noktada olan ülke." diye, iyi ama şunu söyleyelim: OECD ülkelerinde iş gücüne katılım oranı ortalaması yüzde 70'tir. Yani çalışma çağındaki nüfusun yüzde 70'i OECD ülkelerinde iş gücüne katılırken bizde bu oran yüzde 50'nin altındadır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Yüzde 45.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Yani bir anlamda bir baksak desek ki, bir analiz yapsak, "Yüzde 70'lere çıksa, ne olur?" diye düşünsek işsizlik oranı şu anda bulunduğu noktadan 4 kat yukarıya çıkmaktadır.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bizim aldığımızda yüzde 45'ti.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Diğer taraftan, imalat sanayisinin teknoloji yoğunluğu son derece düşüktür. Tamamen düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerin ağırlıkta olduğu, belirleyici olduğu bir imalat sanayi yapısı vardır.

Dünya ekonomisiyle bütünleşmeye evet, ama dünya ekonomisiyle bütünleşmeye düşük katma değer üzerinden, niteliksiz, düşük ücretli emek üzerinden, kayıt dışılığın yaygın olduğu bir yapı üzerinden dünya ekonomisiyle bütünleşmeye hayır. Biz, dünya ekonomilerinin fason üretim merkezi değiliz. Türkiye ekonomisinin yapması gereken, ciddi anlamda katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimine geçmektir, Türkiye'deki imalat sanayi üretiminin teknoloji yoğunluğunu artırmaktır.

Değerli arkadaşlar, sanayi sektörü lokomotif sektördür. Sanayi sektöründe bu yoğunluğu yaptığınız zaman, bu yoğunluk değişimini gerçekleştirdiğiniz zaman, tarım sektörünü ve birçok hizmetler sektörünü de ona dayalı olarak yeniden biçimlendirmiş olursunuz.

Şimdi bakıyoruz 2013-2015 Orta Vadeli Program hedeflerine, bütün bu söylediklerimize yani bu "gaz-fren" tartışmalarına cevap verecek ve Türkiye'nin yapısal problemlerini çözecek bir perspektif var mıdır? Ne yazık ki yoktur.

Geçen sene hazırlanan Orta Vadeli Program yüzde 8,5 büyüme hızından gelmiştir ve OVP dönemi için yüzde 4, yüzde 5, yüzde 5 büyüme hızı öngörülmüştür. E, "Bu sene yüzde 3,2." diyorsunuz ki ilk dokuz ayda 2,6 oldu. Tutturmanız için yüzde 3,2'yi yılın son çeyreğinde yüzde 4,9'luk bir büyüme sağlamanız gerek ki bu mümkün gözükmüyor. Bu açıdan baktığınızda, yüzde 3'lerden, 2,5'lardan geliyorsunuz, yine yüzde 4, yüzde 5, yüzde 5'e doğru ekonomiyi götürüyorsunuz. Böyle bir şey mümkün mü? Üstüne üstlük, yani "yüzde 4" demiştiniz, "Yüzde 3,2 ya da 3 olacak, fazla bir sapma yok." diyorsunuz. Aslında çok ciddi bir  sapma vardır.

Talep unsurları itibarıyla baktığımızda ekonomideki sapma çok fazladır. Özel tüketim ve özel sabit sermaye yatırımı âdeta yere çakılmıştır. Büyüme tamamen net ihracata dayalıdır ve net ihracat içinde de altın ihracatının payının sanal olarak büyüme hızını nasıl yükselttiğini biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Sayın Ali Babacan da açıkladı, dedi ki: "Bizim, İran'dan aldığımız enerjinin karşılığıdır bu altın ihracatı." Öyle bir altın ihracatı falan yok. Ona dayalı olarak hem cari işlemler açığı düşük gözükmektedir hem de büyüme hızı olduğundan daha büyük gözükmektedir. O zaman ne beklerdik: 2013-2015 döneminde Orta Vadeli Program'ın Türkiye'nin bu sorunlarına merhem olmasını beklerdik değil mi? Ama ne yazık ki öyle bir şey yok. Baktığımız zaman,  dünya ekonomisindeki şartların aynen devam edeceği varsayımı vardır. Bunun içinde de "Türkiye ne yapacak? Maliye politikasını değiştirecek mi, para politikasını değiştirecek mi? Nasıl kur politikası uygulayacak?", buna ilişkin hiçbir ciddi saptama yer almamaktadır. Bu da bizi üzmektedir.

Bu perspektifle "2023 vizyonu" diyorsunuz ki onların Plan Bütçede de olamayacağını değişik biçimlerde anlattık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Bu perspektifle Türkiye'nin, bırakın 2023'leri iki yıl sonrasını, 2013-2014'leri bile görmesi mümkün değildir. Var olan, yapılan her hatanın bedelini bu ülkede bu ülkenin insanları çekmektedir; işsizlik artmaktadır, yoksulluk artmaktadır; tarım kesimi perişandır, esnaf perişandır, işçi, memur, emekli perişandır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türeli.