| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2020 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkese iyi akşamlar.
Öncelikle, Almanya'da gerçekleşen, ne yazık ki insanlarımızın katledilmesine yol açan ırkçı, faşist saldırıyı kınıyorum. Avrupa hükûmetlerinin eğitim politikası, erdem politikası, felsefe politikası üretememe politikası karşısında Avrupa'daki insan hakları kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini Erasmus'ların, Da Vinci'lerin, Giordano Bruno'ların, Jean-Paul Sartre'ların, Karl Marx'ların, Sokrates'lerin mirasına sahip çıkmaya ve Avrupa'yı, yeni bir Rönesans'a, yeni bir varoluşa ve bu kapitalist kuşatmadan kurtarmak için insan hakları ve özgürlükler mücadelesine davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, İdlib'de ortaya çıkan sonuç: İdlib'de bulunmanın yanlış olduğunu, Libya'da bulunmanın yanlış olduğunu... Ne yazık ki 2 eve yine ateş düştü, ne yazık ki 2 asker can gitti; bu, İdlib'de, Libya'da, yurdun dışında herhangi bir sebeple -hangi sebeple olursa olsun- bulunmanın meşru ve doğru olmadığını gösteren acı bir sonuçtur, oradan çekilmeyi gerektiriyor.
Bu arada bizimkilerin dikkatinden kaçan çok ilginç bir şey oldu, Diyanet İşleri Başkanlığının Fransa'daki Din Hizmetleri Ataşeliğiyle ilgili hesaplarının tamamı donduruldu. Bu niye oldu acaba? Bu sorunun üzerine de gitmek lazım. Biraz önceki bir milletvekili konuşmacımızın ifade ettiği şey çok önemli. Bakınız, Diyanet İşleri Başkanlığı fetva veriyor, diyor ki: "Pazara akşam gidin." Şöyle bir fetva vermiyor: "Pahalılık kötüdür, yoksulluğa karşı mücadele edin, dayanışma içinde olun, millî geliri iyi paylaşın, ekonomiyi düzeltin." fetvası vermiyor ya da açıklaması yapmıyor, pazara akşam gitme önerisinde bulunuyor.
Şimdi, dün burada sözleşmeli öğretmenlerle ilgili konuştuk. Millî Eğitim Komisyonu üyesiyim; mesajlar geliyor, telefonum kilitleniyor, sözleşmeli öğretmenler ve rehabilitasyonlarda çalışan öğretmenler "İmdat!" diyorlar; bunu tekrar dile getirmek durumundayım.
Bankacılık Yasası'na gelince, Türkiye'de bir ekonomik model değişikliğine mi gidiliyor? Yeniden bir devlet kapitalizmi mi inşa ediliyor? Yeniden bir tek adam kapitalizmi mi inşa ediliyor? Vaktiyle Amerika'dan devşirilen ve ekonomist olduğu iddia edilen bir Başbakan, Türkiye'deki ekonomik modele "sosyalist model" demişti. Şimdi, Türkiye'de yeniden merkezî devlet eliyle yürütülen, devlette tekelleşmiş ve devlet şahsında da tek adamda tekelleşmiş bir bankacılık modeli ve bir ekonomik model mi uygulanmaktadır; bu mu amaçlanmaktadır? Bunun yanında, yargıda teklik, eğitimde teklik, basında teklik, inançta teklik, kamusal yaşamda teklik, yürütmede teklik, sarayda teklik, partide teklik ve sonuç itibarıyla ekonomi de teklikle taçlandırılacak gibi gözüküyor.
Şimdi, eskiden Türkiye'de zaman zaman ekonomik krizler olurdu, şimdi tüm zamanda ekonomik krizi yaşıyoruz. Tüm zaman, ekonomik krizin olduğu bir hâle dönüşmüş durumda. Kamusal yaşam, ekonomik iktisadi yaşam bunu kaldıracak dirençte değildir; bu, bir felç olmaya; bu, giderek bir çökmeye yol açacaktır. O nedenle bir an önce bu tutumun gözden geçirilmesi gerektiği kanısındayız.
Şimdi, tabii, bu tekçiliklerden söz ederken yine ısrarla dile getirmemiz gereken bazı şeyler var. Bakın, dün söyledim, tekrar söylemek zorundayım: 68 yaşında sadece kitap yazmak suçu nedeniyle -kitap yazmak niye suç oluyorsa- derdest edilen ve adliye koridorunda tepesine çökülüp kelepçe takılan Mahmut Alınak'a karşı, yazarlara karşı, edebiyata karşı, sanata karşı suç işlenmiştir ve Gezi direnişi şahsında Gezi direnişine katılan -biraz önce Rıdvan Vekilimizin ifade ettiği gibi- kamusal yaşamı düzenlemek, adaleti ve demokrasiyi hâkim kılmak dışında hiçbir niyeti olmayan kesime yapılan saldırı ve hakaretler de bir suç unsuruna dönüşmüş durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakınız, bu suç unsurunun İslami literatürdeki adı "tağutilik"tir -lütfen, bu kavramı özellikle incelemenizi rica ederim- siyaset literatüründeki adı "faşistlik"tir, Alevi literatüründeki adı da "Yezidlik"tir. Bu tutumdan bir an önce vazgeçilmeli. Burası Meclistir, "meclis" kavramı "c-l-s" kökünden gelir, "celse" de "cülus" da oradan gelir; cülus "oturum" demektir, meclis "istişare etmek" demektir. Oturduktan sonra hepimizin, seçilmişlerin, halkın iradesiyle gelmiş olan bizlerin düşünce belirtme, tartışma, konuşma, eleştirme hakkımız vardır ve bu hak, hiçbir şekilde hiçbir kimse tarafından ihlal edilemez. Bu da bir insan hakları ihlaline girmektedir.
Osman Kavala'ya yapılan, Gezi direnişi üzerinden yapılan spekülasyon insan haklarını da aşan, uluslararası ölçekte evrensel bir insan hakları ihlaline dönüşmüş durumdadır. Bunun da bir an önce düzeltilmesi gerekir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)