GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:18.02.2020

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 176 sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Finansal piyasalarda yaşanan değişime dayalı olarak tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması bakımından, sermaye ve bankacılık sektörünün etkili kurallarla düzenlenmesi ve denetlenmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Görüştüğümüz kanun teklifi de sermaye piyasasının yapısını ve piyasadaki davranışları düzenlemeye yönelik regülasyonlardan ibarettir.

Teklifle, özet olarak, bankacılık sektörüne güvenin artırılması, sistemin düzenleyici, dengeleyici yapısının değişen uluslararası standartlara uygun hâle getirilmesi, kalkınma ve yatırım bankalarının fon sağlayacakları alanların genişletilmesi ve katılım bankacılığının ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması, finansal piyasalarda manipülasyon ve yanıltıcı işlemlere müeyyide getirilmesi, sermaye piyasalarında derinlik ve rekabet gücünün artırılması, sermayenin tabana yayılması, bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı suçlarına ilişkin cezaların alt sınırının yükseltilmesi yönünde düzenlemeler yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, finansal sektörün denetim ve düzenleme çerçevesinin uluslararası ilkelere uyumunun sağlanması, bankacılık sistemine olan güven bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, finansal piyasalarda yapay arz ve talep veya döviz kuru dâhil fiyat oluşumuna, manipülasyon ve yanıltıcı işlemlerin engellenmesine yönelik düzenlemelerin yapılması sektöre olan güveni artıracaktır. Bankacılık sistemi içinde hâlen kalkınma ve yatırım bankacılığının payı yaklaşık yüzde 7, katılım bankacılığının payı ise yüzde 6 civarında, oldukça düşük seviyededir. Mevduat toplamaları mümkün bulunmayan kalkınma ve yatırım bankalarının fon sağlayabilecekleri alanların genişletilmesi, ayrıca katılım bankacılığının ürün ve hizmetlerinin uluslararası örneklerle uyumlu bir şekilde genişletilmesi sistemin gücünü artıracaktır.

Türk bankacılık sistemi içinde risklerin büyük bir bölümü hâlen mevduat bankaları tarafından üstlenilmektedir. Riskin kalkınma ve yatırım bankacılığı ile katılım bankacılığı tarafından da paylaşılması için bu seçeneklerin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Öte yandan, finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması etkili kurallar ve denetimlerin yanı sıra caydırıcı cezalara da bağlıdır. Bu çerçevede, idari para cezalarının caydırıcılığının artırılması amacıyla bazı değişiklikler yapılmaktadır. Bunlarla birlikte, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda da değişiklik yapılarak piyasanın güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı ve rekabetçi bir ortamda işleyişi ve gelişmesi, reel sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sermaye piyasalarının derinliği ve rekabet gücünün artırılması öngörülmektedir.

Yatırım kuruluşlarının proje finansmanı konusunda faaliyette bulunmasına ya da proje finansman fonları kurabilmelerine ve uzun vadeli yoğun sermaye isteyen yatırımlara finansman temini amacıyla, projeye dayalı menkul kıymet çıkarabilmelerine imkân sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türk bankacılık sektörünün 2019 yılında öz kaynakları büyümüş, toplam aktif ve sermaye yeterlilikleri artmıştır. Yaşanan uluslararası saldırılara ve belirsizliklere rağmen iyi bir performans gösteren sektör, iç ve dış kaynaklı belirsizliklerle zorlandığı zamanlar olsa da özellikle 2019'un son çeyreğinde toparlanmıştır. 2018 yılının Ağustos ayındaki dış bağlantılı ekonomik operasyonlarla, bazı uluslararası bankaların, sermaye gruplarının ve küresel tefecilerin spekülasyonlarıyla Türkiye, kur ve faiz üzerinden tehdit edilip istikrarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu saldırılar, zamanında alınan tedbirlerle etkisiz hâle getirilmiş, sağlanan toplumsal destekle birlikte kararlı bir mücadele sergilenmiş ve ekonomide toparlanma sağlanmıştır. Bunun sonucu olarak 2019 yılında cari işlemler hesabı 1 milyar 674 milyon dolar fazla vermiştir. Aralık ayı itibarıyla sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 8,6; İmalat Sanayi Sektörü Endeksi ise yüzde 9,1 oranında artmıştır. 2019 yılında tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 12'nin altında gerçekleşmiştir, inanıyoruz ki yüzde 8,5 olan 2020 hedefine de ulaşılacaktır. Hatırlanacağı gibi 2018 yılı Ekim ayında TÜFE yüzde 25'in üzerine çıkarak zirve yapmıştı. Ekonomik Güven Endeksi de 2018 Ağustos ayında düştüğü yüzde 79 seviyesinden Ocak 2020 itibarıyla yüzde 97,1'e yükselmiştir. Ayrıca, ocak ayında merkezî yönetim bütçesi 21,5 milyar lira fazla vermiştir. Büyüme trendinin başladığına işaret eden bu öncü göstergelerle, 2020 yılının büyümenin hız kazandığı, reel sektörün güçlendiği, istihdamın yükselişe geçtiği bir yıl olacağı anlaşılmaktadır.

Ülkemizin yaşadığı ekonomik sorunların ardından bazı alanlarda yapısal reformlar yapılması ve yıllara sâri birikmiş sorunların ele alınması, üretken yatırımların artırılması ve sermaye piyasalarının güçlendirilmesi gibi birçok alanda dönüştürücü, onarıcı ve tahkim edici hamlelerin yapılması gerektiği açıktır. Ancak bütün bunların kurumların güçlendirilmesi ve kuralların kalıcı kılınmasıyla mümkün olacağı da unutulmamalıdır. En ufak olumsuz gelişmeyi kriz sinyali olarak yorumlamak, yapılanları ve elde edilen başarıları yok saymak, sahip olduklarımızı inkâr etmek ve güç durumda kalan toplumsal kesimleri siyasi çarpışmaların aracı hâline getirmeye çalışmak ne ülke ekonomisine ne de millî birliğimize hizmet edecektir. Unutulmasın ki ekonomi üzerinden ülkemizin istikrarsızlaştırılması çabaları, beka meselesinin önemli bir boyutudur.

Türkiye, siyasi ve diplomatik alanda önemli başarılar elde ederken vatandaşlarımızın refahını etkileyen ekonomik sorunların aşılması da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı imkân ve fırsatlarla mümkün olmuştur. Türkiye, maruz kaldığı ekonomik yaptırımlara, manipülasyonlara ve saldırılara karşı, yeni hükûmet sisteminin sağladığı hızlı ve etkin karar alma ve uygulama imkânı sayesinde karşı koyabilmiş, sorunlarla baş etme ve küresel meydan okumalara karşı koyma kabiliyetini güçlendirmiştir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, omurgası güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar olan siyasi ve toplumsal sözleşmenin, uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ettiği bir yönetim yapısı, Türkiye'nin milletler mücadelesindeki stratejik kozudur.

Yeryüzündeki paylaşım kavgasının yeni bir biçime evrildiği, ticaret savaşlarının küresel dengeleri altüst ettiği, teknolojik devrimin, dijital dönüşümün, çevresel felaketlerin ve ekonomik paradigma değişikliklerinin arifesindeki insanlık, zamanın dar bir geçitten geçtiğine şahitlik etmektedir.

Kuşkusuz, Türkiye'nin, başta siyaset kurumu olmak üzere tüm aktörleriyle özellikle kendisine yakın coğrafyalarda meydana gelen olayları bu gözle tarihî ve kültürel derinlik içinde, bütüncül bir perspektifle ve Türkçe bakış açısıyla okuma ve kavrama zorunluluğu bulunmaktadır.

Kanun teklifinin, ifade ettiğim amaçların gerçekleşmesine katkı sağlayacağını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değerlendiriyoruz. Bu düşüncelerle teklifin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)