| Konu: | 28 Şubat sürecinin 23'üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 11.02.2020 |
AHMET SORGUN (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin hemen başında, İdlib'de, Van'da ve Elâzığ'da şehit düşenler başta olmak üzere bütün şühedaya Allah'tan rahmet temenni ediyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, 28 Şubat üzerine bugüne kadar elbette çok konuşuldu, yazıldı çizildi. 23'üncü yılına girdiğimiz bugünlerde de yine çok konuşulacak, yazılacak çizilecek ama 28 Şubatı yalnızca tek başına değerlendirirsek eksik bir değerlendirme yapmış oluruz. 28 Şubatı 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz darbeler zincirinin, darbeler halkasının bir parçası, ara durağı olarak görmek gerekir. Resmin bütününü, fotoğrafın büyüğünü görmezsek yüzeysel -sathi- bir değerlendirme yapmış oluruz.
Küresel egemenlerin ülkelere ve toplumlara biçtikleri roller, konumlar vardır, sınırlar vardır. Eğer çizilen sınırlar, biçilen roller aşılmak istenirse değişik metotlarla, modern, postmodern, sofistike yollarla toplum hizaya getirilmek istenir; genellikle de yerel aktörler kullanılır. Ömrühayatımda 5 darbe görmüş birisi olarak -bu girişimlerin ülkemize, insanımıza, ekonomimize, demokrasimize nelere mal olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz- bu darbeler serisinin ortak özellikleri üzerinde durmak istiyorum.
Darbelerin yerlisi ve millîsi olmaz. Bugüne kadar hiçbir darbe dış destek olmadan yapılmamıştır. 12 Eylül 1980 gününü hatırlayın, saat 03.30'da Ankara'dan Washington'a çekilen mesajları hatırlayın. Yine, 15 Temmuzun ilk saatlerinde ABD'den yapılan taraflara itidal çağrısını hatırlayın. Bu çağrının anlamı nedir? Darbeciler ile darbeye karşı duranları aynı meşruiyette görmek değil midir? 28 Şubat sürecinde, Avrupa Birliği büyükelçilerinin, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı nezdinde o günkü Büyükelçimiz olan Yalım Eralp'e, doğrudan el koymamaları şartıyla askerlerin yönetime müdahalesine sıcak baktıklarını söylemesi ne anlama geliyor? Bütün darbeler halkın seçtiği sivil, meşru yönetime karşı yapılmıştır. Yani darbeler halk iradesine, millet egemenliğine karşı yapılmıştır. Yine, bütün darbelerde, darbe öncesi, toplumun darbeye karşı direncini kırabilmek için kaos ortamı oluşturulur; zenginliğimiz olan farklılıklarımız bağlamından çıkarılarak keskinleştirilir, kışkırtılır ve ayrılığa dönüştürülür.
Hatırlayın, 12 Eylül öncesinde sağcılığın, solculuğun nasıl kullanıldığını; sabah birinin eline tutuşturulan silahın aynı el tarafından akşam diğerinin eline tutuşturulduğunu hatırlayın. Güya, ülkede sıkıyönetim var. Darbe ortamının oluşması için oluk oluk kan akmasına göz yumanların veya sebep olanların, günü gelince saat 03.00'te çaldıkları bir düdükle ülkeyi nasıl sütliman hâle getirdiklerini unutmadık. Yine, 28 Şubat sürecinde Ali Kalkancı, Fadime Şahin, Müslüm Gündüz tiyatrolarını da unutmadık. Bu rolleri onlara kim verdi? Nerede o boylarından büyük sopalarla şehirlerin meydanlarında arzıendam ettirilenler? Ellerine tutuşturulan tahta tüfeklerle rejim değiştirmeye kalkanlar nerede?
Bütün darbelerin ortak kaybedeni millettir. Darbelerin ekonomik ve sosyal faturasını milletimiz ödüyor ama kaymağını iç ve dış egemenler, hortumcular yer; daha sonrası, postal parlatıcılarının da kimi temelli senatör olur kimi banka veya şirket yöneticisi. Darbelerin bir de hacıyatmazı var: Darbeler serisinin hep koruyup kollananı FETÖ. 12 Eylülde ismi, güya, arananlar listesinde ama o aleni şekilde şehir şehir dolaşıyor, ağlarını örüyor. 28 Şubatta herkese kan kusturulurken, gazeteciler andıçlanıp sermaye rengârenk boyanırken, kebapçılar bile fişlenirken alan FETÖ'ye sonuna kadar açılıyor. 15 Temmuzdaysa durum biraz farklı, 15 Temmuzun kazananı millet, kaybedeni FETÖ.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
AHMET SORGUN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ama bu sefer de FETÖ'ye kuklalar değil asıl kukla sahip çıkıyor, koruyup kolluyor.
Değerli milletvekilleri, bütün darbeler bize, bizi biz yapan değerlere, birliğimize karşı yapılmıştır. Darbeler, Anadolu insanını tasfiye etme harekâtıdır. Darbeler, enerjimizi içeride tüketme, boşa harcama ameliyesidir; hedeflerimizden vazgeçirme, ufkumuzu karartma, tökezletme ve diz çöktürme ameliyesidir. Darbe darbedir, darbenin iyisi olmaz. Kim yaparsa yapsın, kime karşı yapılırsa yapılsın, nerede yapılırsa yapılsın, ne için yapılırsa yapılsın darbeler kötüdür, gayrimeşrudur.
Hep birlikte darbecileri ve darbeseverleri halk içine çıkamaz, insan yüzüne bakamaz hâle getirmeliyiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)