| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 30.01.2020 |
SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 2'nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, 24 Ocak günü meydana gelen, merkezi Elâzığ'ın Sivrice ilçesi olan depremde hayatını kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılara acil şifalar diliyorum.
6,8 şiddetindeki depremden etkilenen bölgelerde yaşayan yüz binlerce insanımız zor şartlar altında bulunmaktadır. Bir an önce gerekli ihtiyaçların karşılanıp mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor. Yalnız SMS yardımlarıyla değil ciddi bir yaklaşımla, yıllardır toplanan, depreme yönelik yaratılan mali kaynaklar kullanılmak suretiyle yurttaşlarımızın ihtiyaçları giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, deprem ülkemizin bir gerçeği, Türkiye de bir deprem ülkesi, bunu görmezden gelmek, hafife almak en amiyane tabirle kafamızı kuma gömmektir. Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin yayınladığı rapora göre, Türkiye nüfusunun yüzde 98'i deprem tehdidi altında yaşamaktadır. Yine, sanayi kuruluşlarının yüzde 98'i deprem bölgelerinde ve yüzde 73'ü de aktif fay zonları içinde yer almaktadır. Aynı şekilde, barajların yüzde 95'i bu tehlikeli topraklar üzerinde bulunmaktadır. Deprem doğal bir süreçtir. Depremi afete çeviren, yetkililerin bilim dışı ve tamamen ranta dayalı yaklaşımlarıdır. Bugün dünyanın birçok yerinde gerçekleşen büyük şiddetli depremlerde insanların burnu bile kanamazken maalesef ülkemizde meydana gelen depremlerde korkunç boyutta can ve mal kaybı yaşanmaktadır. Depremden sonra olay yerine Hükûmet yetkililerinin gitmesi yeterli değildir; önemli olan, öncesinde can ve mal kayıplarını azaltacak bir politikanın hayata geçirilmiş olmasıdır. Önceden, etkili ve bilimsel yöntemlerle deprem öncesi hazırlık yapmak, konutları ve yaşam alanlarını bir plan ve proje dâhilinde denetlemek gerekmektedir. Yine, hukuk kuralları herkes için uygulanmalı, rant çevreleri korunmamalıdır. Bu bağlamda, daha önceleri gerçekleşen depremlerde sorumluların yargılanması noktasında toplum vicdanı rahatlatılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, çeşitli dönemler çıkarılan ve bir gelenek hâline gelen, sadece belli birtakım rant çevrelerini tatmin etmek amacıyla yapılan imar düzenlemeleri, kanun hükmünde kararnameler, özel imar izinleri, emsal artışları ve benzeri uygulamalarla kentlerin mekânsal kültürü yok edilirken şimdi ise gelinen noktada üzerine konuştuğumuz kanun teklifinin 2'nci maddesiyle de belediyelerin yetkileri kaldırılıp yetkiler Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurum olan TOKİ'ye devrediliyor.
775 sayılı Gecekondu Kanunu'na getirilmek istenen bir ek maddeyle belediye sınırları içerisinde veya dışarısında Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca oluşturulan veya oluşturulacak olan alanlarda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkili kılınmak isteniyor. Yerel yönetimlerin kentler üzerindeki yetkileri kısıtlanmakta, yerel yönetimler işlevsizleştirilmekte, etkisizleştirilmekte ve imar konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ üzerinden merkezî yönetimin kentlere doğrudan müdahale hakkı genişletilmektedir.
Mevcut hâliyle teklif, Kanal İstanbul Projesi'ne hazırlık özelliğini göstermektedir. Bu, hukuku dolanmaktır. Bu, başta İstanbul olmak üzere aslında bütün il ve ilçelere kayyum atamaktır. Belediye sınırları içerisine dâhil olan yerlerde belediyelerin yetkisinin olmaması kabul edilecek bir durum değildir, hele hele bu yetkinin TOKİ gibi tartışmalı bir kuruma devri gelecek adına vahim ve endişe verici bir durumdur.
Başlangıçta düşük ve orta gelirli ailelere konut projeleri gerçekleştirmek için kurulan veya en azından öyle olduğu söylenen TOKİ, günümüzün en şaibeli kurumu durumundadır. Gerek Cumhurbaşkanlığına ve gerekse ilgili bakanlıklara TOKİ'yle ilgili vermiş olduğumuz soru önergelerimizin tamamı cevapsız bırakılmıştır. Örneğin, kendi seçim bölgem Hakkâri'de ve komşu kentimiz Şırnak'ta TOKİ tarafından yapılan hukuksuzlukları milletvekilleri olarak defalarca dile getirdik ancak ilgililerden herhangi bir cevap alamadık.
Yüksek Vadi 5'inci Etapta yapılan konutların ilk etaplarının kuraları çekilmiş olmasına rağmen hak sahiplerine teslimi gerçekleşmemiştir. 3.063 konuttan kura çekimi yapılan 1.256 konutun teslimi için "arsa payı bedeli" "ortak yaşam alanları bedeli" "tapu masrafları" adı altında, birçok farklı kalemde hak sahiplerinden projenin amacına aykırı olarak para talep edilmektedir. Ödenmesi istenen paranın hangi kriterlere göre belirlendiği konusunda da bir netlik bulunmamaktadır. Benzer durumda olanlara farklı ödeme planları çıkartılarak zaten mağdur olan insanlar bu sefer de TOKİ'nin kâr mantığıyla karşı karşıya kalarak bir kez daha mağdur edilmektedir. Kış mevsiminin erken başladığı ve sert geçtiği Yüksekova'da konutların teslimi için eylül ayında kura çekiliyor. Eylül ayından önce zaten insanlar kirada kaldıkları evlerinde kışlık yakacaklarını temin etmiş oluyorlar. Dar gelirli ailelerin yeni bir eve geçip tekrar yakıt giderlerini karşılamaları mümkün değildir. Yapımı ilkbaharda biten konutların kura çekiminin sonbaharda yapılmasının da hiçbir izahatı yoktur. Şimdi kura çekimi gerekçe gösterilerek hak sahiplerine ödenen kira yardımları da kesilmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dede, tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin 2003 yılında imzalayarak yürürlüğe koyduğu Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 11'inci maddesi barınma hakkını düzenlemekte ve sözleşmeci taraflara bu konuda yükümlülükler getirmektedir. Barınma hakkı artık temel insan haklarından biri olarak görülmektedir. Ancak ne yazık ki, elverişli konut hakkını düzenleyen bu sözleşmenin gerekleri maalesef yerine getirilmemektedir. Evleri yakılan yıkılan insanlar bürokratik engeller ve kâr hırsıyla sokaklarda bırakılmamalı, sosyal devlet ilkesinin gereği derhâl yerine getirilmelidir. Şırnak ve Yüksekova'daki TOKİ konutları amacına ve korunan menfaate uygun olarak ivedilikle hak sahiplerine teslim edilmeli, mağdurların yaraları bir an önce sarılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)