GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:12.12.2012

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ile Devlet Personel Başkanlığı bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ne Plan ve Bütçe Komisyonunda ne de burada herhangi bir konuşmacının çok fazla ismini anmadığı bir kurum olan Mesleki Yeterlilik Kurumu, aslında, uğruna ikindi vakti, güpegündüz havai fişekler, attığımız, önemsenmesi gereken, önemli bir kurum. Hem Türkiye Cumhuriyeti açısından hem de Avrupa Birliği açısından önemli çünkü kurum, kaynaklarını kullanırken, büyük oranda Avrupa Birliği fonlarını kullanıyor. Bir yandan ülkemizin ihtiyacı olan teknik eğitime yönelik ara iş gücünü yaratmak ve diğer taraftan da, bir bakıma? Avrupa Birliği öyle durduk yerde, boşa hibe ya da kredi vermez, kendisi yaşlı nüfusa sahip olduğu için, kendisinin potansiyel iş gücünü yaratmak için bize katkı yapıyor ve onun fonlarını kullanarak kurum görevini yerine getirmeye çalışıyor.

Bildiğiniz gibi, kurum, 2006 yılında 5544 sayılı Yasa'yla "Avrupa Birliği müktesebatına uyum" adı altında kuruldu ve gerçekten önemsenmesi gereken bir kurum.

Değerli arkadaşlar, bütçesi son derece mütevazı, 9 milyon lira gibi bir bütçeyle mesleki teknik eğitim alanında ara eleman yetiştirmeye çalışıyor.

Değerli arkadaşlar,  ikinci önemli kurumumuz "TODAİE" olarak bildiğimiz Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, 1952 yılında kurulmuş, 1953 yılında kurumsallaşmış ve kurulduğu tarihte Türkiye ile birlikte Mısır'da, Pasifik'te, Latin Amerika'da kurulmuş ama o ülkeler yaşatamamış. Bizim ülkemizde, oraya gelen yöneticiler, Türkiye'nin ve Orta Doğu ülkelerinin, hem yönetici yetiştirilmesine hem de yetişmiş iş gücüne katkı yapmasına olan inançları nedeniyle kurumu önemsemişler ve bugünlere kadar taşımışlar.

Tabii, ilk etapta kurumun Çalışma Bakanlığına bir kararnameyle bağlanması kabul edilemez bir uygulamadır. TODAİE gibi, dünyada pek olmayan bir kurumun -varsa bile- bağlı olması gereken kuruluşu, bakanlığı; böyle bir Çalışma Bakanlığı ya da İçişleri Bakanlığı değil, doğrudan doğruya Başbakanlık ya da Cumhurbaşkanlığı gibi bir üst merciye bağlı olarak çalışması gerekir.

Kurum, bildiğiniz gibi, Yücetepe'de daracık bir mekânda hizmet vermekte. Bugüne kadar da çok değerli üst düzey yöneticiler yetiştirmesine rağmen, özellikle 2002'den sonra AKP kamu yönetimi alanında liyakati değil yandaşlığı ölçüt olarak aldığı için ya da cemaat, tarikat mensubu olmayı ölçüt olarak aldığı için, o kurumun yetiştirdiği elemanları görmezlikten gelmekte ve kaynak israfına neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, "liyakat" dedim. Gerçekten, Devlet Personel Başkanlığımız da bir kamu kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı bir kurumumuz. Ülkemizdeki personel rejiminin, kamu personel rejiminin ne olması gerektiğini, teşkilat görev ve yetkilerini, görevlilerin tabi olacakları personel rejimini ülke şartlarına uygun olacak şekilde belirleyen bir kurum. Ama bakıyoruz, özellikle her iktidar, kim gelirse gelsin, ülkemizde personel rejimini değiştirmekten söz etmekteydi. AKP de iktidar olduktan sonra zaman zaman, 2004'te, 2006'da personel rejimini kökten değiştirmek için adımlar atmak istedi ama bunu gerçekleştirmedi. Bunu ne zaman yaptı? Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra, önce Türkiye'de kamuda ve özellikle millî eğitimde, sağlıkta, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında tepe yöneticileri değiştirdikten sonra 611 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yi çıkartarak parça parça, aşama aşama personel rejiminde köklü değişikliğe gitti.

Değerli arkadaşlar, bizim personel rejimimizde kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle yürütülmesi esastır. Kamu görevlisi de devlet memurudur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda 4/A memurlar, 4/B sözleşmeliler, 4/C geçici personel ve 4/D işçiler olarak belirlenmişse de işçiler 4857 sayılı Yasa'ya tabi olarak çalışırlar, o nedenle bu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında değil. Özellikle 2002'den sonra, AKP'nin iktidar olmasıyla birlikte, AKP kendi düşüncesini yaşama geçirmek ve kendi devletinin kurumlarını fethetmek anlayışında olan bir hükûmet uygulaması güttüğü için bütün kurumlarına karşı açtığı savaşın bir parçasını da personeline karşı açtı; memurluğu öteledi, istisnai bir çalışma biçimi olan sözleşmeliliği esas almaya başladı. Diğer taraftan, esasında kamuda yeterli ve nitelikli eleman olmadığı durumlarda yüksek ücretle ve bir proje ya da programa bağlı olarak belli bir süre çalışması gereken sözleşmeliyi -yüksek ücret bir tarafa- asıl memurdan daha düşük ücretle ve memurluğu geri plana itip? Sözleşmelilikte yıllık izin hakkı yok, kıdem tazminatı ya da dönem sonu tazminatı dediğimiz tazminatlar yok, hatta kadınsa doğum yapma hakkı bile yok. Böyle bir çalışma biçimi, emek sömürüsünün en güzel biçimi,. AKP'nin işine geldi ve oraya atladı. Bugün, sözleşmeli personelin sayısı neredeyse 300 bini geçti.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu sözleşmeli uygulamasının yanında diğer taraftan 4/C'li uygulamaları gündeme geldi. AKP iktidar olduğu zaman Türkiye'de 4/C'li personel sayısı 100'lerle ifade ediliyordu. Yani rakam -hafızamda kaldığı kadarıyla- 3 Kasım 2002'de 164 kişiydi çünkü özelleştirme nedeniyle sözleşmeye geçmemiş personel, o günkü üçlü koalisyon hükûmetiyle anlaşma yapılmış ve kadroya aldırılmış, 164 kişi de dışarıda kalmıştı. Bugün bu sayı, zaman zaman kadrolar verilmiş olmasına rağmen, 18 bin 652 olarak gözüküyor ama ayrı bir uygulama, AKP her teşkilat için, her kurum için bir kuruluş kanunu çıkarıyor, her kuruluş kanununa da ayrı bir personel rejimi getiriyor. Örneğin, PTT AŞ için düşünülen model; orada çalışanların 657'ye tabi olmadığı, 4857'ye de tabi olmadığı, onların bu kanuna tabi olduğu, yani kanunsuz çalıştırma kanunu.

Şimdi de, AKP yeni bir düzenlemeyi Meclis Genel Kuruluna sunulmak üzere, hükûmet tasarısı olarak Meclise sundu daha dün. Değerli arkadaşlar, orada diyor ki: Bedelin bir unsuru olup 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36'ncı maddesinde belirtilen yardımcı hizmetler sınıfı ile sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfı personeli tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetlerden yükleniciye gördürülecek hizmetlerin sunulması karşılığında idare tarafından yükleniciye ödenen ve dönemsel piyasa testiyle güncellenen bedele hizmet bedeli denir. Yani Sağlık Bakanlığı yap-işlet modeliyle tesis yaptıracak ve orada çalışan personeli piyasadan temin edecek. Bunun adı "hizmet alımı yöntemi" gibi gözüküyor ama taşeron uygulamasının bir başka versiyonu.

Değerli arkadaşlar, taşeron sistemi Türkiye'de Sayın Bakanın da deyimiyle "kölelik sistemi". Ne ücretleri ücret ne çalışma koşulları çalışma koşulu ve bugün, Sayın Bakan bu taşeron uygulamasını yasal hâle getirip resmîleştirmek için kanun tasarısı hazırlıyor. Sayın Bakan, sizden özellikle taşeron işçileri adına rica ediyorum, o kanun tasarısını hazırlamaktan vazgeçiniz. Yeteri kadar döneminizde işçileri, çalışanları, işsizleri, emeklileri üzdünüz, daha fazla üzmenize gerek yok diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, özellikle çalışma yaşamı Türkiye'de tam bir kaos ortamına dönüştü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Devamla) - Ücretler bastırıldı, ücretlerin bastırılmasıyla birlikte emek kesiminden alınan kârlar, rantlar ve de bastırılan ücretler işverenlere, yerli yabancı şirketlere ve yandaşlara AKP tarafından aktarıldı. O nedenle, böyle bir bütçeye bizim "evet" dememizin olanağı yok. Bütçeye de "hayırlı" dememizin imkânsız olduğunu söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.