| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 21.12.2019 |
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 155 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Meclisimiz, bugün, iki ülke arasındaki mutabakat muhtırasını oylayacaktır. Bu münasebetle, Türkiye'nin Akdeniz'deki enerji politikaları ve dış politikası açısından tarihî bir oturum gerçekleştirmekteyiz. Türkiye, Akdeniz'de mavi vatanı müdafaa etmek, enerji arzı güvenliğini sağlamak ve oyun kurucu aktör olmak için ciddi bir mücadele içindedir, Libya'daki Ulusal Mutabakat Hükûmetinin Akdeniz'de önemli bir müttefikidir. Dolayısıyla Ulusal Mutabakat Hükûmetinin yanında durmak, Akdeniz'deki hak ve çıkarlarımız açısından bir zorunluluktur. "Türkiye'nin Libya'da ne işi var?" şeklinde eleştiriler duymaktayız. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal İtalyanlara karşı Libya'nın müdafaası için neden oraya gittiyse bugün biz de aynı ruhla Libya'da olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Zira, Türk devleti, Akdeniz'de Türkiye'ye parmak sallayanlara karşı yanımızda duran Libya halkına destek olmayıp da Akdeniz'de Türkiye'nin haklarını gasbetmek isteyenlerin safında bulunan Hafter'in Trablus'u ele geçirmesine seyirci mi kalacaktı? Yine, muhalefetten bazı vekillerin "Trablus Hükûmeti cihatçıdır." şeklinde açıklamalarını üzülerek duyduk. Türkiye'nin müttefiki olan Başkanlık Konseyi, 2015 yılında Birleşmiş Milletler öncülüğünde devam eden müzakereler sonucu ortaya çıkan Libya Siyasi Anlaşması'ndan doğan ve Birleşmiş Milletlerin Libya'nın meşru otoritesi olarak tanıdığı, uluslararası tanınırlığı olan siyasi yapıdır. "Trablus yönetimi cihatçıdır." şeklinde, uluslararası basından alıntılama yapmak suretiyle Türkiye'nin Libya politikasını eleştirmek, en basit bir ifadeyle, dikkatsizliktir. Zira, tanımlamalarına itibar edilen uluslararası basın, PKK ve PYD gibi terör örgütlerini "kahraman" olarak takdim etmektedir. İlla da Libya'da "Kim kimdir?" diye merak ediyorsanız, açın, Birleşmiş Milletlerin kararlarına bakın. Hem illa da Libya'da bir cihatçı arayacaksanız, Hafter'in komutanlarına bakmanız yeterli olacaktır çünkü Hafter saflarında savaşan çok sayıda radikal komutan ve militan bulunmaktadır. Örneğin "Mahmut el Verfalli" isimli komutan, uluslararası mahkemelerce mahkûm edilmiş radikallere sadece bir örnektir. Ayrıca, bunun yanında, Hafter'in en büyük destekçisi Medhalilerdir -bilmiyorum duydunuz mu bu ismi ama- bunların Suudi Arabistan tarafından desteklenen aşırı örgütler olduğunu, Selefi görüşlere sahip kimseler olduğunu buradan hatırlatmakta fayda görüyorum.
Öte yandan, sizin "cihatçı" diye suçladığınız, Ulusal Mutabakat Hükûmetine bağlı Mısrata güçleri, 2016 sonunda, 2017'de Sirte'de DEAŞ'çılarla mücadele ederken, sizin "laik" ve "seküler" dediğiniz Hafter, onlara karşı Cufra'da harekete geçmiştir. DEAŞ'a karşı Libya'da gerçek mücadeleyi yürüten, Ulusal Mutabakat Hükûmetine bağlı güçlerdir.
Bir diğer ifadeyle, Türkiye, Libya'da uluslararası meşru bir hûkümetle muhataptır. Ona bağlı askerler ise hiyerarşik düzenli askerî birliklerdir. Buna karşı Hafter'e destek verenler, darbeci bir lider ve ona bağlı radikal, düzensiz ve paralı, silahlı gruplarla muhataptır. Türkiye ise uluslararası meşruiyeti haiz bir hûkümetle muhataptır. Türkiye, attığı bu adımla Libya'da iç savaşın bir parçası olmamaktadır, Libya'da demokratik ve sivil bir yönetim altında bir güvenlik sektörü reformu için Ulusal Mutabakat Hükûmetine destek vermektedir.
Aslında Türkiye'nin Libya'ya ilişkin pozisyonunda kriz başladığı günden bu yana bir değişiklik olmamış, uluslararası toplumun mutabakatıyla çizilen meşruiyet sınırları dışına çıkılmamıştır. Bakın, 2015 yılı sonunda, bugün Hafter'i el altından destekleyenler de dâhil, bütün bölgesel ve küresel aktörler toplanarak Ulusal Mutabakat Hükûmetini Libya'nın meşru otoritesi olarak tanımıştır, Türkiye de bunlardan biridir. Hatta bugün Hafter'e alenen destek verenler dahi, uluslararası resmî platformlarda "Biz Ulusal Mutabakat Hükûmetini meşru muhatap kabul ediyoruz." diyerek Hafter'in illegal bir milis lideri olduğunu kabul etmektedir. Ulusal Mutabakat Hükûmeti, 2016 yılı Mart ayında Trablus'ta göreve başlamış, Türkiye ve bütün dünya onu muhatap alacağını duyurmuştur. Ancak Akdeniz'de Türkiye karşıtı fiilî durum yaratmak isteyenler, meşru bir hükûmet yerine, illegal bir milis liderin kendileri için daha elverişli bir muhatap olduğunu düşünerek onu el altından desteklemeye başlamıştır.
Burada Birleşmiş Milletlerin ambargosu dile getirildi. Yıllardır bu ambargoya rağmen Hafter'e her türlü silah desteğini verenlere karşı bir çift sözünüz oldu mu? (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Muhalefet vekillerine soruyorum: Türkiye karşıtı denklemde, sırf daha elverişli olur diye altına imza attıkları tüm anlaşmalar hilafına, illegal bir milis lideri illegal bir biçimde destekleyenlere karşı ne yapmamızı bekliyordunuz?
Altını çizmek gerekir ki Türkiye'nin asıl hedefi, Libya'da krizi derinleştirmek değil, çözümdür. Biraz önce, burada, Türkiye'nin diplomatik etkinliklerde olamayacağı, yer alamayacağı ifade edildi. Hâlbuki şu an devam eden bir Berlin Süreci var, o dahi dile getirilmedi konuşma yapılırken. Bu münasebetle, devletin ilgili birimleri, Berlin'de Libya krizinin çözümü için devam eden müzakerelere iştirak ederek büyük konferansın hazırlıklarını sürdürmektedir. Türkiye, Libya'da askerin demokratik yönetimin kontrolünde olduğu, siyasi iradenin toplumsal talepleri temsil ettiği, meşru bir siyasal sistemi hem Libya'nın hem bölgenin istikrarı ve Türkiye'nin hak ve çıkarları için zorunlu görmektedir. Berlin'de dile getirdiği bu görüşüne hiçbir aktör itiraz edememektedir, zira Türkiye bu görüşlerinde haklıdır.
Bu münasebetle, kısaca tekrar ifade etmek gerekirse: Yanlış kaynaklardan yanlış bilgilere dayanarak Türkiye'nin Libya politikasını eleştirmeyin. Ciddi ve yerinde bir eleştiriniz varsa zaten dikkate almaktan çekinmeyiz, sizden de memleket menfaatine olarak bunu bekleriz. Türkiye, Libya'da doğru yerde durmakta, doğru aktörlerle Türkiye menfaatine iyi işler yapmaktadır. Uluslararası meşruiyeti haiz Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle imzaladığımız bu anlaşmanın Libya'da istikrarın sağlanmasına ve kurumsal altyapının güçlendirilmesine katkı sağlayacağına inanıyor ve tüm dostlarımızı da Libya'ya bu konuda destek olmaya davet ediyoruz. Mutabakat muhtırasının yürürlüğe girmesi güvenlik, askerî eğitim ve öğretim, savunma sanayisi, terörizm ve yasa dışı göçle mücadele, lojistik alanında iş birliği, haritacılık alanında iş birliği ile askerî planlama, tecrübe aktarımı gibi konularda Libya'yla iş birliğimizin daha ileri seviyelere taşınmasının hukuki altyapısını oluşturacaktır.
Öte yandan, muhtıra hem Libya'da istikrarın sağlanmasına ve kurumsal altyapının güçlenmesine hem de ülkemizin Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika bölgesindeki çıkarlarının korunmasına ciddi katkı sağlayacaktır.
Biraz önce, Mustafa Kemal Atatürk'ün Trablus'ta görev yaptığını ifade ettim. "Orada ne işimiz var?" diyenlere bu soruyla cevap verdim ama burada biraz önce yapılan konuşmada öyle bir tavır sergilediler ki tam bir teslimiyetçi tavır. "Size sorulmadıkça hiçbir şeye karışmayın, görüşünüzü bildirmeyin." dediler. Ya, hiç, Mustafa Kemal'i anlamadınız mı? Mustafa Kemal'in dış politika vizyonunu hiç okumadınız mı?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sen okumamışsın, sen!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - 1934'te o zamanın kıt imkânlarıyla Balkan Paktı'nın kurulmasına öncülük eden kimdir? Mustafa Kemal değil midir?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yemen'e de gitti, Yemen'e de mi gidelim?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - 1937'de Sadabat Paktı'nın kurulmasına öncülük eden kimdir? Mustafa Kemal Atatürk değil midir? Bugün Mustafa Kemal Atatürk yaşasaydı bizim izlediğimiz politikanın aynısını izlerdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Desene, Viyana kapılarına yürüyeceksin yakında!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ne oldu, rahatsız mı oldunuz Sayın Gürer?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Niye rahatsız olalım?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bakınız, "İhvancı" suçlaması yapılıyor. O zaman şu soruyu sormamız lazım: Biz Libya Siyasi Anlaşması'nın ortaya çıkarmış olduğu Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle muhatap oluyoruz. Bunları İhvancı olmakla suçluyorsunuz. O zaman, bunları destekleyen bütün uluslararası toplum İhvancıları mı destekliyor? Bu soruya cevabınız ne olacak, onu merak ediyorum doğrusu.
HACI TURAN (Ankara) - Veremez, veremez!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kaddafi dirilse de sizi bir anlatsa!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bakınız, Türkiye başından beri Libya'da siyasi çözümden yana oldu ve Özel Temsilci atandıktan sonra ilk ziyaretimizi doğu tarafına yaptık. O zaman Temsilciler Meclisi Başkanı olan -şimdi de olan- Akile Salih'le ilk görüşmemizi yaptık 2014 yılında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İşler, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız.
Buyurun.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ve onlara şunu söyledik, dedik ki: "Biz Libya'da herkese eşit mesafedeyiz. Libya'da siyasi bir kriz var. Çözüm istiyoruz, çözümün de diyalog yoluyla olmasını öneriyoruz. Dış müdahalelere karşıyız ve Türkiye olarak ara buluculuk yapmaya hazırız." ama ellerinin tersiyle ittiler, dediler ki: "Birleşmiş Milletler süreci var, biz onu destekliyoruz." Biz de Türkiye olarak dedik ki: "Biz de BM'nin sürecini destekliyoruz, girişimini destekliyoruz." Peki, biz destekledik, her türlü desteği verdik, Suheyrat Anlaşması öncesinde ve sonrasında da bugüne kadar da destek veriyoruz. Ve bugün, Siyasi Anlaşma'nın ortaya çıkarmış olduğu Ulusal Mutabakat Hükûmetini de destekliyoruz. Resmî muhatap, meşru muhatap budur; Libya'da 2 hükûmet yoktur, tek bir meşru Hükûmet vardır, karşısında terörist, darbeci bir lider vardır, onun paralı askerleri vardır. Biz Ulusal Mutabakat Hükûmetini desteklerken siz kimleri destekliyorsunuz Allah aşkına? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz bu güvenlik ve askerî iş birliği anlaşmasının hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz her iki ülke için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sizin kimi desteklediğinizin önemi yok, Parlamentonun iradesi önemli burada, Parlamentonun iradesi önemli. Haddinizi bilin!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Evet, Parlamentonun iradesini biraz sonra yapılacak oylamada göreceğiz.
Ben şahsım adına, bu mutabakat muhtırasının lehinde oy kullanacağımı ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)