GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

MHP GRUBU ADINA FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanım; 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi'nin yürürlük maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vefatının yirmi dördüncü yılında, Doğu Türkistan'ın efsanevi lideri, Cumhurbaşkanı İsa Yusuf Alptekin'i ve ömrünü Türk milliyetçiliğine adamış İsmail Gaspıralı'yı, Yusuf Akçura'yı, Enver Paşa'yı, Ziya Gökalp'i, Ömer Seyfettin'i, Mehmet Emin Yurdakul'u, Arif Nihat Asya'yı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş'i hürmet ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylamasıyla Anayasa'mızda köklü bir değişikliğe gidilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, yasama, yürütme ve yargı güçleri birbirinden sert bir şekilde ayrılmıştır. Bildiğiniz gibi, Anayasa'nın 7'nci, 8'inci, 9'uncu maddesinde düzenlenen yasama yetkisi, Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir; bu yetki devredilemez. Yine 8'inci maddede, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir. Yargı yetkisi ise Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.

Sayın milletvekilleri, Türk siyasi hayatı "parlamento" kavramıyla 1877 yılında tanışmış, 1923 yılından sonra, cumhuriyetin ilanından sonra da parlamenter sisteme geçmiştir. 1921, 1924, 1961 Anayasası ve 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan değişiklikten önce hükûmet sistemleri farklılık gösterse de özü itibarıyla parlamenter sistemlerdir. Halk oylamasıyla, egemenliğin tek sahibi olan büyük Türk milleti ülkemizin geleceği hakkında son sözü söylemiştir. Türkiye, ayağındaki prangaları söküp atmış, millî bekamıza sahip çıkmış, millî ve tarihî haklarımıza onay vermiş, birlik ve dayanışma ruhu öne çıkmış, kardeşliğimiz pekişmiş, cumhuriyetimiz gücüne güç katmıştır; geleceğimiz önündeki pürüzler tek tek ortadan kaldırılmıştır, millî iradenin ufkuna gerilen sis perdesi yırtılıp atılmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye'sinin teminatıdır. Türk milleti, aradığı sistemi tarihin cevherinde bulup çıkarmayı bilmiş ve halk oylamasının ardından AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin öncülüğünde töreye uygun devlet düzenine geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hükûmet krizleri yoktur. Devlet hayatı fiilî, hukuki uyuşmazlık devri sona ermiştir. Sistemin kilitlenmesi ihtimali ortadan tamamen kalkmıştır. Devlet çift başlı olmaktan kurtarılmıştır.

Muhalefet, uzun zamandır, ilk fırsatta parlamenter sisteme döneceğini dile getirmektedir. Burada, parlamenter sistemin uygulandığı uzun zaman içerisinde ülkemizin ve milletimizin başına gelenleri bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Parlamenter sistemde ortalama hükûmet ömrü 1,4 yıldır. Yani, hükûmetler de siyasi istikrar açısından oldukça başarısızdır. Yine, bu sistemde Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında uyumsuzluk olması hâlinde ciddi sorunları beraberinde getirmiş ve sistem kilitlenmiştir.

Kararnameyle yapılacak en küçük şeyler bile, hatta atamalar aylarca bekletilmiştir ve sistem zayıf düştüğünde demokrasi, maalesef silah zoruyla rafa kaldırılmıştır. Ülkemizin yıllarını, umutlarını kaybettiği bu sistemde her Cumhurbaşkanı seçimi, siyasi ve mali krizlere sebep olmuştur. Hatırlatmak gerekirse rahmetli Fahri Korutürk'ten sonra Mecliste yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı 115 turda seçilememiştir. Hatta o seçimde, bazı sanatçıların adı yazılmış, gayriciddi oylamalarla Millet Meclisi oyalanmıştır ve sonunda da arkasından 12 Eylül darbesi gelmiştir.

Parlamenter sistemde hükûmetler, kirli ve karanlık güçlerin, menfaat gruplarının hukuksuz, ahlaksız tehdit ve şantajlarına devamlı açık olmuştur. Hukuk dışı ve ahlaksız uygulamalarla pek çok hükûmet düşürülmüş, yeni hükûmetler kurulmuştur. Meclis, 80'li yıllarda âdeta meclis pazarına dönüşmüştür. Burada, demokrasi tarihimizde kara bir leke olarak yerini alan Güneş Motel veya diğer adıyla 11'ler Olayı'nı sizlere kısaca hatırlatmak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi 1977 yılında oyların yüzde 41'ini alarak -tek parti döneminden sonra ulaştığı en büyük rakamdır- 213 milletvekili çıkarmıştır. Ancak o zaman Meclisteki milletvekili sayısı 450'dir yani hükûmet kurmak için 226 oya ihtiyaç vardır. O güne kadar dürüstlüğü ve demokratlığıyla bilinen rahmetli Bülent Ecevit, Adalet Partisi milletvekillerine hitaben "Kumar borcu olmayan 11 vekile ihtiyacımız vardır. Sizi partimize bekliyoruz." demiş, bu çağrıya uyan 11 vekil Adalet Partisinden ayrılmış ve Cumhuriyet Halk Partisinin bakanlık teklifini, Ecevit'in bakanlık teklifini kabul etmiş, 1 kişi hariç, 10 milletvekili Bakanlar Kurulunda yer almıştır. Şimdi burada Bakanlar Kurulunda yer alan o 10 milletvekillinin adını tekrarlamak istemiyorum; çocukları, torunları üzülecek, hatta onurları kırılacaktır. Bülent Ecevit, Adalet Partisinden ayrılan milletvekillerinin hepsine bakanlık vermiş ancak bu bakanların birçoğu görev yaptığı dönemdeki yolsuzluklar sebebiyle, usulsüzlükler sebebiyle Yüce Divanda yargılanmış ve ağır cezalara çarptırılmıştır. Bunların içerisinde sadece Konya Milletvekili -burada belirtmek zorundayız- Oğuz Atalay Bey bakanlık teklifini kabul etmemiştir. Rahmetli Ecevit yıllar sonra bu durumun siyasi ahlaka aykırı olduğunu kabul etmiş, "Bu olay benim en büyük siyasi hatamdır." demiştir, bir erdem göstermiştir ama atı alan Üsküdar'ı geçmiştir maalesef. Zaman geçmiş, 1977'deki bu kurgu 2002 yılında maalesef yine Ecevit'in başına gelmiştir. Sisteme müdahale eden iç ve dış güçler bu sefer de Bülent Ecevit'in partisi DSP'yi karpuz gibi ikiye bölmüştür.

Demokrasiyi, halkın iradesini, milletvekili onurunu ayaklar altına alan bu olaylar şekil değiştirse de maalesef günümüzde bazen tekrarlanmaktadır. Genel Başkanımızın birkaç gün önce ifade ettiği gibi, demokrasiyi soysuzlaştırıp siyaseti sabote etmek isteyen karışık ve kirli faaliyetler bugün de devam etmektedir. Bazı milletvekillerinin, genel başkanların bir partiden diğer partiye milletvekili göndermesi, bu konuda yolu açması da aslında öncelikle Mecliste bulunan milletvekili arkadaşlarımıza yapılan en büyük saygısızlık, hürmetsizlik ve hakarettir. Bunu, bu dönemde hiçbir milletvekilinin kabul edeceğini düşünmüyorum, tahmin de etmiyorum ancak 2018 yılında, maalesef, Cumhuriyet Halk Partisinden bazı milletvekilleri, 15'e yakın milletvekili verilen emirle hem ağlayıp hem de gitmiştir, bunu da burada hatırlatmak istiyorum.

Şimdi, yakın bir zamanda yine, vefatının 44'üncü yılında andığımız büyük hoca Nihal Atsız Bey'in 1944 yılında İstanbul'daki Sansaryan Han'da tabutluklarda işkence gördüğünü; bunun yanında, Türk milliyetçiliğine sahip çıkan Reha Oğuz Türkkan'ın, Zeki Velidi Togan'ın, Nejdet Sançar'ın, Fethi Tevetoğlu'nun, Osman Yüksel Serdengeçti'nin, Sait Bilgiç'in ismini burada hatırlatmak ve onlara vefa borcumuzu bildirmek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Yıldız.

FETİ YILDIZ (Devamla) - Bunların dışında 17 Türk aydını tabutluklarda işkence görmüş ve milliyetçi ülkücü hareketin temelleri atılmıştır. O zamandan bugüne Milliyetçi Hareket Partisi emperyalizmin her türlüsüne karşı çıkmıştır, bu uğurda da her türlü bedel ödemiştir.

Sayın Başkanım, son olarak şunları söylemek istiyorum, hazır Adalet Bakanımız da buradayken: Devletin direği adalettir. İbn-i Haldun devleti tarif ederken "Devleti nesep kurar ancak sebep devam ettirir." demiştir. Buradaki sebep adalettir. Onun için, adaletten, ne olursa olsun; yakınlarımız, akrabalarımız, tanıdığımız, hatta kendimize de dokunsa bile, adaletten bir gün dahi vazgeçmememiz lazım.

Sözlerimi burada tamamlarken, 2020 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)