| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 18.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına bütçe kanunu teklifinin 13'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Mensubu olmakla şeref duyduğum büyük Türk milletinin her bir ferdini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, dertler elvan elvan, dolayısıyla değinilecek çok konu var ama bu kısa zaman içerisinde, kısa başlıklar hâlinde değinmek istiyorum.
Dün Bandırma'dan bir hemşehrimiz aradı. Malumunuz, Diyanet İşleri Başkanlığı yeni bir genelge yayınladı, engelli vatandaşlarımızın camilerde artık namaz kılışlarına müdahale edilir noktasına geldi. Bu yaşta ve engelli olan vatandaşlarımızın camilerde ibadetine müdahale edilerek onların ağlatacak hale getirilmesini gerçekten anlamıyorum. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığının bu almış olduğu kararını bir kez daha gözden geçirmesini özellikle milletimiz adına talep ediyorum.
Yine, zaman zaman arkadaşlarımız dile getiriyorlar. Doğu Türkistan'da yapılan zulüm gerçekten artık dünyaya değil, arşa ulaşmış durumda. Yapılan zulüm, işkence ve insanlık dışı muameleyi kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Ölümden daha ağır uygulamalarla Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz karşı karşıya kalmaktadırlar. Çocukları zorla ellerinden alınmakta, erkekleri sürgüne gönderilmekte, evlerine Çinli erkekler yerleştirilmektedir; bu, utanç verici bir uygulamadır. Asla Filistin ile bir başka yerde yapılan zulmü kıyaslama gibi bir hataya düşmem söz konusu değil ama ağzını açtığında Filistin'i her defasında söyleyen Sayın Cumhurbaşkanını ve siyasi iradeyi temsil edenleri Doğu Türkistan'a sahip çıkmaya davet ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, bugün aldığım bir habere göre, gazilerimizi üzen bir uygulamayla karşı karşıyayız.
Sayın milletvekilleri, bugün bu ülkede beş vakit Ezanımuhammediye okunuyorsa, ay yıldızlı bayrağımız dalgalanıyorsa, öyle veya böyle, eksiklerine rağmen hür bir şekilde bu vatan topraklarında yaşıyorsak bunu şehit ve gazilerimize borçluyuz. Ama maalesef üzülerek ifade etmek istiyorum ki Türkiye'nin çeşitli yerlerinden 227 gazimizin aylıkları kesilmiş. Şimdi ne yapacak bunlar? Mesleğine dönemez bu kışta kıyamette ve arkasının da geleceği söyleniyor. Özellikle bunu, yine gazilerimiz adına ve gazi aileleri adına, ülkeyi yöneten siyasi iradeden bir kez daha gözden geçirmesini talep ediyorum; aksi takdirde tepkimiz çok daha farklı olacaktır.
Yine, gerçekten defalarca burada gündeme getirmeme rağmen bir arpa boyu yol alamadık. Türkiye'nin birçok yerinde ve özellikle Balıkesir'imizde akarsularımızı, nehirlerimizi, göllerimizi, göletlerimizi çok ciddi bir şekilde kirletiyoruz. Yürekler dayanmayacak şekilde, balıklar bir nefes alabilme adına kafalarını dışarıya çıkarıyor.
Bugün Sayın Bakanımıza ifade ettim ve özellikle ilgisi için de teşekkür ediyorum, bürokratlarıyla konuştuk. Yasalar o kadar aciz ki göz göre göre toprağımızı, suyumuzu, havamızı kirletenlere çok komik cezalar kesiliyor, sanki "Kirletmeye devam edin." der gibi.
Toprakların, suyun, havamızın kirletilmesi yüz yıllara mal olan ve gelecek nesillerimizin hayatını tehdit eden bir çevre felaketidir. Muhalefet değişik defalarda bu konuyu gündeme getirdi, şahsım da birçok defa getirdim. Biz bunları dile getirdiğimizde hemen itiraz ediliyor. Buradan, Sayın Grup Başkan Vekiline, AK PARTİ Grup Başkan Vekiline ve özellikle AK PARTİ'lilere diyorum ki: Siz gündeme getirin, siz yasal düzenlemelerin altyapısını hazırlayın, biz destek verelim. Bu toprakları, bu havayı, bu suyu kirletmeye hakkımız yok. Ne olur, yarın hepimizin çocukları gerçekten bu konuda kayıtsız kalanlara beddua edecekler. Daha fazla zaman geçirmeyelim. Nasıl termik santraller konusunda geri adım atıldıysa bu konuyla ilgili de derhâl yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, dertler elvan elvan, hangisine sıra gelecek, belli değil. Ama özellikle seçim bölgem başta olmak üzere, Türkiye'de tarım ve hayvancılık can çekişiyor. Geri dönüşü olmayan bir yola doğru gidiyoruz. Geçen hafta bu kürsüde ifade etmiştim ve ifademin hemen arkasından, Türkiye, gerçekten vicdan sahibi herkesi rahatsız eden bir uygulamayla karşı karşıya kaldı, tabiri caizse şapkadan tavşan çıkarıldı; Türk köylüsü ve çiftçisini desteklemek üzere var olan Ziraat Bankası -"yandaş" dendiği zaman alınıyor arkadaşlarımız- sözde bir iş adamını kurtarmak üzere milyonlar akıtıyor. Ya, bunu gerçekten, Allah için soruyorum, hepinize soruyorum: Vicdanınız buna razı geliyor mu? Niye sesinizi çıkarmıyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Balıkesir'de -geçen hafta söyledim- Türkiye'nin ve Balıkesir'in en önemli süt ürünleri fabrikalarından biri kapanmak üzere. Yüzlerce emekçi bu kış gününde ne yapacağını bilmiyor, binlerce ton süt veren binlerce çiftçimiz alacaklarını tahsil edemiyor, 2-3 tanesi daha kapısına kilit vurmak üzere çünkü Balıkesir'de ekonomi tarım ve hayvancılığa bağlı. Tarım ve hayvancılığa bağlı sanayi de tarım ve hayvancılığın çökmesi dolayısıyla çökmek üzere. İşte, Ziraat Bankası bunun için var ama "Devlet şeker üretmez, devlet çimento üretmez." diyenler bugün simit satmaya talip oluyorlar.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) - Gerçek dışı o.
İSMAİL OK (Devamla) - Gerçek dışı değil, hiç inkâr etmeyin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Gerçek dışı, gerçek dışı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Belgesi burada.
İSMAİL OK (Devamla) - Lütfen, inkâr etmeyin, ne olur.
Bakın, sizleri incitmek için söylemiyorum. Öbür dünyanızı da tehlikeye atıyorsunuz. İlla partili Sayın Cumhurbaşkanı konuştuktan sonra konuşmak durumunda kalmayın. Bu millet hepimizi, sizi de bizi de burada tüyü bitmedik yetimin hakkını korumak üzere gönderdi. Dolayısıyla öncelikle sizlerin buna karşı çıkmasını, Balıkesir ve Türk tarım ve hayvancılığı adına sizlerden talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bizden önceki, iktidar partisinin konuşmacıları Türkiye'de tarım ve hayvancılığın uçtuğunu söylüyorlar. Rakamlar yalan söylemez. Bakın, sadece 2010 yılından sonra 1 milyon 485 bin 298 adet büyükbaş hayvan ithal edilmiş -yanlış duymadınız- 406.821 adet küçükbaş hayvan ithal edilmiş, bunlar da yetmezmişçesine tonlarca karkas et ve et ürünleri ithal edilmiş. Türk köylüsü ve çiftçisi için harcanacak bu paralar, maalesef, bunları ithal ettiğimiz ülkelerin çiftçilerini kalkındırmak üzere harcanıyor. Sadece hayvancılıkta mı? Tarım ürünlerinde de yine aynı.
Buradan, özellikle Gazi Meclisimizin milletvekillerine ve yine özellikle iktidar partisinin milletvekillerine sesleniyorum: Bu kötü gidişi durduralım, yarın çok geç olacak. Çiftçilik yapacak, tarlada çalışacak genç zaten kalmadı; artık yaşlılarımız da küsmeye başladı. Dün televizyonda izledim -bunu yandaş kanallarda göremezsiniz- 70 yaşına merdiven dayamış çiftçimiz ağlıyordu, ağlıyordu. Lütfen, aklımızı başımıza toplayalım.
Ben bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve bütçenin her kuruşunun kuyumcu terazisi hassasiyetiyle harcanması üzere yetkilileri göreve davet ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)