| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 18.12.2019 |
MHP GRUBU ADINA NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin "Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler" başlıklı 5'inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 5018 sayılı Kanun'un 23'üncü maddesinde, Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu'nda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek veya bütçelerde öngörülemeyen hizmetler için gerektiğinde aktarma yapılmak üzere Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinde yedek ödenek bulundurulabileceği ve bu ödeneklerden aktarma yapmaya Cumhurbaşkanının yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. İlgili maddeyle Cumhurbaşkanına, Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinde yer alan personel giderlerini karşılama ödeneğinden, yedek ödenekten, yatırımları hızlandırma ödeneğinden ve doğal afetleri karşılama ödeneğinden aktarma yapılması hususunda yetki verilmektedir. Bu konuda yedek ödenek tahminlerinin geçmiş yıl gerçekleşmeleri dikkate alınarak yapılmasının bütçe hakkının zedelenmemesi açısından büyük önem arz ettiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2000'li yıllardan itibaren yaşanan ekonomik, siyasi, sosyal ve teknolojik gelişmelerin refah, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda da kazanımlar sağlayacağına dair büyük bir beklenti söz konusuydu. Ancak bu konularda sadece Türkiye'de değil, neredeyse tüm dünyada istenilen sonuçlara ulaşılamadı. Bu nedenle, siyasi, ekonomik ve sosyal yapımızı yeniden güçlü temeller üzerinden şekillendirmemiz, son yıllarda ulusal güvenliğimizi tehdit eden iç ve dış gelişmeler karşısında sürdürdüğümüz mücadelede büyük önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir ülkedeki demokrasinin niteliği seçmen iradesinin siyaset mühendisi marifetiyle manipüle edilememesi kadar, o ülkedeki toplumsal dayanışmayı ve ekonomik bölüşümü dengelemeye yönelik kurumların güçlü olmasına da bir o kadar bağlıdır. Ancak uzun yıllardır finansal hareketlerin ulaştığı işlem hacmi, rantiye ve spekülatif kazanç elde eden kesimlerin gelişmesiyle birlikte reel sektör üzerinde baskı yaratmış, bu baskı, ücretler ve istihdam üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkararak sosyal dokumuzu zayıflatmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün bu zorluklara rağmen birikim olanaklarını artıracak ve dengeli bir ekonomik bölüşümü gerçekleştirebilecek yeni, etkin politikalar üretebilmenin mümkün olduğuna inanmaktayız. Bu bağlamda, piyasa ekonomisinin serbest işleyişinin rekabetçi bir ortam yaratmaya yönelik etkin bir teşvik unsuru olduğunu kabul etmekle birlikte, bu durumun ekonomik istikrarsızlık, dengesizlik, eşitsizlik gibi sonuçları olduğuna da dikkat çekmek istiyorum. Devletin serbest piyasa ekonomisinin işleyişinin ortaya çıkardığı bu olumsuzlukları telafi etmek adına sahip olduğu önemi vurgulayarak bazı önerilerimizi hatırlatmak istiyorum:
Katılımcı bir anlayışla çalışılması gereken iş gücü piyasası ve çalışma hayatı reformuyla istihdamı caydırmayan bir sosyal yardım sisteminin kurulması, eğitim istihdam planlamasının sağlanması, mesleki eğitimin daha da güçlendirilmesi gerekmektedir. Toplumun tüm kesimlerine insanlara yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, ücret-verimlilik ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir iş gücü piyasası oluşturulmalıdır.
Başta kadın ve gençler olmak üzere tüm kesimler için nitelikli istihdam imkânları artırılmalıdır. Ülkemiz ciddi bir işsizlik probleminin yanı sıra ciddi bir de kalifiye eleman sorunu yaşamaktadır. Bu iki kesimi bir araya getirecek politikalar ortaya konulmalıdır.
Millî bütünlük bilincinin geliştirilmesi, ahlaki, manevi değerlerin güçlendirilmesi ve sosyalleşmenin sağlanması için okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalı ve buradan başlanılmalıdır. Çocukların kendi yeteneklerini keşfetmelerini ve bu yeteneklerine uygun meslekleri tanımalarını sağlayacak kariyer seçim süreçlerini destekleyen kariyer rehberliği sistemi bir an önce kurulmalıdır.
Üniversitelerin ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, araştırma yaparak bilim ve teknoloji üreten, toplumsal gelişmeye önderlik eden ve dünya üniversiteleriyle yarışan eğitim kurumları haline getirilmesi esas olmalıdır.
Gençlerimizin çağın şartlarına, ekonomik ve sosyal hayata hazırlanmasında eğitimden istihdama her alanda fırsat eşitliğinin sağlanması; tüm kurum, kural ve uygulamaların fırsat eşitliği anlayışına uygun olarak şekillendirilmesi gençlerimizin en büyük beklentisidir. Gençlerin öz güven ve toplumsal aidiyet duyguları güçlendirilmelidir.
Bu adımlar atılırken kamuda aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılıklar bulunmaktadır. Bu durum Anayasa'yla güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı olduğu gibi çalışanların motivasyonunu ve çalışma barışını olumsuz etkilemektedir. Kamuda ücret adaletini sağlayacak, statü ve istihdam karmaşasını önleyecek, işe girişte, ilerleme ve yükselmede objektifliği, liyakati esas alacak bir personel rejimi hızla uygulamaya konulmalıdır. Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici, vekil, fahri, ücretli ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması son bulmalıdır. Kamu çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili sorunları çözüme kavuşturulmalı, ek göstergelerdeki adaletsizlikler giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmelerinde aktarma fırsatım olamadığı için eczacılıkla ilgili birkaç başlığa değinmek istiyorum. Yurt içinde ilaç, aşı, serum, tıbbi cihaz üretimini önceleyen, bunun için uygun AR-GE iklimi yaratan, üretim süreçlerinin kamu alım politikaları ve üretim teşvikleriyle desteklendiği bütüncül bir ilaç ve tıbbi cihaz stratejisinin geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Aşı karşıtı söylem ve yayınlarla etkin ve bilimsel mücadele yapılmalıdır. Dönem dönem ilaçların piyasada bulunmamasına dair problemler gündeme gelmektedir. Bu problemlerin sadece eczane boyutu yoktur ve tedarik zincirinin diğer basamaklarından kaynaklı sorunları sadece eczanelere mal etmek de yanlıştır. Üretici stoklarının ne durumda olduğu, ilacın piyasaya yeterli miktarda arz edilip edilmediği gibi parametrelerin Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından takip edilmesi gerekmektedir.
Eczacılık fakültelerindeki plansız artış akademik personel sıkıntısını ortaya çıkarmıştır, bu durum eğitim kalitesini düşürmektedir. Eczacılık mesleğinin layıkıyla ve çağın şartlarına uygun şekilde yapılabilmesi için bu meselenin üzerine ivedilikle gidilmelidir. Yine, son yıllarda eczacılık fakültelerindeki plansız artış eczacı istihdamı sorununu ortaya çıkarmıştır. Eczanelerde hizmet kalitesinin artırılması ve istihdam sorununun çözümü olarak yardımcı eczacılık ve ikinci eczacılık gündeme gelmiştir. Ancak uygulamada ciddi aksaklıklar vardır. Yardımcı eczacılık iyi niyetle yasalaştırılmış olsa da fiilî durumun gözden geçirilmesi, hem yeni mezun eczacılarımızın hem de hâlihazırdaki serbest eczacıların mağduriyetinin yine istihdam ve hizmet kalitesini artırma ilkelerinden vazgeçilmeden revize edilmesi önemli bir sorunu ortadan kaldıracaktır. Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı bünyesindeki eczacıların, özellikle de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bünyesindeki meslektaşlarımızın mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.
Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Karar gereğince her sene bir önceki yılın avro, kur ortalamasının yüzde 60'ı alınarak ilaç fiyatlarının güncellemesi yapılmaktadır. Bu güncellemeler yapılırken aynı zamanda geri ödeme, iskonto baremleri de aynı oranda değiştirilmiştir ancak eczanelerin kâr oranları 2004 yılında hazırlanan kararnamede olduğu şekliyle kalmıştır. Özellikle, geçtiğimiz yıl kur artışı sebebiyle ilaç fiyatlarına yapılan zammın ardından bazı ilaçlar -eczane kârlılığı belirlenirken- kullanılan fiyat kademelerinde bir üst basamağa çıkmış ve kâr marjı düşmüştür. Bu nedenle, aslında fiyat artışı olan ilaçta eczacının kârı miktar olarak azalmıştır. Eczanelerin büyüyen işletme maliyetlerini dikkate alarak kâr marjlarının yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi kapsamında nöbetçi eczacılarımızın, eczanelerimizin güvenli kamu hizmeti sunmalarına yönelik önlemler acilen alınmalıdır.
Son olarak, 12 Aralık 2019 gecesi Muğla merkez Menteşe ilçemizde üç eczanemize yapılan saldırıyı kınıyor, meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Bütçenin hazırlanmasında, Genel Kurula gelmesinde ve görüşülmesinde emeği ve katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.
2020 yılının başta, Doğu Türkistan ve Türk dünyası olmak üzere tüm insanlığa huzur getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)