GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:17.12.2019

HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurul, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Genel Kurul, biliyorsunuz ki her yıl 10 Aralık-17 Aralık tarihleri arasında ülkemizde İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası olarak kutlanır. Ancak bu süreç içerisinde özellikle de bu haftanın taşımış olduğu anlam ve önemine binaen biz de yaklaşık on yedi yıldan beridir AKP iktidarı döneminde yargının, adaletin, demokrasinin ne hâllere düşürüldüğü konusuyla ilgili birkaç tarihsel ve güncel örneği vermeyi bir zaruret addediyor, zaruret biliyoruz.

Arkadaşlar, on yedi yıllık AKP iktidarları döneminde yargı o hâle getirildi ki âdeta içi boşaltıldı, Zazaca bir tabirle "..."(x) bir hâle getirildi. Arkadaşlar Zazaca "..."(xx) demek "İçi çürümüş ceviz" demektir. İşte, AKP iktidarları, yargıyı bu on yedi yıllık süre içerisinde çürüttü; adaleti, hukuku güvenilmez bir hâle getirdi.

Değerli arkadaşlar, tarihte yani bundan yaklaşık iki yüz kırk, iki yüz elli yıl önce Almanya Kralı II'nci Friedrich, Berlin'de bir geziye çıkar. Bu gezi esnasında Berlin yakınlarında manzarası çok güzel olan bir yeri beğenir ve adamlarına der ki: "Bana burada bir saray inşa edin." Gel gör ki Kralın beğenmiş olduğu sarayın yanında bir köylü değirmenciye ait olan değirmen bulunmaktadır. Kralın adamları değirmenciye gidip "Kral burayı çok beğendi. Biz bu değirmeni kamulaştıracağız, parasını ödeyeceğiz, bunun yerine de Kralımıza bir saray inşa edeceğiz." derler. Ancak değirmenci ısrarla değirmenin dedesinden babasına, babasından da kendisine kaldığını söyler, bundan dolayı da değirmenini satmayacağını, Krala da vermeyeceğini ifade eder. Bunun üzerine Kralın adamları söz konusu olayı Krala taşırlar. Kral II. Friedrich der ki: "Bu değirmenciyi huzuruma çıkarın." Değirmenci Kralın huzuruna çıkar. Kral der ki: "Biliyorsun ki ben Kralım, istersem bu değirmenin bedelini de ödemeden yıkar, yerine sarayımı yaptırırım." İşte, değirmenci Krala dönüp adalet ve yargı tarihine geçen o meşhur özdeyişini söyler: "Evet, Kralım, siz Kralsınız, isterseniz yapabilirsiniz ama unutmayın ki Berlin'de de hâkimler var, yargıçlar var." (HDP sıralarından alkışlar)

İşte, arkadaşlar, kim olursanız olun, ister tek adam olun ister kral olun ister egemen olun isterse iktidarı ne pahasına olursa olsun elinizde tutan güç olun, kanunlar karşısında herkes eşittir ve bir gün gelecektir ki aynen Almanya'da olduğu gibi bir kral ile bir değirmenci adalet karşısında, adalet sayesinde komşu olabileceklerdir.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu adalet vurgularından sonra, özellikle ülkemizde yaşanan, yine, hukuk ve yargı tarihine geçmesi gereken iki vakadan bahsetmek istiyorum.

Arkadaşlar, Sayın Genel Kurul, sayın milletvekilleri; bakın arkadaşlar, Sayın AKP Grubu; bu, Oğuz Arda Sel, Tekirdağ Çorlu tren kazasında yaşamını yitirdi. Arkadaşlar, o kazada Oğuz'un vücudu ikiye bölündü, ikiye bölünen vücudunu, Oğuz'un ikiye bölünen bedenini doktorlar dikip bir ceset torbasına koydular ve dedesine teslim ettiler. Oğuz Arda'nın dedesi, Çorlu'da geçen hafta üçüncü celsesi yapılan duruşmadan sonra adaleti bakın nasıl haykırdı. Oğuz Arda'nın dedesi Mehmet Öz mahkeme çıkışında aynen şunları söyledi: "Bu ülkede adalet mekanizması çalışmıyor. Adaletin üzerinden ellerinizi çekin, yukarıdan gelen emirle mahkeme görülmez; adalet, hâkimlerin vicdanıyla hareket etmek zorundadır. Adalet üzerinden ellerinizi çekin, bu ülkede adalet mekanizması çalışmıyor, siyasetin elinin altında mahkûm olmuştur." İşte arkadaşlar, bakın, Tekirdağ Çorlu'dan Arda'nın dedesi sesleniyor, haykırıyor: " Ankara'da yargıçlar var mı? Ankara'da adalet var mı?" Bunu bütün Genel Kurul şahsında, başta iktidar partisinin mensuplarına haykırıyor arkadaşlar.

Arkadaşlar, yine, 28 Eylül 2009 tarihinde, Bingöl ili Genç ilçesi Yayla köyünde hayvanlarını otlatmaya götüren Ceylan Önkol, arkadaşlar; Ceylan Önkol'un, Yayla Karakolundan atılan bir havanla bedeni paramparça edildi, paramparça edildi arkadaşlar. Tıpkı Arda'nın cesedi gibi, o da parçalanmıştı. Arda'yla aralarındaki benzerlik ne biliyor musunuz arkadaşlar? İkisinin de failleri yargı önüne çıkarılamadı. Ceylan Önkol'un annesi, çocuğunun kemiklerini kendi eteğinin içerisine toplayarak götürüp defnetti ve on yıldan beridir Ceylan Önkol'un annesi Saliha Önkol, Genç ilçesinin Yayla köyünden "Ankara'da yargıçlar var mı, Ankara'da adalet var mı?" diye haykırmaktadır arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

Her iki olay arasında da muazzam benzerlikler vardı. Benzerlikler neydi arkadaşlar? Her iki ailenin de adalet arayışı, çürüyen, içi çürütülmüş, çürümeye terk edilmiş mahkemeler ve yargıdan artık hiçbir beklentilerinin olmamasıydı.

Yine, şu fotoğrafla, konuşmamı sonlandırmak istiyorum. Bakın, Arda ve Ceylan, ben eminim ki şu an cennette bir aradalar ve gökyüzünden şu anda yasama Meclisine haykırmaktalar: Orada bulunan milletvekili amcalarım, dedelerim, teyzelerim, bizim için tecelli etmeyen adaletin takipçisi olun; bizi öldüren, ölümlerimize neden olan kişileri, failleri bulun, soruşturun, mahkeme önüne getirip yargılayın ki bizden sonra çocuklar ölmesin; mahkemeler adil bir şekilde olsun, geride bıraktıklarımızın, annelerimizin, dedelerimizin, abilerimizin, akrabalarımızın adalete güvenleri yeniden tesis edilsin. Bu, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin boynuna vurulmuş bir borçtur. Arda ve Ceylan'ın faillerinin bulunup adalet önüne çıkarılıp hesap sorulması gerekir.

Arkadaşlar, ben konuşmama Sezen Aksu'nun Ceylan Önkol'la ilgili yapmış olduğu bir şarkının dörtlüğüyle veda etmek istiyorum:

"Ah yüreğimde dört nala atlar,

Atların sağrısında kanatlar,

Sağ yanım boydan boya Mezopotamya,

Sol yanımda Rumeli ağıtları patlar."

Bir tarafta Rumeli'den Arda, bir tarafta Mezopotamya'dan Ceylan "Adalet!" diye bağırıyorlar, "Adalet!"

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)