GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:11.12.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA FATİH ŞAHİN (Ankara) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Millî güvenlik" kavramı ve Millî Güvenlik Kurumu benzeri yapılar, daha çok İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra soğuk savaş döneminde NATO üyesi ülkelerde yeni savunma ve güvenlik konseptine uygun olarak üretilmiş kavram ve kurumlardır. Soğuk savaş döneminin ürünü olan bu kavram ve kurumlar Türkiye'de daha farklı ve özgün bir tarihî arka plana sahiptir.

1949'da Millî Savunma Yüksek Kurulu adı altında asker-sivil karmasından oluşan bir kurul kurulmuşsa da 1960'a kadar bu kurulun siyasette çok etkin olmadığını, sivil siyaset alanına çok fazla müdahil olmadığını görmekteyiz.

27 Mayıs darbesini yapanlar iktidarı bir  süre sonra sivillere bırakmak zorunda kalınca, bunu yaparken "İktidarda olmasak da nasıl iktidarı kullanırız?" düşüncesiyle Millî Güvenlik Kurulunu anayasal sisteme dâhil etmişlerdir.

Gerek Anayasa ve yasalarda "millî güvenlik" kavramının çok muğlak ve geniş yorumlanmaya açık olarak yer alması, gerekse Millî Güvenlik Kurulunun yapısı ve bileşimi kurulun fiilî bir yürütme organı olması sonucunu doğurmuştur. Üye kompozisyonuyla, teşkilatıyla, teşkilat kanunuyla ve ilgilendiği konularla birlikte değerlendirdiğimizde Türkiye'de bir dönem fiilî iktidarın Millî Güvenlik Kurulunda olduğunu söylemek mümkündür. Limanların korunmasından, başörtüsünün nasıl takılacağına değin her alanda söz söyleyen ve karar alan bu kurul, vesayet sisteminin ve bürokratik oligarşinin en somut örneği olarak ön plana çıkmıştır. Normal şartlar altında, ülke savunması ve güvenliğinin temini amacıyla asker ve sivil bürokratların siyasal iktidara danışmanlık yapması gerekir fakat bizde "millî güvenlik" kavramı, siyaset alanını daraltan, sivil siyaset alanını tamamen kuşatan, hatta siyasete tamamen rakip olan bir kavram olarak gelişmiştir. Millî Güvenlik Kurulu ise bu anlamda, bazen Meclise direktif veren fiilî yasama organı, bazen de Bakanlar Kurulu üstü bir vesayet mercisi olarak ön plana çıkmıştır. 28 Şubat süreci bürokratik oligarşinin Millî Güvenlik Kurulu aracılığıyla sivil siyasete yaptığı müdahalelerin en açık örneği olmuştur. Bakanlar Kuruluna karar dayatan, Meclise kanun taslağı dayatan, gerekirse Bakanlar Kurulunu istifaya zorlayarak yeni hükûmetler kurdurtan bu yapı, bazen Meclisin ve çoğunlukla da Bakanlar Kurulunun görev ve yetkilerini gasbetmiştir. Bu ülkede çok uzun yıllar iktidarın fiilen Millî Güvenlik Kurulunda temerküz ettiğini söylemek sanırım mümkündür.

AK PARTİ iktidarları döneminde yapılan mevzuat değişiklikleri neticesinde Millî Güvenlik Kurulunun kompozisyonu değişmiş ve sivil ağırlıklı bir hâle gelmiştir. Kurulun icrai yetkileri kaldırılmıştır. Ülke çapında örgütlenmesinin önüne geçilmiş ve gerçek bir danışma organına dönüştürülmesi için gerekli olan şartlar hazırlanmıştır. Böylece, kurul, temsilî demokrasinin gereklerini yerine getiren, gerçek anlamda bir istişare ve danışma organı hâline dönüşmüştür. Artık Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği halktan oy almadan iktidar olmanın bir aracı değildirler. Bu kurumlar birilerinin fikriyatının iktidarda sürekli kalmasının teminatı da değildirler. Bu organlar ve teşkilatlar, bütün medeni dünyada olduğu gibi, halka karşı sorumlu olan siyasal iktidarın emrinde ve denetimindedirler.

Demokrasilerde siyasal iktidarların asker ve sivil bürokratların ve uzmanların fikirlerinden yararlanması ve karar alıcıların karar alma aşamasında gerekli ve yeterli bilgiyle donatılmaları zorunlu bir husustur. Bu bağlamda anayasal olarak millî güvenliği sağlamakla sorumlu ve yetkili olan Bakanlar Kurulunun emrinde gerekli bilgileri toplamak ve üretmekle görevli bir organın olması kaçınılmazdır. Bu anlamda, Millî Güvenlik Kurulu, demokratik sistemler için oldukça gerekli ve aynı zamanda yararlı bir kurumdur fakat temsilî demokrasinin lafzına ve ruhuna uygun davranmak şartıyla yani gerçek manada bir istişari organ olması ve siyasal iktidarın kendine verdiği direktif ve talimatlara göre gerekli bilgileri üretmesi şartıyla. Bugün Millî Güvenlik Kurulu, artık, çok şükür, bu duruma, bu yapıya yaklaşmış durumdadır yani Bakanlar Kurulunun üstünde, Meclisin karşısında değil, millet iradesinin emrinde çalışmaktadır.

Bu nedenlerle, AK PARTİ Grubu olarak, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2013 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı lehinde oy kullanmayı uygun görmekteyiz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.