| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 12.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı bütçesinin Genel Kurul görüşmeleri kapsamında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen bütün aziz milletimizin her bir ferdini ayrı ayrı canı gönülden selamlıyorum.
Öncelikle, malum, hava şartları, soğuk algınlığından dolayı sesim çok kötü, hepinizin kulağına mutlaka rahatsızlık verdiğine inanıyorum, onun için, bu vesileyle affınıza sığınıyorum.
Seçim bölgem Balıkesir'de Yörsan, diğer adıyla süt ürünleri fabrikası var. Yaklaşık iki yıldır ciddi sıkıntılar içerisinde, şu an itibarıyla da üretim durdurulmuş hâlde. Yaklaşık 300 emekçi yıllarını buraya vermişler, bu kış gününde akıbetleri meçhul, bir sonbahar gibi çaresizler. Sadece emekçiler değil, maalesef binlerce süt üreticisi de milyonlarca liralık alacağını tahsil edememişlerdir. Bu, bölgemiz için ciddi bir sıkıntıdır.
Balıkesir'imiz tarım ve hayvancılıkla geçinen bir il ve tarım ve hayvancılığa bağlı bir sanayisi var. İşte, bu ekonomik kriz, Balıkesir'i Türkiye'deki diğer illerden daha fazla etkilemiştir. Benim, buradan, Sayın Bakanlardan Balıkesir halkı adına özellikle istirhamım: Bu emekçilerin, hiç suçu olmayan üreticilerin alacakları ne olacak; bunları birinci ağızdan duymak istiyorum.
Şimdi, esas konumuza geçiyorum. Sayın milletvekilleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1925 İzmir İktisat Kongresi'nde "Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarımızı kendimiz işleyeceğiz." ilkesine istinaden 1935'te Etibankı kurdurdu. Etibank, çok sonraları bor elementiyle ilgili ciddi yatırımlar yaptı. 1960 yılında da bor üretimi ülkemizde başladı. 1964 yılında Bandırma Boraks ve Asit, Borik Fabrikalarının temelleri atıldı. 1983 yılında yayımlanan 2840 sayılı Kanun'la birlikte, Türkiye'de bor ve bor ürünlerinin üretilmesi, işletilmesi ve pazarlanması faaliyetlerini gerçekleştirme görevi, devlete ait olan Eti Madene verildi. Biraz önce, İYİ PARTİ'li hatip arkadaşlarım konunun önemli kısımlarına değindiler, ben çok ayrıntıya girmeyeceğim ama bazı şeyleri bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dünyadaki borun yüzde 70'inden fazlası Türkiye'de, Türkiye'deki borun da yüzde 60'ından fazlası Balıkesir'de. Bor, hani bir söz vardır ya "aspirin gibi" diye, her derde deva, borun kullanılmadığı hiçbir alan yok. Evet, bir daha tekrar ediyorum. Borun kullanılmadığı hiçbir alan yok, bu kadar stratejik bir ürün.
Yerli ve millî savunmamız için hayati öneme sahip olan Bor Karbür Tesisini Eti Madenin işletmesi gerekirken bu işletmeye bir firma ortak edildi. Bu firma, Tank Palet Fabrikasının verildiği firmadır. Ekim ayında da Balıkesir'imizin Bandırma ilçesinde temel atma töreni yapıldı, buraya kadar her şey güzel; kanunen devletin yetkisinde olmasına rağmen, özel bir şirket devletten daha fazla yüzdeyle, bu kadar stratejik öneme sahip bu tesisin ortağı oldu ve bu tesisin ortaklarından biri de Türkiye'nin tanıdığı şu meşhur BMC, Tank Palet Fabrikasını alan firmalardan biri.
Şimdi buradan soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar stratejik bir ürünü kendisi üretmekten âciz mi Sayın Bakanım? Bunu Türk milleti adına, Balıkesirliler adına soruyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Yarın -yine sorularıma devam ediyorum- bu şirket bu kadar önemli, stratejik bir değere sahip olan bu hisselerini yabancılara satarsa ne yapacaksınız? Kanuna rağmen nasıl oluyor da bu şirkette birilerinin -hem de büyük ortak olarak- işletme kurmasını sağlıyorsunuz. Biraz önce AK PARTİ'li bir mevkidaşım çıktı, burada "Her şeye karşı çıkıyorsunuz." dedi. Her şeye karşı çıkmıyoruz; memleket, millet adına ne yapılıyorsa yanındayız ama 50 bin liralık şirket kurup da bu stratejik ürüne ortak edilmesine ve tüyü bitmedik yetimin hakkının gasbedilmesine karşıyız, bu da bizim görevimiz. Sayın Bakandan bunları özellikle istirham ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar.)
Değerli milletvekilleri, bor -biraz önce de söylediğim gibi- Türkiye için Allah'ın bir lütfu. "Niye yol yapıyorsunuz?" "Niye köprü yapıyorsunuz?" demiyoruz, bu kadar stratejik bir ürün için niye bir Silikon Vadisi gibi, AR-GE için, araştırma için Türkiye'de, Balıkesir'de böyle bir tesis kurmadınız? Bugüne kadar kurmadınız, bundan sonra kurmak için adım atacak mısınız? İşte, Arap ülkelerinin petrolü var diyoruz, doğal gazı var diyoruz; emin olun, bizim borumuz onlarınkiyle kıyaslanamayacak kadar değerli ve Türkiye'nin ufkunu açacak, özellikle enerjide dışa bağımlılığının kurtuluş yolu olacak böylesine stratejik bir ürün. Ama köprü için milyar dolarları, otoyollar için -hem de geçme garantili, dövize endeksli- milyarları yatırırken böyle bir stratejik ürün için neden yatırım yapmıyorsunuz? Bunları soruyoruz ve bundan sonra da bu yatırımları yapmanızı bekliyoruz.
Biraz önce arkadaşlarımız ifade etti, bor gerçekten uç ürün hâline getirildiğinde, enerji açısından değil, Türkiye'yi her anlamda uçuracak bir ürün. Arkadaşım biraz önce, 200 gramlık bir telefonun nelere, kaç ton metale eş değer olduğundan bahsetti. İşte bizler de boru, böyle, sanki taş satar gibi satmak yerine, uç ürün hâline getirirsek, emin olun, o verilen örneğin yanında, binlerce kat fazla değerli hâle gelecek. Türkiye'nin geleceği adına, ne olur, bu konularda AR-GE'ler ve yatırımlar yapalım, Türk milletini dışa bağımlılıktan kurtaralım.
Bir de yine, özellikle, vicdan sahibi olduğuna inandığım sizlere soruyorum: Ya, Türkiye'de kamunun, devletin yaptığı yatırımları şu bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kişi alıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar âciz mi? Bu adamların başına bir şey gelse, Hak vaki olsa, Türkiye batacak mı? İşte bu bor da, Ethem Sancak da, maalesef, hukuk dışı bir şekilde, kanuna aykırı olmasına rağmen, yine Tank Palette olduğu gibi bu oyunun içerisine çekilmiştir.
Yine, bölgemle ilgili bir konuya değinmek istiyorum ve özellikle, Sayın Bakana sorumu arz etmek istiyorum. Kaz Dağları'nda, malum, Türkiye ayağa kalktı, yabancı -ülkenin ismini vermeyelim- bir maden şirketine Kaz Dağları'ndaki madenin çıkarılma yetkisi verildi. Bu çıkarılan altının yüzde kaçı Türkiye'de kalacaktı Sayın Bakanım? Yanlış bilmiyorsak yüzde 2,5'u. El insaf, el insaf! Hani yolda bulan vermez derler ya, yüzde 2,5, yüzde 10, yüzde 20; niye biz bunu yabancılara veriyoruz? Ve oraları gerçekten mahvettik, çevreyi tarumar ettik. Bakın, şu Kaz Dağları'ndaki -biraz önce bahsettiğim- maden şirketinin bu bölgeyi ne hâle getirdiğinin çok acı, çarpıcı örneği. Ormanları maalesef teröristler yakıyor; PKK'nın birtakım yan kuruluşları şu ormanlarımızı yaktı, ciğerlerimiz yandı. Biz devlet eliyle, kanunla yabancı bir şirkete ormanlarımızı katlettiriyoruz; bunu vicdanlarınıza havale ediyorum. Gelecek nesiller bizleri gerçekten affetmeyecekler.
Aslında söylenecek konu çok ama ben sözlerimi toparlamak istiyorum. Biraz önce "Türkiye, enerjisinin yüzde 44'ünü yenilenebilir enerjiden elde ediyor." dendi, bunun içerisinde HES de var, bunu çıkardığımız zaman aslında rakamın hiç de öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Allah bize bedavaya öyle bir nimet vermiş ki, güneş. Almanya, Avrupa ülkeleri güneşi neredeyse görmüyor ama bırakın devlet yatırımlarını, artık teşviklerle herkes kendi evinin elektrik ihtiyacını da karşılar durumda. Ben buradan özellikle bakanlara çağrıda bulunmak istiyorum. Yeni yapılacak binalarda ve özellikle kamu binalarında, her kurum kendi enerjisini kendi üretecek şekilde, teşviklerle bu yatırıma zorlanmalı. Almanya gibi ülkeler, enerjisinin yaklaşık yüzde 30'undan fazlasını sadece güneş enerjisinden sağlıyor. Biz de, çok komik, nereden alıyoruz? Karbon yakıtlarından; ithalata dayalı, dışarıya milyarlarca dolar akıtıyoruz.
Nükleer santraller... Yine, "Her şeye karşı çıkılıyor." deniliyor. Ya, nükleer santralin ne demek olduğunu buradaki herkesin bildiğine inanıyorum. Bu, delinin eline pimi çekilmiş bir bomba verilmesi gibidir. Bütün yetki Rusya'da; işçileri bile bizden değil, teknisyenleri bile bizden değil. Böyle bir şey nasıl olabilir, buna aklımız ermiyor. Önce, biz, güneş ve rüzgâr enerjisinden maksimum düzeyde -bu potansiyelden- faydalanmalıyız. Sayın Bakanıma özellikle sormak istiyorum: Biz güneş enerjisi potansiyelinin ve rüzgâr enerjisi potansiyelinin yüzde kaçından faydalanıyoruz? Bundan sonraki hedefimiz nedir? İşte, böyle eleştiriler yaptığımız zaman bizlere de hemen, çok basitçe "hain" damgası vuruluyor. Ülkenin, milletin menfaatini savunmak ne zamandır hainlik oldu? Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yabancılara peşkeş çekilmesi, tabiri caizse yerlilik ve millîlik mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ok, tamamlayalım lütfen
İSMAİL OK (Devamla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sesimle yeterince kulakları tırmaladığıma inanıyorum.
BAŞKAN - Estağfurullah, buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) - Onun için, hazırunu, başta sayın bakanlarımızı ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin kuruşunun tüyü bitmedik yetimin hakkını gözeterek kullanılmasını talep ediyoruz. Bu manada, bu milletin çıkarları adına, doğru işlerin yanında ama yanlışların da her zaman karşısında olduğumuzu yüce Meclisin huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)