| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 11.12.2012 |
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Danıştay bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini paylaşmak üzere söz aldım. Öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Danıştay -az önce Bülent Bey'in de belirttiği gibi- Sayıştay gibi yüz elli yılı aşkın geçmişi olan bir kurum. Ta 1868'den Şûrâ-yı Devletten geliyor. 1924, 61 ve 82 anayasalarında da yer almış bir kurum. Yani bizim devlet işleyişimizin içerisinde çok önemli fonksiyonları olan ve çok önemli görevleri üstlenmiş olan bir kurum. Bir yüksek mahkeme, yargı görevi yapıyor, yürütmenin hukuka aykırı olan işlemlerini yargılıyor, denetliyor; inceleme görevi var, danışma görevi var ama şunu belirtmek istiyorum yani bu yüz elli yılı -cumhuriyet dönemini- konuşursak, herhâlde Danıştay Danıştay olalı bu son iki yıl çektiğini hiçbir hükûmetten, hiçbir iktidardan çekmedi, bunu açıkça ifade etmek istiyorum. Burada Danıştaydan yetkili arkadaşlar var, onlar da izliyorlar, dinliyorlar bizi yani anlayan anlayacak benim söylediklerimi.
Bakın, değerli arkadaşlar, referandum sonrası yani 2010'daki referandum sonrası -ben geçen dönem de buradaydım, yaşadığımız sürecin canlı şahidiyim, takipçisiyim, milletvekili arkadaşlarımız da var- AKP sözcüleri, -özellikle referandum sonrası- Sayın Bakan, diğer yetkililer hep şunu söylediler: "Yüksek yargıda -Yargıtay için de Danıştay için de geçerli bu söylem- işte dosyalar yığıldı, Yargıtayda 1,5 milyon dosya bekliyor, Danıştayda 200 bin dosya bekliyor; işte vatandaşımız mağdur oluyor, dosyalar zaman aşımına uğruyor." Bunu idari yargı için söyleyenler de vardı yani zaman aşımı sanki idari yargıda varmış gibi.
Etkin ve adil, hızlı bir yargılamanın yapılması için de birtakım değişikliklere ihtiyaç var, reformlara ihtiyaç var. Bunlar hep sihirli sözcükler, güzel sözcüklerdi; bunları hep duyduk, dinledik fakat değerli arkadaşlar, 2011'in Şubat ayında 6110 sayılı Kanunla, hem Yargıtayın hem Danıştayın tümüyle yapısını değiştiren kanunla zaten süreç başlatıldı; o yetmedi, ardından 2011 Ağustos ayında bir kanun hükmünde kararname çıkarıldı -ki AKP iktidarı kanun hükmünde kararnamelerle düzenlemeler yapmayı çok seviyor biliyorsunuz- o da yetmedi, en son 3'üncü Yargı Paketi içerisinde idari yargıda da birtakım değişiklikler yapılırken aslında Danıştayın da yapısını değiştirmek üzere son operasyonla da onun içerisine konuldu. Ben, Yargıtayla ilgili, Anayasa Mahkemesiyle ilgili bir şey anlatmak istemiyorum çünkü konu Danıştay.
Bakın, değerli arkadaşlar, Danıştayın daha önce daire sayısı 13'tü, bu az önce bahsetmiş olduğum 6110 sayılı Yasa'yla 2 daire ilave edildi. Danıştayda 95 üye vardı, buna 61 tane ilave yapıldı. Az önce belirttiğim gerekçelerle; "İşte, yargı hızlanmalı, çift heyete geçeceğiz; işte, 2 daire ilave edeceğiz, bu dosyaları eriteceğiz." söylemiyle bu yapıldı. 2010 yılından 2011'e yaklaşık 200 bin dosya, 197.500 dosya devretmişti. Bu söylem içerisinde o değişiklikler yapıldı 2011'in Şubat ayında fakat rakamlar burada, ben bakıyorum -rakamlardan da birazdan bahsedeceğim- aslında 2010'dan 2011'e devredilen dosya 200 bin. Zannedersiniz ki bu değişikliklerden sonra, işte 2011'den 2012'ye dosya sayısı azalmış; 2012'den de 2013 yılına yani şu an, önümüzdeki yıla -henüz aralık ayındayız ama- devreden dosya sayısı azalmıştır diye düşünebilirsiniz; hiç öyle değil, bunlarla hiç alakası yok, işin özü başka değerli arkadaşlar. Aslında, Danıştayda davaların dosya sayılarının azalması için hangi işlemlerin yapılması gerekiyor? "Danıştay Kanunu'nda, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'da, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda şu şu değişiklikleri yapın." diye, Danıştay daha 2010 yılının -hatırladığım kadarıyla- Şubat ayında 8-10 maddelik, belki 12 maddelik bir taslağı bakanlığa göndermişti yani "Şu değişiklikleri yaparsanız bizim dosyalarımız zaten yüzde 40, yüzde 50 oranında azalacak; bir sorun yok, başka bir değişikliğe gerek yok." demişti. Bunların bir kısmını, bu son yargı paketiyle 2012 Temmuz ayında -ki yargı paketi içerisinde yaptılar yani yapıldı, bizler de destek verdik- bazı dosyaların bölge idare mahkemesinde kesin itirazla sonuçlanması sağlandı çünkü gerçekten, Danıştaya gelmemesi gereken çok sayıda dosya vardı. Ama bakın, bu arada neler oldu? Kısaca bunları belirteyim çünkü süre gerçekten çok kısa.
Değerli arkadaşlar, bu son değişiklikte yani yargı paketinde, Danıştayla ilgili olarak? AKP iktidarının yıllardır aslında içinde sakladığı kızgınlıkları vardı, aslında zaman zaman saklamıyordu. Sayın Başbakan, -gerek katsayıyla ilgili Danıştayın verdiği kararlar vardı, hatırlıyorsunuz, tam günle ilgili kararları vardı- ben çok iyi hatırlıyorum, "Bu kararlar bizi çıldırtıyordu." diyordu, işte "Bu kararlar ideolojik kararlar, bunları kabul etmemiz mümkün değil." diyordu. Ve talimatı vermiş bakanlık yetkililerine, Adalet Bakanlığına "Ne yapın ne edin, işte bu Danıştayı, artık bizi rahatsız edecek, bizi sıkıntıya sokacak kararları vermekten alıkoyun." demiş.
Bakın, neler oldu Danıştayda, onu söyleyeyim size: Bu son yasada, değerli arkadaşlar, Danıştay savcılarını baypas ettik; ettiniz daha doğrusu. Danıştay savcıları artık, Danıştayda "ilk derece mahkemesi" sıfatıyla açılan davaların ancak esas hakkındaki kısmında görüş beyan ediyor.
Danıştay savcıları çok önemli bir kurumdu aslında. Yani "savcı" demek de aslında doğru değil çünkü Danıştay savcısı tarafsız, davada taraf olmayan bir noktada görev yapıyor; raportör gibi düşünebilirsiniz, sözcü gibi düşünebilirsiniz.
İdari yargıda, değerli arkadaşlar, davalar yazılı yargılama sistemine tabi olduğu için -bu Fransa'da da böyle, dünyanın her yerinde böyle- o evrakların, gelen yazılı belgelerin farklı kişiler tarafından, uzmanlar tarafından incelenmesi, görüş belirtilmesi istendiğinden, bunun adil yargılamanın da bir gereği olacağı düşünüldüğünden, Danıştay savcıları çok uzun yıllardır görev yapıyorlar değerli arkadaşlar. Ama ne yaptınız? Danıştay savcılarının bundan sonra o görev yapma yetkilerini bu yasayla kaldırdık.
Onun dışında ne yaptık yani ne yaptınız? Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu var; çok önemli bir kurul, içtihat üretiyor yani onun kararları "içtihat" anlamında daha sonra gerek idari yargıdaki mahkemelere gerek Danıştaya yol gösteriyor.
İdari Dava Daireleri Kurulunu 2 kez değiştirdiniz. Bir, 6110 sayılı Yasa'da 31 kişiye döndürdünüz, 31 kişilik bir üye yapısına getirdiniz. Bu yetmedi, son yargı paketi içerisinde de bunu 21 kişiye düşürdünüz ve üç yıl değişmeyecek şekilde İdari Dava Daireleri Kurulunu görev yapacak hâle getirdiniz ve orada da amaç şuydu aslında: Bugüne kadar Danıştayın verdiği İdari Dava Daireleri Kurulunun içtihatları var, kararları var. Bunlar bir anlamda, dediğim gibi, bağlayıcı nitelikte kararlar; gerek idari yargıda yani idare mahkemelerinde, bölge idare mahkemelerinde ve Danıştayın dairelerinde bu kararlar emsal teşkil ediyor. Bu üç yıllık süre içerisinde, bu emsal teşkil eden, AKP iktidarını rahatsız eden, huzursuz eden ve bugüne kadar sizleri kızdıran kararların da ortadan kaldırılmasını sağlayacak bir yapıya kavuşturdunuz.
Aslında söyleyecek o kadar çok şeyim var, ki sürem yetmiyor maalesef; inşallah, başka bir fırsatta bunları dile getirebilirim.
Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın bir sözü vardı -Danıştay Başkanı arkadaşı kendisinin- bir toplantıda işte "Allah verdikçe veriyor." gibi bir şey söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Danıştayla ilgili olarak ben şunu belirtebilirim sözlerimin sonunda: Geldiğimiz noktada bence muradınıza ermişsiniz, ermiş durumdasınız. Bundan sonra, zannediyorum, yeni değişikliklere ihtiyaç duymadan, rahat bir şekilde, sizleri kızdırmadan, AKP iktidarını rahatsız etmeden, sizin istemediğiniz kararları vermeyecek bir Danıştay yapısıyla bundan sonra karşılaşacağız diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.